
Sokak ekonomisi salgında can simidi oldu!
Mehmet Kaçar
Pandemiden sonra, ülkemizin huzurunu bozmak isteyen dış güçlerin içerideki piyonları, sosyal medya yoluyla aslı astarı olmayan zam haberleri ile çalkalanır hale geldi. Bu haberlerde tabi ki kasıt vardı. Bu yollarla nasıl olsa zam gelecek diyerek, stokçuluğa, karaborsacılığa, faizciliğe zemin hazırlayıp halkın arasında panik havası oluşturma peşindeler. Bu yolla stokçulara, karaborsacılara, faizcilere, dövizcilere zemin hazırlayıp vatanın refahını alt-üst ederek, selametine tasallut etmeye çalışarak, mandacı bir ekonomik modelin yerleşmesine çalışmaktadırlar. Oysa böyle günlerde vatana sahip çıkıp milletin huzuru için çalışmak, hem inancımızın hem de insan olmanın gereğidir.
Sokak ekonomisi nedir?
Sokak ekonomisi kamuya açık alanlarda, sokaklarda, köşe başlarında, caddelerde, meydanlarda gerçekleştirilen her türlü mal ve hizmet alışverişi olarak tanımlanmaktadır. Sokak mekânların sokaklardaki eklenti ve uzantıları bu tanımlamada kastedilen sokak ekonomisi kapsamının dışındadır, kayıt dışı olan kısmı da vardır. Yine insan ihtiyaçlarının sınırsızlığının ve kaynakların nispeten sınırlılığı ölçüsünde meşru olmayan sosyal ve iktisadi faaliyetleri içeren kısmı da bulunmaktadır. Sokak ekonomisi sokaklarda yürütülen her türlü iktisadi, sosyal, kültürel, sanatsal ve zanaatsal fayda üreten reel ve sanal faaliyetleri kapsamaktadır. Bu yaklaşımın ve çalışmanın hipotezinde, son yüzyılda ortadan kalkan, beklenilen ve tahmin edilen çok küçük ölçekli sokak ticaretinin tüm bu öngörü ve beklentilerin aksine giderek daha yaygın ve etkin hale geldiği öne sürülmektedir. Çalışmalar bu göstergeler temelinde tüm alt sektörleri ile birlikte sokak ekonomisinin henüz ölçülemeyen hacmi ile, küresel olarak alıcısı ve satıcısı ile 8 milyarlık nüfusunun 5 milyarlık kesiminin günlük yaşamını etkileyen devasa boyutlara ulaştığı ön görülmektedir. Sokak ekonomisi, dar gelirlilerin, yoksulların ihtiyaçlarının yegane tedarikçisi olmuştur. İşsizlerin en kolay, en yaygın iş ve ekmek kapısı olarak görülmektedir. Sokak ekonomisi bugün 30 trilyon dolarlık ticari hacim ile 100 trilyon dolarlık dünya ekonomisinde en büyük ekonomi olarak görülen 21 trilyon dolarlık Amerikan ekonomisini dahi geçtiğin, göstermektedir.
Komplo teorileri mi küresel yönetişim mi
Türkiye’de olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde, çeşitli kurumlar tarafından Kovid-19 virüsünün küresel tahribatları hakkında on yıl önce yapılan tahminler, senaryolar ve beklentilerine dair raporlar birere birer gün yüzüne çıkıyor. Giderek artan Koronavirüs salgını karşısında alınan tedbirler, felaket senaryoları öncelikli olarak da ekonomik söylemde küresel borsalara dair feryatlar medyada bolca yer almaya devam ediyor. Ürettiklerini satamayan, stoklarında biriken, sürekli aşırı üretim krizlerinde iflasa sürüklenen çeşitli şirketler sitemin temel karakteristiğidir.
