
ŞEYTAN'IN SÜNNETİNE UYMAK
Mehmet Kaçar
Rabbimizin bize fazlından ihsan ettiği nimetleri şöyle bir düşünüp hatırlamaya çalışalım. Nerede Rabbimizin bizlere fazlı kereminden sunduğu iyilikler, nerede biz aciz kulların O’na karşı şükürleri? Biz, yaratılmış olan kulları aciziz, fakiriz. Her nimeti bize sunan nimet sahibinin bizzat O olduğunu unutuyoruz, mülkün sahibinin o olduğunu unutuyoruz çünkü biz kullar acizlikten dolayı gaflet içerisindeyiz. Oysa Rabbimizin bizlere fazl-u kereminden ihsan buyurduğu nimetlerini saymakla bitiremiyoruz.
Hangi birini sayalım ki? Bizi insan olarak yaratmasını mı? Sıhhat ve ve afiyet üzere hayatımızı sürdürmemizi mi? Her gün başımızdan kim bilir ne çeşit ve ne kadar kazlar ne türden hastalıklar geçiyor da haberimiz bile olmuyor.
En küçük bir nimetin, en küçük bir hediyenin kim gönderirse göndersin, kimlerin eliyle gelirse gelsin, Allah’tan geldiğini bilince, nimetin küçüğü büyüğü olur mu? Çünkü sevgiliden gelen her şeyin çok ciddi kıymeti harbiyesi vardır. Bizi gerçekten seven ve sevdiğini verdiği nimetlerle gösteren, O’ndan başka kim olabilir ki?
Bazen bir çiçeği bile sevdiğimiz bir kişi gönderdi diye atmaya kıyamıyoruz. O çiçek solsa da, pörsüse de onu baş köşede saklıyoruz. Ya bir de o çiçeği, o kişinin eliyle bize Allah’ın gönderdiğini bir bilsek, sahibi hakikisinin O olduğunu bir anlayabilsek, herhalde onu koklamaya veya koparmaya dahi kıyamayız.
O’ndan bilince, her şeyin her şeyle alakasını da düşünmemiz gerekiyor. Burnumuz sadece bulunduğu yerde güzel değildir. O aynı zamanda vücudumuzla uyumlu ve estetik ve güzel bir görünüm vermektedir. Onun yaptığı işlevi de o derece güzeldir. Ayrıca üst üste gelmiş hücreler topluluğu da değildir. Harika bir kalıptan çıkmış gibi tezyinatlı(süslü-uyumlu) ve sanatlıdır. Burnu olmayan bir insanın görünüm olarak ne kadar çirkin olabileceğini hayal bile etmez insan oğlu. Tek bir organımız için bile acaba kaç tane şükürle görevliyiz? Bir nebzecik düşünelim hele. Kokladığımız çiçek güzel, burun güzel, bunları yaratan, güzelliği yaratan ise en güzel.
Bir kimse, Allah’ın varlığına inanıp, O’nun samet olduğunun farkına varırsa ve O’nun merhamet ve ihsanı ile fazl-u kereminden verdiği nimetlerin daima farkındalığını hisseder durur. Bu mevkide ki bir insan ise o zaman Allah’ın bir ve âzâm olduğu inancını kalbinde ve ruhunda daima korur. Bu koruma iç güdüsüne sahip olan bir bireyde her daim yaratanına müteşekkir halinde bir hayat yaşar durur. Eğer teşekkür yerine isyan ve şikayet almışsa işte o zaman şeytanın kalbine aklına ve ruhuna hakim olduğunun farkına dahi varmadan iblisin şikayet sünnetini işler ve bunun normal bir davranış olduğunu kanıksar. Bu hale gelmiş olan birisi de şu düşüncelere hakim olur. “Nasıl olur da benden başkalarını yüceltirsin, oysa ben herkesten ve her şeyden daha iyiyim, ben her daim daha iyisini hak ediyorum.” diyorsa, işte o an Allah’ın yolunu terk edip şeytanın ayak izini takip ediyor demektir. Bu konu illaki Adem(a.s)’a secde etmek konusu hiç değildir. İblis bireyi Allah’a şükürden alıkoyarak, bireye özgü bir isyanla bireydeki hükümranlığını perçinleyecektir. Oysa iman sahibi bir birey, temelde Allah’a korkusundan dolayı itaat etmez, Allah’a karşı duyduğu minnet ve şükrandan ötürü itaat eder. İşte bu sebepten dolayı, Kur’an ve Fatiha suresi şükürle yani teşekkürle başlar. İnsanın teşekkürü ise Rabbimiz olarak Allah’ı kabul ediyoruz diye devam eder. İbrahim Suresi 34 ayeti kerime: “Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız.” Sadece bir nimetini ve size onun faydasını düşünmeye çalışsanız bile bunu yapmayı başaramayacaksınız.
İsyan haline kendini dönüştüren bir insan Allah neden bu olumsuzlukların olmasına izin veriyor? Neden insanlar bana bu şekilde davranıyor, Allah neden bu durumu değiştirmiyor, neden bana rahatlık vermiyor? Sürekli olarak Allah’a teşekkür yerine, Allah’ın ne yapmadığını düşünür hale gelecektir ve bunu düşündükçe de Allah’ın büyüklüğü beyninden, aklından, ruhundan ve yüreğinden yavaş yavaş silinip gidecektir. Şeytanın sünneti olan şey yani nefsani, insani istekler hep ön plana geçmiş olacaktır. Şeytani isteklerini hep ön plana geçiren bir insanda şeytanın sünnetlerini takip eder halde yaşayacaktır. Böyle bir duruma düşen bir kul Rabbani yolu, Peygamber yolunu bırakacak ve şeytani yolu ve iblisin sünnetini kendine rehber edinir duruma gelmiş olacaktır.
Rasulullah (s.a.v) : “Allah’ım! verdiğin nimetin yok olup gitmesinden, lutfettiğin afiyetin bozulmasından, ansızın vereceğin cezadan ve senin gazabını üzerime çekecek her şeyden sana sığınırım.” (Müslim) Selam ve dua ile...