TAHİYYATTA İŞARET PARMAĞI SÜNNETİ NEDEN GELİYOR?
Mehmet Kaçar
Hani şu devamlı yapmaya çalışıp da, şehadetin başında mı yoksa tümünde mi diye üzerinde tartışıp durduğumuz işaret parmağı sünneti var ya, “Kelime-i Şehadet” getirirken işaret parmağı, ya da şehadet parmağını kaldırıp duruyoruz ya, o hadisenin arkasında bir engelli sahabe vardır.Sağır ve dilsiz olan bir kadın sahabe Resûlüllah(s.a.v) yanına gelir, el işaretleri ile “bana anlat” der, “insanlara anlattığını” .
Resûlüllah(s.a.v), bu durum karşısında, İslâmı nasıl anlatsın dı? Bu duruma bir çıkış yolu arayan Efendimiz Kâbe’yi Muazzamaya ziyarete gider. Orayı tavaf ederken, o kadın da peşinden gelir. O’nun arkasından tavafta yürürken elini yumruk yapıp, işaret parmağı ile hem O’nu gösterir, hem de elini yukarı doğru kaldırır. Resûlüllah(s.a.v) ne zaman “Kelime-i Şehadet” getirse o kadını hatırladı ve onun imanına şahitlik etti.
Bugün batılı ülkelerde engelli oranı bilinen rakamlara göre yüzde 20 seviyesinde. Ülkemiz de ise bu oran resmi kayıtlarda geçtiğine göre ve “fiziki engelli” olarak kabul edilen insan sayısı yüzde 19 civarında. Bu da şunu göstermektedir ki bu oranda ülkemizde de genel ortalama yüzde 20 dolaylarındadır.
Hayat ortalaması ve sağlıksız, aşırı beslenme sonucu, yeni bir engelli türü olarak da “obezite ve geriatrik” sorunlarla hızla karşılaşmakta ve mücadele yollarını aramaya devam etmekteyiz. Bu konuda da oldukça acemiyiz demek belkide yanlış olmaz.
3 Aralık engelliler gününde tül ülke genelinde çeşitli etkinlikler düzenlendi. Sosyal media üzerinden, günün anlam ve önemine vurgu yapan bir çok politik açıklama yapıldı. Engellilerin fotoğrafları kondu yada onlarla yan yan resimler çektirildi. Bu yollarla bu konuda konu üzerine ne kadar duyarlı olduğumuz göstermeye çalıştık. Oysa bu konuyu bir vicdan meselesi olarak görmek, konu hakkında çözüm aramaya yetmeyen en önemli gündem maddesidir. Tüm bu yapılanlar acaba engelli sorunlarına ne kadar çözüm üretiyor işte orası tam bir muaamma. Hiç kuşkusuz hiç bir şey yapılmıyor değil. En azından son onlu yıllarda konu üzerinde çok hızlı bir ilerleme var.Tecrübelerimiz arttıkça da dahada çok hizmet verilecek. Oysa varmamız gereken hedefin sonuna doğru yürürken daha çok yol almamız gerektiğini de görmemek yanlış olur.
Engelli ve sorunlarına sahip çıkmak kadar, toplumu engelli hale getiren trafik, beslenme, sağlık gibi şartların da hızla ıslah edilmesi gerekmektedir. Mesela bir yönetici olarak bir günümüzü tekerlekli sandalye de geçirebilmeliyiz, ya da değnekle yahut ne bileyim gözümüz ve kulaklarımız kapalı şekilde dışarı da geçirmeyi göze alabilirmiyiz? Bu soruna yılda bir sene konferanslar düzenleyerek ya da sosyal medya üzerinden fotoğraflar paylaşarak çözüm üretemeyiz. Engelliler sadece “Ampute Dünya Kupası” nı kazandıkları zaman ya da “paralimpik oyunlar” da derece elde ettikleri zaman mı hatırlanacaklar? Engelli insanların normal nüfusumuza oranları yüzde 15 civarındadır. Ülkemizde yaşayan 9 milyon engelli vatandaşımızın arasında mağdur olmuş bir de gazilerimiz var tabi. 9 milyon civarındaki tanıma göre fiziki engelli insanların aileleri görmezden gelinemez.
Eğer insanlarımızın hayata daha etkin bir şekilde katılmalarını ve daha üretken hale gelmelerini istiyorsak bu soruna çok hızlı bir şekilde çözümler bulmamız gerekmektedir. Günümüzde ki teknolojik aletlerle bu sorunun tespiti daha kolay yollarla yapılabilmektedir. Tüm ülkemizin kurumlarında engelliler ve onların sorunları için çözüm merkezleri kurularak bir nebze daha ileri adım atılmış olunabilir.
Selam ve Dua ile!