Çeşitli küresel veya ulusal kurumlar tarafından 2020 büyüme oranı yüzde 2,5’tan 1,3’e çekilmiş. Batan şirketler, kazananlar hakkında bolca magazin haberleri yapılıyor. Dünyada 2,5 milyona yaklaşan enfeksiyonlu nüfus ve yüksek oranlarda can kayıpları artık sıradan haberler haline geldi. Ekvator’da sokaklara bırakılan tabut haberleri ise reytingleri alt-üst etti ve özürler, pardonlar gırla gitti. Bu özürler kitlelerin nezdinde piyasa ekonomisinin bu salgın krizine teslim ettiği milyonların zararını telafi edemeyecektir.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kapitalist sitemin kendi karakteristik ve devamlı var olan krizleri, bunalımları ve iç çekişmeleri ile oluşturduğu milyarlarca yoksul ve açlar kümesi, sistemin kıskacında mahkûm olarak yaşamak istemiyorlar. Kapitalizmin baskıcı ve engelleyici kuralları, bürokratik kayıt normları içine sıkışmak istemiyor. Adil olmayan ve refah seviyesine yansımayan Bunun somut örnekleri kriz ve pahalılık şartlarında devletin de seyyar tanzim satışlara başvurmasında görülüyor. Kapitalist düzen yeryüzünün her tarafında kendi zıtları ile birlikte varoluşunu sürdürüyor. Sonu gelmiş gibi görünse de sistem kendi iç dinamikleriyle, kendi kendine geliştirdiği refleksleri ile kendini hızla tamir ederek, yedek güçlerini devreye sokarak her krizden Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de bu krizden em çok etkilenenler korumasız ve güvencesiz emek güçleri olmuştur. Dünya genelinde tüm önlemlerde veya yasaklarda yaşlı veya genç olmasına bakılmaksızın çalışanlar kapsam dışında tutulmaktadırlar. Sistemin bekası için Ancak sokaklarda güvencesiz çalışanlar, seyyar satıcılar, işportacılar, pazarcılar, ev hizmetleri, evlerden çalışanlar kriz karşısında kendi tedbirlerini kendileri almak zorunda kalmışlardır. Yoksullar ilk günleri ve haftaları kendi imkânlarıyla karşıladılar. Krizin yıkıcı etkisini bertaraf etmeye çalıştılar. Tüm ülkelerde açıklanan ilk paketlerde krediler vardı, borçların ertelenmesi vardı. Maksat insan sağlığının korunmasından çok kapitalist sistemin sürdürülebilir bekasından yanaydı. İlerleyen günlerde Ankara sokaklarından, İzmir’in yoksul mahallerinden, Konya’nın varoşlarından, İstanbul’un yoksul semtlerinden yükselen yardım çığlıkları gecikerek de olsa kamuda duyuldu. Kaynakları çok sınırlı olmasına rağmen yerel yönetimler tarafından koronazedelere daha yakın pozisyonlarda olunmasının da getirdiği avantajla yaralar sarılmaya başlandı.
Bu çok küçük ölçekli ve sermayeli ve daha çok beden gücü ve sosyal sermayeye dayanan işletmeler pandemi koşullarına uyum sağlamada güçlük çekmediler. Yeni durum ve oluşan talebe uygun ürün ve hizmet üretimine hiç gecikmeden cevap verdiler. Daha ilk günlerden işportacılar, seyyar satıcılar maske, solunum cihazı ve eldiven satmaya başladılar. Yaşlıların sokağa çıkmalarının önlenmesi ve sonraki günlerde evde kal çağrıları gereğince ve süpermarketlerde, diğer yerlerde topluca bulunulmamasını gerektiren tedbirler karşısında seyyar esnaflar, işportacılar yeryüzünün her yerinde dar gelirli ve yoksul mahallelerin imdadına Hızır gibi yetişmeyi bildiler.
Sokak esnafı krizin ve sorunların çözümü
Yüksek hoparlör sesleri kurallara uygun değildi ve rahatsız edici yanları vardı. Gürültü kirliliğine neden oluyordu. Ancak işportacıların, seyyar esnafın “evde kal” uyarısına uyan vatandaşlara hemen kapıda, iple sarkıtılan bir sepetle pencereden balkondan sundukları hizmet büyük ilgi gördü ve alkış alarak memnuniyetle karşılandı. Sokak ekonomisi hiçbir teşvike ihtiyaç duymaksızın kendiliğinden bu Korona virüsü salgını karşısında da uygun çözümü üretmekte gecikmedi. Yüzyıllardır olduğu gibi görmezden gelinebilecek bir sorun olarak kabul edilmelerine rağmen onlar aslında sorunlar yumağı olan kapitalist sistemin cankurtaranlarını ve kendiliğinden çözümü oldular. Çözüm sokakların kucağından başka yerde değildir dediler. Selâmetle!