TÜRKİYE NATO'DAN ÇIKMALI
Mehmet Kaçar
NATO, SSCB’nin dağılmasından sonra kendi varlığını sürdürebilmek adına kendine yeni bir düşman seçti. Bu da yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile Medeniyet Tarihinin sayfalarını asırlarca dolduran ve dünyaya adaletin nasıl uygulandığını gösteren İslam ülkeleri oldu. İslamı ve Müslümanları terörist göstererek, sömürü çarkını bu coğrafyaya çeviren NATO’nun SSCB’den sonraki düşmanı haline getirilmişti. Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu bu ittifakın son yıllar da Türkiye’ye karşı olumsuz tutum ve davranışına baktığımız da, bu nasıl bir ittifak anlayışı diye sormaktan da kendimizi alamıyoruz.
Bize göre, NATO ittifakı sadece ABD ve AB’nin çıkarlarını gözetebilmek için ayakta tutulan bir kurum haline dönüştürüldü. Aşağıda vereceğimiz örnekler NATO’nun Türkiye ve İslam düşmanlığını gösteren açık ve net örneklerdir. Bu örneklere baktığımız zaman NATO’nun Müslümanlar adına bir şer ittifakı olan ve bir Hristiyan kulübünün çıkarlarını koruyan bir birlikteliktir.
Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kurulan Yunanistan-İsrail ittifakına BAE(Birleşik Arap Emirlikleri)’yi de dahil ettiler. BAE, Yunanistan’ın Mora yarımadasındaki İniohos 2019 askeri tatbikatında İsrail ile beraber yer aldı. BAE’yi bu ittifaka ABD’nin dahil ettiği belirtiliyor. Tatbikatta öne çıkarılan diğer bir konu da İsrail ve İtalyan F-35’lerinin uçurulması olmuştur.
Yani, NATO ittifakının içerisinde ABD, İtalya ve Yunanistan, Türkiye’ye karşı diğer ülkelerle birlikte bir ittifakın içerisine girmişlerdir. Son yıllarda Türkiye Rusya’nın kucağına doğru yine ABD ve AB tarafından itilmiş bir ülke konumuna düşürülmüştür. ABD ve AB ülkeleri ile ilişkilerde Türkiye zaman zaman Rusya’yı bu ittifak ülkelerine karşı tercih etmeye başlamıştır. Sınır komşusu olma avantajını da kullanmak istemektedir. Bunun en çarpıcı örneği ise mavi akım projesi ve güvenlik açısından en tartışmalı konu başlığı olan s-400 savunma silahları ile ilgili olanıdır.
Bakın ABD, bizim stratejik ortağımız, ama Patriot ve F-35’le ilgili ve Kuzey Irak ve Suriye’de yaşanan krizlerde yan çizen taraf olmuştur. ABD, birçok askeri alım konusunda Türkiye’yi bir plan dahilinde İsrail’in kucağına itiyor. Fiyatları artırıyor, satışı kongre şartına bağlıyor, bu engeli aşmak için Türkiye’ye adres olarak İsrail’i gösteriyor ve bu silahların şifrelerini bize vermeye rıza göstermiyor. Yani batı yada İsrail’den bize karşı bir askeri tehdit söz konusu olduğu zaman, bu silahlar çalışmayacak ve biz onlara cevap vermek istersek de bu silahlar olduğu yerde çakılı kalacak. O zaman biz bu silahları tedarik ettiğimiz zaman kime karşı kullanabileceğiz? Bunun cevabı da tabi ki açık ve net bir şekilde ortadadır. İsrail’den Yunanistan’dan bir tehdit ve tehlike gelirse kullanamadığımız bu silahları, Rusya, İran ve diğer İslam ülkelerine karşı çok rahat kullanabileceğiz. Hatta Mısır ve Suudi Arabistan’dan bir tehdit gelirse yine kullanamayacağız, çünkü onlarda ABD’nin himayesinde olan ülkeler arasında yer almaktadırlar. O zaman biz bu silahları sadece resmi geçitlerde aksesuar olarak ya da darbe girişimlerinde kendi halkımıza karşı kullanmak için satın almış oluyoruz. Biz kendimiz üretelim denildiği zamanda da, hasıl olan komponentleri, teknolojileri ve bilgileri vermiyor. O halde şimdi tekrar soralım sorumuzu: Böyle bir ittifak bizim için ne anlama geliyor?
Bakın NATO, birçok NATO üyesi ülke 15 Temmuz’da ve sonrasında hep darbecilerin yanında yer aldılar ve hâlâ da öyleler. FETÖ’cülere ve PYD’ye yardım ve yataklık ediyorlar. Stratejik ortak olarak kabul ettikleri Türkiye’nin terörist dedikleri hainleri ülkelerinde koruma altına alıyorlar. Yani bize karşı yürütülen perde arkasındaki savaşın içerisinde bizzat müttefik(!) dediğimiz NATO vardır.
ABD, dün bizimle Suudilerin üzerinde baskı kurmak istiyordu, bugün ise Suudilerle birlikte oldular, Türkiye’yi Suriye’den çıkarmak ve Türkiye’ye karşı on yıllardır bir tehdit unsuru oluşturan PYD’ye arka çıkıyorlar. Bunlar artık ne bir sır ve ne de bir komplo teorisi. Aleni işlenen gerçekler. NATO ülkeleri aslında kendi içerisinde de çok uyumlu olan bir birliktelik değil, ancak biz Müslüman Türkiye olarak “domuz sürüsü içerisindeki bir koyun” gibiyiz.
ABD, Orta doğuda Arap NATO’su oluşturma peşinde. AB ülkeleri ise kendi içlerinde yeni bir ordu kurma peşindeler. Bunun adına da “Avrupa NATO’su” deniliyor. O halde bize düşen de tabi bunu başarabilirsek “İslam Barış Gücü” ve “İslam Ülkeleri Ortak Savunma Paktı” kurmak olmalıdır. Afrika ülkeleri de, Asya ülkeleri de kendi savunma paktını kurmak arzusunu taşımaktadırlar. Kısacası; NATO’nun tutumu ve müttefik olduğumuz günden bu yana Türkiye lehine hiç bir şey yapmamış olması ve hatta Balkanlar’da ve Orta doğuda Türkiye aleyhine planlar yapması, Türkiye’nin NATO’dan ivedilikle ayrılmasını gerektirdiği kanaatini taşımaktayım. Çünkü bu birlik Hristiyan kulübünün savunma paktı dır. Sizce de öyle değil mi? Selametle!