Mehmet Kaçar

Tazminat davası açmanın dinen hükümü?

Mehmet Kaçar

Bizi şöyle bir soru geldi.” Sayın Hocam! İslam dinine göre maddi tazminat davası açılıp dava kazanıldığında alınan para helal olur mu? Yani maddi tazminat davası almak İslam hukukunda var İslam hukukunda maddi tazminat davası açmak, şahsa ve mala karşı olmak üzere iki kısımda ele alınıyor. Mala karşı açılan davalar genelde gasp ve itlâf halinde açılan davalardır. Bir kimse gasp ettiği malı tazmin etmek mecburiyetindedir.

İtlaf ise bir başkasının malını telef etmek demektir. Bir kimse bir başkasının malını kasten itlaf Bireye karşı açılan tazminat davası; ferdin öldürülmesi veya yaralanması hâlinde mevzu bahis olur.

İslam hukukunda, kasten adam öldürme durumu gerçekleşmiş ise, mağdurun yakınları eğer kısas istemiş olurlarsa, bu durumda fail idam edilir; maktulün yakınları eğer isterlerse katilin bunlara bir meblağ ödemesi karşılığında anlaşabilirler. Yani belli bir meblağ karşılığında idam edilmesine izin vermeyebilirler. Böyle bir hakları var. Katil ancak böyle bir anlaşmadan sonra kısastan kurtulabilir. Kasıtlı olmayan adam öldürmelerde zaten ceza mağdurun yakınlarına diyet adıyla tazminat ödemektedir. Anlaşılacağı üzere diyet bir tazminat şeklidir.

Yine İslam hukukunda eğer uzuv kesmede ve yaralamada bir kasıt varsa, bu durumda da kısas gereklidir. Yine bu durumda yani organ kesme ve yaralamada kasıt yoksa mağdura diyet ödemesi yapılır ve bu ödeme yeterli olur.

Trafik kazalarında fail kusuru nispetinde tazminat ödemesi yapması gerekir. Spor müsabakalarında da durum buna kıyas yapılır.

Cerrahi müdahalelerde, doktor izinle ve aklın ve tıp biliminin zorunlu gördüğü durumları yerine getirişse, bu durumda mesuliyetten kurtulur. Aksi bir durum oluşmuşsa o zaman tazminat ödemeye mahkum edilir.

Hacamat, sünnet, kan alma, iğne yapma da aynen bu gruba girer. Eğer izinsiz ve yanlış yapılmış olduğu tespit edilirse o zaman tazminat ödemeye mahkum edilir.

Osmanlı Şer’iyye sicillerinde( Osmanlı mahkeme kayıtlarında) hastaların bizzat kendi rızaları ile ameliyat oldukları ve bu ameliyat neticelerinde eğer ölüm hadisesi vuku bulursa doktordan bir şey Tıbbı müdahale, trafik kazası, spor müsabakalarında failin kusuru varsa tazminat(diyet) ödenir. Tazminat (diyet), bedeni kaybın yanında, masrafları ile iyileşinceye kadarki nafakasının karşılığı olarak hesaplanır ve ona göre ödeme yapılır.

Meşhur Hanefi İmamlarından biri olan İmam Ebu Yusuf(r.a.)’a göre elem(acı) adıyla manevi tazminat da ödenmesi gerekir.

Günümüzde açılan tazminat davalarında, gasp ve itlâf konularında hemen hemen hiçbir sorun bulunmamaktadır.  Bugün yürürlükte bulunan hukuk sitemi ile şer’i hukuk sistemi arasında hemen Adam öldürme ve yaralama durumlarında ise kısas ve diyet Hanefî  mezhebine göre ancak ve ancak Darü’l-İslma’da bu hükümler tatbik olunabilir. Bu bakımdan batılı hukuk siteminin kabul gördüğü bir ülkede veya yerde kısas ve diyet Hanefîlerce istenemez. İstenmeden verilirse almakta bir beis yoktur. Diğer üç mezhebe göre (Şafii, Maliki ve Henbeli); darü’l harpte de bir müslümanın öldürülmesi veya yaralanması durumlarında diyet ödenmesi gereklidir.

Yukarıda ki görüşlerden yola çıkarak bir hüküm verecek olursak, günümüzde trafik kazaları, iş kazaları, spor müs3abakalrı ve sağlık sektöründe doğan ölüm ve yaralanma hallerinde, kasıtlı kusur varsa, mağdura veya yakınlarına ödenecek tazminat diğer üç mezhebe uygun olarak verilebilir ve alınabilir. Aslında suç ve kabahatlerin bir dünyevi bir de uhrevi yönünün olduğu göz önüne alınacak olursa, Hanefî mezhebine göre bu tazminatlar, diyet olarak değil, hakkın helal edilmesi karşılığında verilebilir ve alınabilir.

Çünkü hakkın devri (ferag) karşılığında bir şey istemek ise dinen caizdir. Selâmetle! 

Yazarın Diğer Yazıları