Mehmet Kaçar

SOSYAL BİR SINIF OLARAK MÜŞRİKLER

Mehmet Kaçar

“İnkar edenlerin ne malları, ne evlatları, onlara, Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. “(Âl-i İmran:116)
“Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara zulüm etmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulüm ediyorlar.”(Âl-i İmran:117)
Müşriklerle ilgili Kur’an ayetlerini incelediğimiz zaman, kendileri için evlatları ve malları üzerine kurulu sahte bir din oluşturarak şirk koşanların sosyal bir zümre olarak ele alındıklarını görürüz. Kur’an’da genel manada şirk koşmak ve müşriklik anlatılırken bazı yerlerde “müşrikler” özel ismi altında Mekke’ye has müstakil bir toplum kesiminden bahsedilir.Bunların ortak vasıfları, inanç ve yapıya sahip sosyal bir topluluktur. Bu guruba girenler ise, diğer dinlere mensup olan müşriklerden ayrı bir kategori olarak tanıtılmaktadır. Bir ayeti celile de Allah(c.c) şöyle buyurur: “Gerçekten iman edenler, Yahudiler, Yıldıza tapanlar(Sabii), Hristiyanlar, ateşe tapanlar(Mecusi) ve şirk koşanlar, şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, her şeyin üzerinde şahit olandır.”(Hac:17)
Peygamber Efendimiz(s.a.v) dönemine bir göz atacak olursak, müşriklerin karakter ve vasıflarını, ahlaki erezyonlarını çok rahat bir şekilde görebiliriz. O dönemde Hz. İbrahim’e vahiy edilen hak dinden saparak şirke mal ve evlatları üzerine kurulu bir inanç ve ibadet sistemi geliştirmiş olan Arap topluluğununu görmekteyiz. Bunlar aynı zamanda da putlara tapıyorlardı. Puta tapmalarına rağmen Allah’ın varlığını da inkar etmiyorlardı. Ne var ki kendi uydurdukları bir takım put çeşitlerini de  Allah’la denk tutup(Allah’ı burada tenzih ederiz), O’na ortak koşuyorlardı. Hatta bu putları kendilerince Allah ile aralarında bir aracı kılarak bunların Allah katında kendileri için bir şefaatçi, bir aracı olacakları gibi oldukça batıl bir inanca sahiplerdi. Bir başka ayeti celile de de bu çarpık ve batıl inanç şöyle anlatılmıştır:”  Allah’ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve :’ Bunlar Allah katında bizim şefaatçimizdir’ derler. De ki: ‘Siz, Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir.”(Yunus:18)
Mekke’li müşriklerin hac yaptıklarını, hacıları ağırladıklarını, Kabe’yi ziyaret ettiklerini, namaz kıldıklarını, Allah için harcama da bulunduklarını yine Kur’an’dan öğrenmekteyiz.  Bunlar kendilerini dindar, Allah Katında makbul kimseler olarak tanıtırlardı. Ancak ibadetlerini yalnızca Allah’a halis kılmadıkları, şirk zihniyeti içinde yaptıkları için bunlar kendilerine bir fayda sağlamamıştır. kendilerini ne kadar dindar, ne kadar üstün, ne kadar Allah’a yakın saysalar da Allah onların Mescid-i Haram’a(Allah’ın evine) girmelerini yasaklamıştı. Bunu bizlere şu ayeti kerime haber vermiştir: “Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktir; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar.  Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi Kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”(Tevbe:28)
Kur’an evrensel bir kitaptır ve her devreye hitap eder. Din adına pek çok sapkın inanışın yaygın olduğu bazı toplumlarda, Allah adına dinde teşri makamına çıkıp hüküm koyan, helaller, haramlar, farzlar, yasaklar öne sürenler ve bunlara tabi olanlar, ayetlerde tarif edilen, “Allah’a karşı yalan yere iftira düzen”, “Allah’ın indirdiğine değil de atalarına uyan”, “Allah’a karşı bilmedikleri şeyleri söyleyen” bir müşrik kesimini oluştururlar. Üstelik bu müşrik kesimine mensup olanlar kendilerini dinsiz  olarak görmemekte, hatta tersine, dine asıl kendilerinin sahip çıktığını, gerçek dindarların kendileri olduğunu öne sürmeye devam etmektedirler. Ayetlerden de anlaşıldığı üzere, şirk koşmasının temelinde, Allah’ın indirdiği hükümleri değil de, din adına uydurulmuş olan hükümleri benimsemek yatar. Oysa ki Allah’ı takdir edebilmenin ve dini gerçekten anlayabilmenin en güzel yolu Kur’an-ı ve sünneti rehber edinmektir. Kur’an’da her şeyin açıklandığı ve Kur’an’ın Müslümanlara nimet olduğu  şöyle açıklanmıştır:” Biz kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.”(Nahl: 89) Selam ve dua ile.

Yazarın Diğer Yazıları