
TABİATIN İNSANA BAŞ KALDIRIŞI
Mehmet Kaçar
“Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol/hoşgörülülükte deniz gibi ol.” (Mevlana)
İnsan bu su misali akar gider, kimi zaman berrak, duru ve temizdir(berrak su Muhammediliktir), kimi zamanda kirli ve bulanık, (Muhammediliğe düşmanlık), bazen sakin ve duru ve dingin(yaratılışa itaatkar), kimi zamanlarda delişmen bir akıntı (yaratılışa isyankar) ile yakar-yıkar geçer engelleri . İnsanın özü de su ve toprak değimli zaten. Bazen itaatkar bazen de delişmen. Su damlasından yaratılmadı mı? Suyun özelliklerini taşıması bu yönüyle normal değil mi?
İnsan denilen yaratığı oluşturan ilk alem su alemi değimli? İşte insan denilen mahluk bu alem de uyku halinde iken ikinci alemde can bulmadı mı? Gözünü açtı bir baktı ki başka bir dünyada, başka bir şekilde hareket etmekte. Yeni tanışmış olduğu bu dünyada misafir olduğunu ve sonlu olduğunu, dünya hayatının onun için üç günden ibaret olduğunu, dünün geçip gittiğini ve geri getiremeyeceğini, yarını da onun bilemeyeceğini, bugünü yaşarken yaratılışa uygun yaşaması gerektiğini, hatta yaşadığı ve nefes aldığı o anı unuttu ve bu yeni dünyaya öyle bir dalış daldı ki, misafirliğini, bu dünyanın üç günlük olduğunu, sonlu olduğunu unuttu ve dünyaya efendilik, ilahlık etmeye başladı. Kimi zamanlarda dünyayı kirletti, kimi zamanlarda da dünyada yaşamakta olan ve insanın hayatına güzellik katmaya devam eden canlı neslini tüketti, kimi zamanlarda da dünyanın yaratılış düzenini kendi nefsani istekleri için bozdu, dönen dişlilerin arasına taş soktu.
Delişmen tavırları ile ortalığı birbirine katınca, kendi elleri ile kurduğu düzene, dünya denilen imtihan sahası ve misafirhanesi isyan etti. Sıcaklar arttı, sular yükseldi, kirletilen bu dünya arzı uzayın derinlikleri, insanlara savaş açtı, denizler insanların denizlere bıraktıkları pislikleri geri kustu, yerin altında denenen kimyasal, radyoaktif ve biyolojik silahlara karşı yer altını üstüne itti.Yeryüzü güzelliğinin, kanla, bombalarla bozulmasına ve insanların yeryüzünün efendisi gibi davranmasına çok bozulmuş olmalı ki insanın kirlettiği temiz topraklar ve sular ile tertemiz bir düzen musibetler, illetler, hastalıklarla insan denen bu mahlukattan intikamını almaya niyetlendi ve insanı evinin içerisine itti, yakaladığının da canına ot tıkamaya başladı.
İnsanlığın yeryüzü krallığının misalleri olan mutlu azınlığın mutluluk kaynağı olan Disney artık albenili ışıklarını birden bire kapatıverdi. Paris artık o eski Paris olmaktan çıktı ve romantizmin ve aşkın başkenti olamaya isyan etti. New York, ölümün pençesinde kıvranırken dünya arzının ana şehri olmaktan çoktan çıktı. Dünya misafir hanesi, insanın kurduğu insan ilahlığına isyan bayrağını çoktan çekmiş ve başkaldırmış bir hal arz etmeye devam ediyor. Çinin duvarları ve setleri, Koronaya dayanamadı ve yerle bir oldu. Kızıl Çin korona tarafından fetih edilirken hiçbir güç gösterinde dahi bulunamadı ve rest çekemedi. Kızıl ordusu ve yenilmez armada korona tarafından mağlup edildi. Bu korona ne kapitalizm ve ne de komünizm tanıyor, hepsine çoktan resti çekti
Mükerremler ve münevverler şehirleri olan Mekke ve Medine, ah peygamber şehirleri ve Müslümanların bugünlerde ki yürek sancısı, yüreklerine bir ustura sancısı indiren hasret kalmışlık, münevverlerin ve mükerremlerin şehri, belki de Müslümanların tarihinde ilk defa öksüz, yetim, ilk defa boş, ilk defa gözleri yaşlı. Dünyaya hükümran olan ve sünnetullaha karşı gelen insana karşı bir öğüt bir nasihat abidesi oldu bu hal.
