
Sadece kelime-i tevhid söyleyen cennete gider mi?
Mehmet Kaçar
İnsanlar, her türlü günahı işleyip, dinen kâfir gibi yaşayıp sadece kelime-i tevhidi veya şehadet-i söyleyerek cennete gidebilecek mi? İnsanlar şu anda tek bir Allah’a ve Hz. Muhammed’e inanıyor ama İslam adına, din adına yaptığı tek bir şey yok? Salih amel adına yapacaklarını bilmiyor? Salih amel nedir, ne yapmalıdır bilmek istemiyor? Şirk’i, tağutu, küfrü öğrenmiyor, kul haklarını tanımıyor, diğer günahların hepsini işliyor. İslami tebliğ nedir bilmiyor? İslam adına yapmış olduğu tek şey yalan yanlış bir şehadet veya bir tevhit getirmek, onun da okunuşunda veya mahrecinde bin çeşit yanlış var.
Torpil, iltimas, adam kayırma, zulüm, insanları katletme her şey var. Cehalet diz boyu. İlim terk edilmiş, temel kaynaklar, Kur’an’ı anlamak, Hadisi öğrenmek, Akaidi bilmek ve Kelama yönelmek ağır gelmeye başlamış. Kâfirler gibi yaşayarak Müslüman olmaya çalışmak moda olmuş. Hiç kimse hiç bir şey bilmiyor, bilenleri de dinleyip uymuyorlar. Herkes kendilerini alim gibi görüyor. Dinle alakalı olan bir şeyi öğrenmek istemiyorlar, zorladığın zamanda da din baskısı veya dini şiddet diyerek kendilerine bir kılıf uyduruyorlar. Dini ve manevi ilimleri öğrenmeyi de istemiyorlar. Öğrenenlerde gerici, çağ dışı etiketini asıyorlar. O zaman temel bilinmesi gereken farzı ayın olan ilimleri bilmeden sadece “Kelime-i Tevhid veya Şehadet-i “getirerek, bilmedikleri için ya da bilerek her türlü günahı işlemeye devam ediyorlar. Böyle bir durumda olanlar sanki kârda imiş gibi bir durum ortaya çıkmış oluyor. O zaman bireyler şöyle bir düşünceye farkında olmadan kapılıyorlar:” Keşke bende bilmeseydim de her türlü hayatı rahatlıkla yaşayıp dünyanın her çeşit dünya zevkini ya da pisliğini yaşayıp bilmediğim için Kelime-i Şehadet veya Tevhit’i dilimle söyleyerek cennete gitseymişim.”
Şimdi bilmek ve öğrenmek bir suç mu, tehlike arz ediyor mu? Bazı konuları öğrendiği halde inkâr edip yahut bana göre bu böyle değil diyerek dinden çıkacak durumda olan insanlar var aramızda. O zaman cehalet teşvik edilen bir şey gibi olmuyor mu? Kur’an’ın her yerinde cennete gidecek insanlar için iman edip Salih ameller işleyenler tabiri vardır. Ama âlimler, “Amel imandan bir cüz değildir?” diyerek sadece iman edilse bile cennete gidilebileceğini söylüyorlar. Bu insanlar tevhid üzere öldüklerinde eninde sonunda cennete gideceklerini düşündükleri için her türlü haksızlıktan, günahtan, kul haklarından, yalancı şahitlikten, faiz alıp vermekten korkmuyorlar. Bu durumu aynen bir ebu cehil karpuzuna benzetebiliriz. Dış görünüş olarak muhteşem bir durumda, içerisi ise zehir dolu. Kelme-i tevhidi dili ile söyleyip de İslam’ın amel bölümünden zerre miktarı dahi ameli olmayan bir adam da böyledir.
Kelime-i Tevhit ve Şehadeti dili ile söyleyen bu insanlar, takva yönünden zayıf bir karakter gösterdikleri zaman; başları sıkıştığında hemen yalan söyleyebilen, kafası bozulunca direk küfre sarılabilen, dara düşünce de bankalara koşup faiz alabilen, dünya hırsı için tefecilik yapabilen, ilk fırsatta kul hakları ihlallerini görmezden gelebilen, yeri gelince harama bakabilen, tıpkı bir Çin malı misali, dış görüntüsü ile mükemmel olan ve dayanıklılığı, direnci, kalıcılığı, etkisi sıfır derece de olan bir Müslümanlık yaşamaya devam ediyoruz. Bu yaşantımızın içerisinde ibadet eksik, takva yok denecek kadar az, yetim malı konusu hemen hemen hiç yok, kul haklarının ve adaletin bir noktası dahi yok.
Ehl-i Sünnet âlimleri pek çok ayet ve hadisi şerifi delil alarak, imanı olan günahkarların dahi bir süre cehennemde cezalarını çektikten sonra cennete gireceklerini söylüyorlar (bu dünyada da böyle , devletine inanan ve güvenen, devletin koyduğu kuralları çiğneyen ise cezasını çekip tekrar devletinin sınırları içerisine dönüyor).
İnsan psikolojisi incelenirse, insanın, inandığı halde başka iç ve dış saikler, baskılar… yüzünden inancına aykırı davranabildiği görülüyor. Şöyle düşünelim; Bu dünyada bir kimseye bir yıl devamlı ateşte yanmayı kabul edersen sana dünyayı verecekler deseler bunu kim kabul eder?!
İşte bu durumu Allah(c.c.) Kur’an-ı Kerim ‘de şöyle buyurmuş oluyor: “ Eğer sen dünya da şu haram olan zevk ve menfaatleri tercih edersen(seçersen) ahrette ise şu kadar gün veya yıl yanacaksın!” Bu ilahi buyruğa gerçekten inanan kimselerin yanmayı göze almaları hiç kolay olur mu? İnandım dediği halde günah işleyenler ya gerçekten inanmıyorlar, ya imanları ve iradeleri zayıf, ya eğitimleri eksik, ya şehvet vb. duygularının güçlü baskısı galip geliyor. Bu durumlara göre ahrette karşılığını görüyorlar ve en sonunda da cennete gidiyorlar; zira Allah’a imandan daha büyük bir ibadet ve Allah’ı inkârdan (imansızlıktan) daha çirkin ve büyük bir günah yoktur.
İslam yeryüzünü şereflendirdikten sonra onu duyan, bilme, öğrenme imkânı bulunan bütün insanlar bununla yükümlüdür. Bir Müslüman’ın imanı ve ameli, sorumluluk ve mesuliyet üzerinedir. İslam davası işi bu sorumluluk ve mesuliyetini dünya hayatına uygulamasıdır. Hayatı, İslam’ın ve davasının yerine koymak hiç değildir. ‘Müslüman’ım’ diyen ve İslam ülkelerinde yaşayan insanların ise İslam’ı öğrenmeden ömür geçirmeleri büyük bir günahtır. Bunlar hem dinde cahil kalmanın hem de bu yüzden işledikleri günahların cezasını çekeceklerdir. Selametle!