
Suriye'de 'Abd' Kaos Virüsü Ekiyor!
Mehmet Kaçar
Suriye’de, ABD’nin ne yapmak istediğini, aklı selim birleri kestirebiliyor mu acaba? Ve şu planı var ve uyguluyor diyebilenler tahminimce çok zor...
Sözüm ona, DAİŞ denen terör örgütü ile sözde savaşıyor. Dünyanın gözünün önünde dünyayı kandıran ABD, savaş alanında ki yapmış olduğu hamleleri, Obama yönetiminin Suriye ve Irak politikasında ki samimiyetinin çok acil sorgulanması gerekiyor.
Çünkü, dünya jandarmalığına soyunan Washington’un, Suriye sahasında ki bazı operasyonları, dışarıdan gözlemci gözüyle bakınca, DAİŞ’e yeni alanlar açmaya yaradığını açık seçik görür.
Burada şunu da hatırlatmak ta çok büyük fayda vardır sanırım. ABD’nin kasım da yapacağı başkanlık seçimine, eyaletler düzeyinde hazırlanan Cumhuriyetçi aday Trump’un sürekli söylediği ise:”Obama, Suriye ve Irak ta, ABD’nin çıkarlarını korumak için DAİŞ’i kurdurdu, Ona yardımı da Hillary yaptı” iddiasını her fırsatta dillendiriyor.
Obama bazen Suriye’nin geleceğinde Esed’in olmadığını iddia ederken, bir yandan da Esed’in elini güçlendirecek, politik ve askeri hamleler yapmaktan da geri durmuyor.
Bazen de, Dehrizor da olduğu gibi Suriye güçlerini 40-50 dk. bombalayabiliyor. Bu bombalama da 80 rejim askerlerini öldürebiliyor. Sonra da “Özür dileriz, bunlar kaza sonucu oldu. Kusurumuzu affedin diyebiliyor.” tabi bu yaklaşım tarzı ister ye ister yeme, ben yaptım ve ne yaptıysam doğrudur anlamına geliyor.
Muhaliflere “Arkanızdayız” diyor ama yeri geliyor, onları da tepetaklak edip, arkadan hançerliyor.
Ankara Hükümeti ise; hem NATO müttefiki, hem de kadim dostluk ilkesine dayanarak “bölge de sizin müttefikiniz sadece biziz” diyor. Ama Türkiye’nin “başına çorap örmeye “çalışan PYD-YPG gibi terör örgütleriyle, ABD ortaklık yapmaktan çekinmiyor ve Ankara’yı yine hiçe sayıyor.
Suriye de, krizin her geçen gün kördüğüm haline gelmesinde, ABD’nin Kürtler üzerinden izlediği politika yatıyor. Bu iki yüzlülük nedeniyle ABD ve NATO çok ciddi bir kan kaybına uğruyor ve tüm dünya da eleştiriliyor.
ABD’ye göre, bu tutarsız ve yanlış ata oynayan bir politika, bilinçli bir şekilde yürütülüyor. Yani ABD, “kim kaybediyorsa onu destekle” politikasıyla Suriye krizinde hiç bir aktörün başrol oynamasına izin vermiyor. ABD’nin hedefi bu bölgeye, saçtığı kaos virüsü ile bölgeyi ömür boyu yönetilemez ve ABD askerine muhtaç hale getirmektir. Bu gün, onların üretiği kaotik ve istikrarsız ortamı da bölge ülkelerini, ABD’ye karşı bağımlı hale getirmek ve enerji kaynaklarını sürekli elinin altında tutmak istiyor.
Yönetilebilir kaos politikası diye de tanımlanacak bu kaotik politika, ABD’nin dostu, İsrail-Siyonizminin de tercih ettiği bir politikadır da aynı zamanda Emperyal-siyonist ortaklığıdır.
Kaosun ve kazananı olmayan bu iç savaşın sürdürülmesi, tam da İsrail’in istediği bir durum.
İsrail’in devlet stratejilerini belirleyen kurum Begin-Sedat Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin direktörü, Prof. Efraim İnbar’ın “DAİŞ” in yıkılması Stratejik bir hatadır” başlıklı bir makalesinde, istikrarsızlığın ve kaosun nasıl İsrail’in işine geldiğini şu maddelerle gerçekleştiriyor. Ardan Zentürk Makalesinde:
1- DAİŞ’in varlığı, İran’ın yayılmacı şii politikasını önlüyor.
2- İkisi de batı karşıtı olan DAİŞ- Hizbullah çatışması aslında Batının stratejik çıkarlarına hizmet ediyor.
3- DAİŞ’in yıkılması, yeni bir “terörist diaspora” oluşturacak ve tehdit doğrudan batının başkentlerine taşınacak.
4- DAİŞ, Irak-Suriye gibi yıkılmış devletlerin orduları karşısın da bir varlık gösterebilir ama İsrail ordusu gibi bir askeri güç karşısında çaresizdir, işte o zaman DAİŞ’i neden bir tehdit olarak algılayalım.
Prof İnbar, ABD yönetimine özetle şunu diyor. DAİŞ’i tahrip etmeyin, onun güçsüz bir şekilde varlığını korumasını sağlayın.
Osmanlı’dan, sonra batılı sömürgeci ülkeler, bu bölgede, yerli işbirlikçiler bulup bölgeyi terk etmişlerdi. O yerli işbirlikçiler halkların direnişi ve uyanışı karşısında güçlerini kaybetmeye başlayınca emperyal-siyonizim onları kurtarmak için bölgeye en güçlü, askeri techizatlarıyla geri döndüler.
Selam ve dua ile.