
Türk Solu'nun dinle imtihanı!
Mehmet Kaçar
Millet ittifakının lider partisi, kendisi ile ittifak kuran, muhafazakâr görüşlü üç partinin gönlünü almak veya Türkiye Cumhuriyet’inde yaşayan dindar insanların oyuna talip olmak için mi bilinmez amma, solun lider partisi başta olmak üzere, boy boy iftar programlarında eller havada iftar pozları vermeye devam ediyorlar.
Bu ve buna benzer senaryolar çok eskilerde de vardı. O zamanki sol görüşlü gazeteler 1970-80’li yıllarda, Kur’an mealleri, siyer kitapları, iftara özel yemek tarifleri verirler, içkili ortamlardaki resimleri Ramazan boyunca yayınlamazlar ve sansürlerlerdi.
Solcular, Ramazan ayından öncede helalleşme gibi kavramlar çerçevesinde dindar seçmen oyuna talip olmak için bir açılım yaptılar. Gerçi bu açılımı bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde de yapmışlardı. Ne var ki her şey kağıt üzerindeki planlanan gibi olmuyor. Bir yaşam tarzını değil de bir gösteriyi, bir şovu icra etmeye kalktığınızda, yabancısı olduğunuz bir yaşam tarzına uyum gösteremeyebiliyorsunuz. Solun en güçlü partisinin liderinin Namaz seccadesi üzerindeki ayakkabılı resmi sosyal medyada yer aldı. Aslında normal şartlarda bu tür durumlar çok az insanın dikkatini çeker hatta belki de çekmez bile. Fakat son zamanlarda sol cenah böyle bir şovun içerisine girmeyi kendileri için bir hak görünce, böyle bir görüntünün ortaya çıkmasını herkes ya komik veya samimiyetsiz buluyor.
Biz burada kimsenin ne inancına ne ibadet şekline karışma gibi bir niyetimiz yok ve karışmıyoruz da. Oruç tutup tutmamak, namaz kılıp kılmamak herkesin kendi tercihidir.
Herkes, inancına göre Allah’a karşı vereceği hesabının Allah katında olduğunu kendini bilip duruyor. Oruç tutup, tutmamak, namaz kılıp kılmamak, zekât verip vermemek de yine Müslüman’ım diyen bir kimsenin Allah’a vereceği bir hesapla ilgilidir. Ne var ki bu işlerin şovunu yaparken gerçeği ile ilginiz olmadığı ortaya çıkıyorsa, işte bu durum toplum gözünde bayağı bir komik kaçıyor.
Seccadenin üzerinde poz vermek tabi ki bir yanlışlığın neticesi olabilir. Ne var ki bunu bilmeyenler veya alışkın olmayanlar için şunu belirtelim:
Evi veya başka bir yerde seccadesinde namaz kılmaya alışık olan bir Müslüman girdiği bir mekânda serilmiş seccadeleri sıradan bir halıdan kolayca ayırt eder. O seccadelere insanların alınlarını koyarak secde ettiklerini bilirler. Hatta bazıları secde ettikleri ve baş koydukları yönü bilmek için o yöne bir tespih bağlarlar. Bu seccadenin üzerinde ayakkabıları ile de yürümezler ve hemen yerden kaldırırlar. Şeytan üzerinde gezmesin derler.
Bu işlerin sadece şovu ile ilgilenenler de o seccadeleri boş bulundukları halıdan ayırt edemezler. Çok sevdiğim bir deyim vardır: “Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz.”
Burada kimsenin seccadeyi halıdan ayırt etmesini de beklemiyorum. Namaz kılmazsanız, ibadet etmezseniz, seccadenin ne işe yaradığını da bilemezsiniz.
Bilmek zorunda da değilsiniz. Bu durumda tamamen özgür davranabilirsiniz. Ne var ki, insanların da sizin dini değerlerinize karşı samimi olduğunuzu sorgulama hakları var.
Bir ramazan gününde öğle vaktinde Memleket Partisi’nin çaylı börekli toplantı yapıp akşamleyin de iftarda Gelecek Partisin de iftar yapıyorsanız bu durum bir Müslüman için komik bir hal oluyor.
İşte bu durumda da insanlar soruyorlar: “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.” Bunu dindar olanda sorar, Seküler olanda. Sen hangi cenaha mensup birisisin diye?
Her atılan adım bir kurgudan ibaret olunca, buna benzer uyumsuzluklar da kaçınılmaz oluyor.
Öyle işte. Bizim alışamadığımız bir durum ve başımız da da şapka durmuyor… Bu benzeri saçma sapan işleri yapmaya devam ederseniz, dindarları ikna edemediğiniz gibi, seküler ulusalcıların gözünde de inanın hızla bir itibar kaybı yaşamaya devam edersiniz.