
SUSMA SUSTUKÇA ENSENE VURURLAR
Mehmet Kaçar
Türkiye’de yatırım yapmaktan, enerji kaynaklarını yerli ve milli olarak kullanmaktan bahseden ve bu konuda adım atan siyasilere gerek bölme işlemi, gerekse AYM(Anayasa Mahkemesi) ile askeri yollardan darbeler yapılmış ve hatta seçilmiş başbakanlar idam edilmiş ve günümüzde de her platform da yine bu taktikler bir plan dahilinde sürdürülmeye devam ettirilmektedir. Türkiye her ne zaman biraz nefes alıp soluklandığında ve ayağa kalkmak için bir adım attığı zamanlarda, ya askerler müdahale etmişler yahut AYM devreye giriveriyor yahutta oy potansiyeli yüksek olan ve batılıların plan ve istekleri dışında bir politika izleyen siyasi oluşumlara derhal müdahale edilip aynen güçsüz devletler gibi bölünerek kendi çizgilerinde siyaset yapmak isteyenlere yeni ve küçük hatta söz sahibi dahi olmayacak partiler kurdurulu veriliyor. Yani siyasi bir darbe yaptırılıyor.
Neden mi böyle yaptırılıyor?
Çünkü Türkiye, coğrafi ve enerji kaynakları yönünden, Osmanlılardan sonra sömürülmek için uğraş verilen bir devlet durumunda. Ne zaman sömürüye karşı direnç göstermişse darbelerle ve ekonomik kıskaçlarla sindirilmiş bir ülke. batılılar şunu istiyor, Türkiye’de herkes uyusun, herkes sussun, batılılara karşı ağzını açmasın ve biz planlarımızı harfiyen uygulayalım. Türkiye de istediğimiz gibi at koşturalım.
Oysa ki, Türkiye’nin dağları altın rezervleri ile dolu. Bor madeni olarak dünyanın yüzde 70’ine sahip. Sadece bor madenini işletebilse hiç bir baraja ihtiyaç duymadan, nükleer enerji kurmadan, toryumla bütün enerji ihtiyacımızı karşılayabiliriz.
Yer üstü ve yer altı kaynaklarımızı devreye sokabilirsek, doğal gaza dahi ihtiyacımız kalmayabilir. Akdeniz havzasındaki gaz ve petrol rezervlerini ülkemize kazandırabilirsek bize kıyamet sabahına kadar yetebilir. Akdeniz havzasındaki verilen kavganın nedeni de bu değil mi? zaten. Güneydoğu topraklarımızda çıkartabildiğimiz petroller aslında ihtiyacımızı karşılayabilir. Buraya bakınca şunu anlıyoruz ki Türkiye petrol denizi üzerinde yüzen bir ülke. TPAO(Türkiye petrolleri Anonim Ortaklığı), bugün hala yüzde yüz Türkiye’nin kendi şirketi değil. Ortaklık şirketi ve Türkiye bunun çok az bir kısmından faydalanıyor. 2002 yılından sonra sadece küçük bir bölümüne ancak ortak olabildik. Her geçen yıl da ortaklığımızın artması için var gücümüzle mücadele veriyoruz.
Türkiye’de bir siyasi oluşumumuzun iktidar iktidar olabilmesi için enerji kaynaklarımızdan hiç konuşmaması gerekiyor. Konuştuğu zaman dış mihraklar derhal müdahaleye başlayıveriyorlar. Bugün Kenan Evren bedenen ölmüş durumda olabilir ama hala yaşıyor. Çünkü ona yaptırılan Anayasa, unutulmamalıdır ki bir ABD yasasıdır. ABD ona darbe yaptırdı, istediklerini ilettiler ve o istekler doğrultusunda bir anayasa yazdırıldı. NATO yasalarıdır. Bunların kahir ekseriyeti hala yerli yerinde durmaktadır.
Buda şunu göstermektedir ki ABD ve NATO’cu olmayan hiç bir partiye iktidar gösterilmez. Es kaza iktidara gelmiş olursa o zaman, her türlü hileyi şeriye denenir ve iktidardan uzaklaştırılmaya çalışılır. Ya sivil yada askeri darbeler denenir. Bunlarda başarılı olunamazsa parti bölünür. Yani NATO’nun milliyetçisi, ABD’nin İslamcısı olacaksın ki o zaman rahat bir nefes alabilirsin. Rotayı onlar gösterecek, sen o rota dışına çıkmayacaksın. Çıkmak isteyeni boğmak için her yolu denerler.
Tam bağımsız bir ülke olabilmek için çok ama çok çalışmamız gerekmektedir. Maden yasalarımızı, petrol yasalarımızı yeniden millileştirmeliyiz. Milli ekonomi, milli sanayi ve hızlı bir kalkınma modeli ile bağımsızlaşmalıyız. Siyasette millilik, ekonomide millilik, inanç ve akaidde millilik(ehl-i sünnet vel cemaat), ilimde millilik, fende millilik, medeniyette millilik, giyim kuşamda millilik, sinema ve sanatta millilik tek kurtuluş reçetemizdir. Bu böyle biline. Selametle