
PEYGAMBERLER ADİL BİR SİSTEM İÇİN GÖREVLENDİRİLMİŞTİR!
Mehmet Kaçar
Hz. Adem(a.s), bir rehber, bir rol model olarak kendi neslinden gelenlere, adil bir düzen kurmak, insanca yaşamayı öğretmek için görevlendirilen ve insanlığın aynı zamanda ilk öğretmeni olma sıfatını da taşıyan en medeni insanların ilkidir. Çünkü Rabbül âlemin onu yaratırken insanlara dünyada nasıl yaşayacaklarını öğretmesi için gereken donanımlarla yaratmıştır. Onun bu şekilde bilgi yüklü olması hasebiyle, İblis kendisini haset ederek, onun ulviliğini kıskanmış bu kıskançlığı neticesinde Allah’ın emrine karşı gelerek secde etmemiştir. Adem (a.s.)’ın diğer yaratıklardan farklı olmasının nedenleri ise, irade, ilim ve akıl sahibi olması ve iyi ile kötüyü kendi seçme, Allah’ı ilah olarak tek kabul etmesi hakkına sahip olmasıdır. Hz. Adem(a.s.)’dan sonra gelen tüm peygamberler aynı davanın ve aynı görevin yolcuları olarak yeryüzünü adaletle yönetmek için cihat etmişlerdir. Cihat, genel olarak insanların yeryüzünde adil bir şekilde paylaşımcı bir ruh ile yaşamaları ve evreni korumalarının adıdır. İnsanlar, peygamberlerin öğrettikleri adil sistemlerden bazı dönemlerde ayrılıp, kendilerine ihsan edilen akılları üzerine kurmuş oldukları şeytani düzenlerinde, insanları köleleştirmek, sömürmek ve gerekirse kendi kurmuş oldukları sistemin ayakta kalmasını sağlamak için bazılarının canına kıymışlar ve kâinatı da o derecede kirletip hoyratça kullanmışlardır. Allah(c.c.)’ın yaratmış olduğu sistemin(sünnetullahın) dışına çıkarak zulüm düzenini kurmuşlardır. İnsanlar kendi kurdukları şeytani sistemlerin ayakta kalabilmesi için de güce ve kuvvete önem verip adaleti saf dışı bırakarak zalimleşmişlerdir. Kur’an-ı Kerim’de 25 peygamber adı bizlere adil düzenin öğretmenleri olarak anlatılır. Bu peygamberlerin yaşadığı dönemlerde mücadele ettikleri isimlerin kurmuş oldukları sistemlerin hemen hepsi güce ve kuvvete dayalı, adaletten ve paylaşmaktan uzak sistemlerdir. İnsanlığı, evreni kirletip, sadece kendilerinin iktidarı ve ilahlıklarının devamı için insanlığı köleleştirip, canlarına kıymışlardır. İşte bu batıl sistemler ile mücadele etmek için ve adil bir sistemi tesis edebilmek için de peygamberler görev almış ve bunlarla mücadele etmişlerdir. Peygamberlerin asli görevleri arasında adil bir sitem kurmak ve mazlumların yanında yer alarak zalimlerden insanlığı ve evreni kurtarmak yer alır. Kendi görevlerini adil bir sistem kurmak ve Allah’ın eşi benzeri olmadığını, insanların ilah olmayacağını ve mazlumları zalimlerden kurtarmak olduğunu anlatmışlardır.
Kur’an- Kerimde adı geçen ve kendini ilah kabul edenlerin kurdukları zulüm sistemlerini de görmekteyiz. Mesela, Firavunu, Karunu, Hamanı, Nemrudu ve diğerlerini ele alacak olursak bunların kurmuş oldukları zulüm sistemlerinin sünnetullahın tersine dört ana temel üzerine kurulduğunu görmekteyiz. Haman: Firavunun iktidarını sağlam tutmak ve onun ilahlığını insanlara kabul ettirmek için Firavunun siyası danışmanı görevini üstlenmiştir ve en önemli görev onundur.
