Mehmet Kaçar

S-400 KONUSU BİR BEKA MESELESİ

Mehmet Kaçar

Türkiye Cumhuriyeti, son onlu yıllarda ABD’den istemiş olduğu patriot füzelerini alamayınca yahutta ABD’ vermemek için bin dereden su getirince, S-400 almaya karar verdi. Binaenaleyh, S-400 meselesi Türkiye için bir ihtiyaç olmaktan daha öte artık bir milli mesele ve haysiyet konusu haline gelmiştir. Burada 19. asırda yaşanmış olan bir başka onur meselesi bu konuyu gayet net bir şekilde açıklamaktadır. 
1860’lı yıllarda, Sultan Abdülâziz’in padişah olarak koltuğunda oturduğu yıllarda, bir İngiliz Savaş Gemisi Çanakkale Boğazında Türkler’e ait olan bir balıkçı teknesine çarparak batmasına neden olur ve bu teknede kim varsa hepsi hayatını kaybeder. Günümüzde ki karasuları yasaları o tarihlerde olmadığı için, kazanın olduğu Çanakkale Boğazı suları da Türkiye’nin hemen yanı başıdır, yani bizim sınırlarımız içerisinde olan sulardır. 
19. asrın ortalarında Osmanlı Devletinin çatırdadığı, gücünü neredeyse tamamen kaybettiği, ekonomisinin dibe vurduğu ve Avrupa’lı elçilerin hem saraya hem de Bâbıâli’ye hemen hemen her istediklerini kolayca kabul ettirdikleri yıllardı. Önemli tayinler İstanbul’daki İngiliz, Fransız ve Rus elçilerinin onayından geçmekte, elçiler kararnameler ve fermanlar çıkartmaktalar, hâsılı artık zayıflamış olan bir zamanların cihan imparatorluğunu parmaklarının ucunda oynattıkları yıllardı. 
Kazadan haber alınmasından hemen sonra İstanbul’da bulunan İngiliz Büyük elçisi saraya gidip Sultan Aziz’in huzuruna çıkar. Allem eder, kallem eder ve İngiliz hükümetinin kazada hayatını kaybeden balıkçıların ailelerine üçer kuruş tazminat ödenmesi karşılığında bu olayın örtbas edilmesi ve diplomatik bir konu haline dönüştürülmemesi hakkında hükümdarı ikna ederler. 
Veziri âzâm Keçecizâde Fuat Paşa, İngiliz elçisinin padişahla görüşmesini öğrenir öğrenmez saraya giderek huzura çıkar ve Sultan Aziz’e “İngiliz’lerin teklifini kabul edemezsiniz efendimiz!” der... Padişah “Amaaan Paşa! Batan gemi dedikleri şey ufacık bir çatana imiş! Aramızı güç-belâ düzelttiğimiz koskoca İngiltere ile bir çatana için maraza çıkartmaya ne gerek var? Aileler de alacakları paralarla hayatlarını hâle-yola koyarlar” diyecek olursa da... Sadrazam bu “tazminatı kabul etmeniz mümkün değildir efendimiz!” diye ısrar eder ve “Edemezsiniz! Çünkü bir gemimiz batmıştır ama asıl batan, o geminin üzerindeki bayrağımızdır... İngilizler önce savaş gemilerinin bize ait sularda ne aradıklarını açıklayıp özür dilesinler, tazminat konusu ondan sonra konuşulmaya başlansın. Aksi taktirde, işte mühr-i hümâyununuz” der, yani istifa edeceğini söyler. 
Sultan Abdülaziz, artık verecek cevap bulamaz, İngiliz elçisine verdiği sözden dönmek zorunda kalır, elçiyi saraya davet eder ve Sadrazam Fuad Paşa’nın söylediklerini kendi isteği gibi söyler. İngiltere, neticede savaş gemisi Türk karasularına izinsiz girdiği için Babıâli’den önce resmen özür diler ve kazada hayatlarını kaybeden balıkçıların ailelerine tazminatlar da bu özürden sonra ödenir... 
İşte Türkiye Cumhuriyet’inin S-400 leri mutlaka alacağız, sonucu ne olursa olsun demesine bir de bu açıdan bakalım. Çünkü bu silahların Türkiye’ye getirilmesinin artık bir milli haysiyet ve beka meselesi olduğunu da çok iyi anlamış oluruz. Selam ve dua ile! 

Yazarın Diğer Yazıları