Sarılmalar, kucaklaşmalar, koklaşmalar, el öpmeler, misafirlikler, belde ziyaretleri, dostluklar, kahve muhabbetleri , sarhoşluk mekanları ve naraları geri tepti, bir silah oldu ve insanı 3 metreden uzağa iterken yüreğinden, tam merkezden vurdu. Sünnetullah birer birer insanlığın delişmen tavrından sonra yıkılmıştı. Dünya, insanlardan çok ciddi bir intikam aldı ve tamamen yalnızlığa itti. Ebeveynleri, arkadaşları, torunları, hastaları ziyaretler bitti, asker uğurlama merasimleri, nikahlar, düğünler toplu eğlenceler , dünyanın uydurduğu spor dini bu illet nedeniyle bitirildi. Dünyanın intikamı çok inanın çok ama çok acı oldu. Su damlasından meydana gelen bu insan yeniden ilk yaratıldığı gibi yalnızlığa gömüldü ve çaresizliğine oturup ağlamakta, hatta insan olmaktan utanıp ağlarken, insanlığını yeniden keşfe koyuldu.
Yeni bir aşk eylemi yeni bir keşif, yeni bir birliktelik, yeni bir cemaatleşme bilinmeyen bir zamanda başlayabilecek ama onu da bilen yok, belki yarın belki yarından da yakın diyerek avunan bir insan var artık bu dünya arzında.
İnsan denen, fesatçı, kan içici bu mahluk birden bire şunun farkına varabildi. Gücün güzelliğin, paranın kendisi ve sahibi değil, bunların ve kendisinin de bir sahibi var. Kendine veren, kendinden güçlü, kendinin sahibi olduğu gibi kainatın ve evreninde sahibi olan bir güç var.
İnsan olmazsa olmazı olan oksijeni artık, oksijenin sahibi size lütfederse veriyor ve hatta bir kısım insana yasaklamış oluyor ve artık onu soluyamayacaksın…
Oysa, üzerin de hükümranlık kurmaya çalışılan tabiat ana tüm haşmeti, canlılığı ve güvenliği ile yaşamaya devam ediyor. Bir zamanlar kendisine nankörlük eden insanlığın düşmüş olduğu acizliğe bakarak kıs kıs gülmekten kendini alamıyor. Korona onun dostu ve kardeşi, ona dokunmuyor, onu korumakla meşgul. Çiçekler yine o güzelliği ile açıyor, baharın rüzgarları içleri ürpertircesine esmeye devam ediyor, sicim gibi olmasa da baharın nazlı yağmurları yağmaya yine devam ediyor. Çünkü kainattaki varlıklar insan gibi değil, birbirlerine hükümranlık kurma peşinde hiç değiller, saygıda kusur etmiyorlar. Kardeşliğin zirvesinde ve bir birlerine yardım ederek yaşamaya ve yaratana aşkla bağlı kalarak yaşamaya devam ediyorlar. Kendilerine verilen görevlerin milim dışına çıkmadan.
Bu musibet sadece insana asi oldu. Onun bencilliğine, hoyratlığına ve cahilliğine savaş açtı ve hücrelerini hücrelere kilitleyip bloke ederek insanlığı esir aldı. İnsanlığın zulme ve nankörlüğe dayalı hükümranlığına baş kaldırdı. Bize şunu anlatmaya çalışıyor aslında. İnsan tabiat için şu haliyle gerekli olmayan bir canlı. Hava, su, toprak ve gökyüzü ve onların içerisindekiler insansız da mutlular ve sünnetullaha tam riayet etmektedirler. Oysa insan denen bu yaratık öylemi! asli vazifesi bu dünyada yaşamak olan insan. Eğer insan olarak tekrar geri döndüğünde yeniden bu dünyada misafir olduğunu hatırlar ve misafirliğin gerektirdiği kurallara riayet ederse, misafir olduğunu tekrar unutmazsa ve dünya ona siz benim misafirimdiniz derse belki barış yeniden sağlanır