Karun: İnsanların mülkiyet özgürlüğünü elinden alıp sömürerek ve onların mal varlığına hiçbir zaman sahip olmamalarını sağlamak için ve sadece firavunlara hizmet edebilmek üzere ihdas edilmiş olan ve zenginliğin sembolüdür. Belam: Bazı ilahi kitaplara ait bilgiye sahipti. Duası makbul olanlardan kabul edilen bir veli olarak görülürdü. Arzı mukaddese girme konusunda Hz. Musa(a.s.)’nın veya Yuşa(.as)’nın aksine dünya sevgisi ile zorbaların yanında yer aldı ve Firavuna tam destek verdi. Karun: Kârun, Musa kavminden bir zorba ve Allah’a isyan eden bir liderdi. Musa(a.s.)nın kavmine karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: “Şımarma! Bil ki Allah, şımarıkları sevmez!”(Kasas:76) Haman: Firavunun en yakın adamıdır. Firavun: “ Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir tanrınız olduğunu biliyorum. Ey Haman! Benim için, toprak üzerine bir ateş yak, tuğla hazırlayıp bana bir kule yap; belki çıkıp Musa(a.s)’nın tanrısını görürüm. Doğrusu onu yalancılardan sanıyorum.” dedi” (Kasas: 38). Belam ise; Firavunun halk nezdinde ilahlaştıran ve Allahın ilmini yalanlayıp Firavunu ilah gösteren, yalan ve fesat üzerine ürettikleri ilmin sahiplerinin adıdır. Sihirbazlar da: Firavunun ilahlığını tescillemek isteyen göz boyayan yarı ilahlardır. Nemrut: Kendini ilahlaştırıp, insanları kendi aklı ile yönetmeye kalkışan ve gücü kuvveti eline geçirip, yönetimi altında olanları köleleştiren, Babilin kurucusu olduğu söylenen, Hz. İbrahim(a.s.)’i ateşe attıran, asık suratlı, merhametsiz, ters, aksi bir kişiliğe sahiptir. Nemrud’un yardımcıları ise nemrut dağında heykelleri bulunanlardır. İsimleri ise Kral Antiokhus(Theos), Heraklis(Aros-Artagnes); Zeus(Oromasdes), Fortuna(Kommagene Tanrıçası) ve Apollo(Mithras). İslam dini yeryüzünü şereflendirmeden önce, Mekkeli Müşrikler de kendi ilahlıklarını sembol eden bir sistem kurmuşlar ve insanları köleleştirip sömüren bir düzeni, güce ve kuvvete dayalı olarak kurmuşlardı. Malları ve oğulları ile övünüp kendilerinin gücüne ve kuvvetine güvenerek insanlara zulüm ediyorlardı. Bu güçlerini de sembolleştirdikleri putlara taparak sergiliyorlardı. Mekke de kurulan sitemde de üç aşağı beş yukarı aynı sistem kurulmuştu. Mekke de bu şeytani sistemi yaşatmak isteyenler, bu işi birde putlarla sembolleştirmişlerdir. Lat, Uzza, Menat ve Hübel gibi putlar ve bunlara tapanlar Mekke de kurulu sömürü sisteminin siyasi, ilmi, ekonomik ayaklarını oluşturmaktadır. Bunlar da şu isimlerden oluşuyorlardı: Hübel: En büyük puttur. Bu put Musa(a.s.)’nın sihirbazlarının benzeri bir görev üstlenmişti. Bu putun üzerinde,” evet, hayır, diyet, sizden, bizden, başkasından, nesebi belli değil” gibi ifadeler yer alır. Bu put müşriklerin falına da bakan bir put idi.
Lat: Siyasi bir puttur. Müşrikler buna kurban kesiyor, etrafında tavaf ediyorlardı.
Uzza: Müşrikler bu puta hediyeler sunar, kurban keserler ve bir ilah kabul ederlerdi. Para yardıında bulunurlardı. Gücün sembolü idi. Menat: Ölüm, kader, talih, anlamına ekonomiyi temsil eden putun adıdır. Bugün yeryüzünde bazı ülke para adları manattır. Bu putlar Mekkeli müşriklerin gözünde tanrının kızları olarak görülüyordu. Hıristiyanlık ve Yahudiliği tahrip edip bozan batılılarda günümüzde güce kuvvete dayalı bir sömürü sistemi kurmak için tahrifat yapmışlardır. Bu tahrifattan sonra, kurdukları akla dayalı ve vahyi dışlayan üniversiteleri, paraya dayalı merkez bankaları, insanları sömürmek için güce dayalı silah sanayileri ve ilaç endüstrilerini kurmuşlar ve ilim adamı etiketini verdikleri ilim adamları vasıtası ile de kendilerine hizmet ettirmeye devam etmektedirler.
Bu sistemi ayakta tutabilmek ve belirli bir kesimin refahını sağlamak için, canlıları kolonlayıp, yapay zeka sitemlerini geliştirip, ölümcül silahlar üretmeye devam ediyorlar. Akılları ile Allah’ı bulmaya çalışırlarken yine akıllarını tam sınırda ilahlaştırıp kendi ilahlık sistemlerini kurmuşlardır. Fi Emanillah!...