Mehmet Kaçar

Türkiye, Uluslararası Areneya İ.H.L Modeli İhrac Ediyor

Mehmet Kaçar

Avrupa, işçi göndermemizin üstünden 60 yıl geçti. 1960 lı yıllardan sonra çok sayıda Müslüman işçiyi misafir işçi olarak gönderdik. Misafir işçi olarak Avrupa’ya giden bu işçiler , bir traktör yahut bir ev parası kazanacak ve döneceklerdir. 1970 li yıllardan sonra, misafir işçi dediğimiz bu insanlar, yanlarına ailelerini de alınca geri kesin dönüş tarihleri tamamen rafa kaldırıldı ve ikinci üçüncü nesil yetiştirilmiş oldu. Avrupa’da aile birliğinin sağlanmasından sonra hatırı sayılır bir Türk-Müslüman nüfusu oluşmaya başladı. Avrupa’ da yerleşik düzene dönen bu Misafir işçiler, dini ihtiyaçlarının karşılamanın derdine düştüler. Bu durum, bu insanların daha çok birbirlerine kenetlenmelerine, korumalarına ve maneviyatlarını güçlendirmelerine neden olacak kurum ve kuruluşları açmayı zaruri bir ihtiyaç olarak gördüler. İhtiyaçlar hasıl oldukça, camiler, federasyonlar, okullar, eğitim ve kültür merkezleri açma yolunu da buldular. Hızla dernekleşmelerinin en önemli nedenleri ise Milli Görüş ve Diyanet, İslam Kültür Merkezleri gibi sivil kuruluşlar sayesinde seslerini duyurmaları, hak aramalarıdır.
2012 yıllarına gelindiğinde ise,Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı işbirliği ile dünya çapında bir ilki gerçekleştirdiler ve üç Avrupa ülkesinde İmam Hatip okullarını açtılar. Daha sonra ise bu model; ABD, Moğolistan ve Sdney’le devam etti.

Avrupa’ya delikanlı olarak giden delikanlılar, bugün torun torba seviyorlar ve Avrupa üç nesildir Müslüman Türklere ev sahipliği yapıyor ve Burada ki Türkler siyasetten tutunda ticarete ve şimdilerde de ev satın almaya başlamışlardır. O günlerden bu güne kadar çok şey değişti. Avrupa’da ki üçüncü kuşak kendini Türkçe ifade edemiyorlar bile. Türkçe okuyup yazamayan, ancak bir turist kadar Türkçe bilen, dedesinin cenaze namazında saf tutamayan ve cenaze namazında nasıl dua edeceğini bilemeyen, bayramlar büyükleri elini öpmeyi dahi bilemeyen, ömründe aşure yememiş ve ne olduğunu bilmeyen, Avrupa’ya entegre olmanın ötesinde asimile olmuş bir nesil yetiştiğini görüyoruz. Şimdiler de hala isimleri “Ali-Ahmet-Mehmet-Fatma- Ayşe” olan bu neslin bir iki kuşak sonrasında ki torunlarında bu isimler bile görülmeyecek gibi görünüyor. Bu tablo, acı da olsa bizleri beklerken Avrupa devletleri, anne ve babaları “çocuğunuza en ufak bir kötü muamelede bulunursanız onları elinizden alırız.” diyerek tehdit ediyorlar. Hal böyle olunca anne- babalar da evlatlarının ellerinden kayıp gitmesine sessiz sedasız ciğeri parçalanarak susmak zorunda kalıyorlar.
Çocuklarını bilinçli yetiştirmek isteyen ebeveynler ise çeşitli sivil toplum örgütleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın vasıtası ile çocuklarına dini ve milli değerleri aktarmaya çalışıyorlar. Özellikle Avrupa ülkelerinde, eğitim çağındaki çocukları için iki önemli tehlike ön plana çıkıyor. Bunlardan birincisi bulundukları ülkelerden ve zamanla ciddi bir yabancılaşmanın ortaya çıkması; bir diğeri ise farklı anlayışta bulunan ve ehli olmayan grupların verdiği din eğitiminin arzu edilmeyen sonuçlara yol açması.

Bu vatandaşların yoğun talepleri üzerine Milli Eğitim Bakanlığına bağlı “Yurt dışı İmam Hatip Okulu” projesi ile vatandaşlarımızın istekleri karşılıksız kalmadı ve Belçika, Avusturya ve Danimarka’da da İHO açıldı ve eğitime başladı. Bu okulların MEB gözetiminde açılması da ayrı bir öneme haizdir. Bu proje gelecek nesillerin kimlik kazanması için çok ama çok önem arz etmektedir.
Milli ve manevi kimliğe sahip, geçmişimize ve geleceğimiz arasında köprü kuran, şahsiyetli ve irade sahibi bir gençlik yetiştirmek.
Dindarlık kimliğinin şekillenmesi için sistemli bir eğitimin olmadığı , Paris saldırısından sonra İslamofobi’nin üç kat daha arttığı Avrupa’da Müslüman gençler çeşitli olaylardan uzak tutulabilecek.
Müslüman kimlik ile Avrupa toplumunda hayatlarını idame ettiren bireyler. İslam’ın doğru anlaşılmasına, anlatılmasına katkı sağlayacak.
Avrupa’daki eğitim kurumlarına devam edemeyen, dolayısıyla yurt dışında gerekli olan eğitim düzeyine ve niteliğine sahip olamayan gençler. Türk Eğitim Sistemi içine alınarak yarım bıraktıkları lise öğrenimini tamamlayabilecek ve öğrenciler yurt dışında iş imkanlarını artırabilecek.
Öğrenciler bilgiyi doğru kaynaktan öğrenebilecek ve aktarabilecek. Bu okullardan mezun olan öğrenciler, sonraki nesle bilgi aktarımında bulunabilecek, öğrendiklerini öğretebilecek, hizmet alanlar hizmet vermeye başlayacak.
Son yıllarda, İHO ların bir üst modeli olan İlahiyat Enstitüleri Avusturya da eğitim ve öğretimin sürdürmeye devam etmektedir.
Allah sayılarını artırır inşaallah.

 

Yazarın Diğer Yazıları