
Toplum Varsa Suçta Vardır-Suçsuzlukta!...
Mehmet Kaçar
İslam toplumunda da bazen, hiç istenmese de, insanlar arası ilişkiler de (içtimaiyyatta) anlaşmazlık da olur, yanlış anlamadan kaynaklanan hadiseler de olur. Yani bazen suçta olur, suçlu da olur, suçsuzluk ta olur huzur da olur..
Bu nizaları, anlaşmazlıkları çözecek, halledecek, mutlak surette mahkemeler de, hakimler de, şahitlerde bulunur...
Medine Peygamber Devletine bir göz atacak olursak, yaşayan Sahabeyi Kiram Efendilerimiz arasın da pek çok anlaşmazlık ve hata neticesin de de suç oluşturacak hadiseler meydana gelmiştir.Orada, asli görevi olmadığı halde, devletin başında bulunma inceliğinin gösteren Yüceler Yücesi Efendimiz bulunmaktaydı. Devletin reisi görevini yürüttüğü halde, devletin aynı zaman da adalet dağıtan bir hakimi olarak da hizmet veriyordu.
Medineyi Münevvere’de, isteyerek veya istemeyerek de olsa, devletin düzenini, kul haklarını, insan haklarını bozacak her türlü olayı çözecek tek merci ya da mahkeme, yine Efendimiz hazretleri ve onun kuruduğu ekibi idi. Bu ekibin adına o zaman, şura yani meclis adı veriliyor ve her bir ayrı ayrı bir ahlak abidesi oluyorlardı.
Hatta, Rasulullah(sav), başlarında olduğu ve vahiy gelmeye devam ettiği halde ve o dönemde, İslamın “had” denilen en uç cezaları gerektiren suçlar işlenmiş ve cezaları neyse, Efendimizin(sav) mahkemesin de, bu suçları işleyenlere bu cezalar toplumun içerisin de uygulanmıştır. Sahabe böylece suçunun cezasını dünya da çekmiş ve ahirete bırakmamış oluyordu.
Eğer, bir yerde insan ve insan toplulukları da varsa, ora da bilerek veya bilmeyerek de olsa, sıra dışı, çizgi dışı hadiselerin olması da gayet normaldir.
Peki, insanları bir birine düşüren bu fitne ne anlam geliyor?
İster türediği “fetn” kelimesinin sözlük anlamı olarak, altın ve gümüş gibi değerli madenlerin saflığını anlamak için onları ateşte eritmekten yola çıkıp, insan ve toplumun kalitesini ortaya çıkaran maddi ve manevi sıkıntı, üzüntü, belâ ve felaketle, imtihan boyutuyla bakalım, isterse, küfür, azgınlık, sapıklık, günah, ayrılık, iç ihtilaf ve kargaşa, nifak, ihtilaf, bir birine düşme, çekişme, zulüm, baskı, karışıklık boyutlarında bakalım.İnsan topluluklarının zaman zaman derin sarsıntı geçirmesine yol açan fitnelerle karşı karşıya kalması mümkündür.
Tarihte, bir çok toplumun böyle derin fitnelerle imtihana tabi tutulduğu da bilinen bir gerçektir. Bu gün... fitne neden yeniden gündem olsun?
İslam Ümmetinin, belki de Türkiye Cumhuriyeti’nin karşı karşıya kaldığı derin zelzelelere baktığımız da, bir büyük imtihandan geçtiğimizi gözlemliyoruz.
Dine hizmet zeminin de oluşan yapıların başkalaşma riski gibi bir derin sarsıntı söz konusu mesela, bu riskin, İslamla ilgili her alanı gölgeleme gibi çok daha büyük bir felaketin kapısını aralama belası da karşımız da dimdik ayakta durmaktadır.
Emniyet ve güven duygusunun derin sarsıntı geçirip, güvensiz bir ortamın oluşması da aynı şekilde söz konusudur.
İslam toplumlarının bünyesinden “terör örgütü” gibi habis ve ölümcül urların oluşması da yine tabi bir hadisedir.
Müslüman toplumların bir birlerine karşı ilişkilerinin kardeşlik ölçülerinin çok ötelerine savrulması ve parçalı bulutlu bir havanın oluşması da söz konusudur.
Fitneler, şayet altını curuftan ayırma gibi bir zemin demekse, süzme ameliyesinden sonra ortaya çıkan tortunun curuf tarafında kalmamak için gerçekten kalplerimize mukayyet olma noktasına çoktan geldik demektir.
Fitneler bazen kişileri, bazen tüm toplumu; gök gürültülü bir hava içerisin de çökertir. Bu durum da kişinin en son noktası, kıyameti olur. Kişinin kıyameti demek, toplumun kıyameti demektir. O durum da herkesin curuf haline gelmesi demektir. Böyle fitne dönemleri farklı zamanlar da, farklı mekanlar da ve farklı toplumlar da yaşanmış, binler, milyonlar ölmüş, küllü çöküşler gerçekleşmiştir.
Oysa, en son din olan İslam, dip diri, cap canlı bir hayat dinidir. İnsanı, saadet denizine sürükleyen ve mutlu eden bir dindir. Bu gün için de Ademoğlu, insanca yaşamak ve İslamca bir diriliş için İslam’la yeniden kucaklaşmalıdır.
Ama, İslam toplumlarının kişiliğin de yaşanan sancılar, fitneler, nasıl bir görüntü sunuyor insanlığa? Ademoğlunun ilk önceliği, fitneye düşmemek olmalıdır. Fiten ile karşı karşıya kalınmışsa eğer, Allah’a sığınmak ve fitnenin içinden, yürek bütünlüğü içerisin de çıkabilmek lazımdır.
Biz buna, dosdoğru, dim dik, cap canlı, ip iri ve diri bir istikamet üzere olmak diyoruz. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak diyoruz. Rasulullahın(sav), örnek alıp öyle yürümek diyoruz.
Ne diyelim, Rabbimiz, zor zamanlarda yüreklerimizi, kendi rızasından ve sevgisinden ayırmasın....
Fi Emanillah....