
Öyle bir günden korkun ki, o gün kimse başkası için hiçbir şey ödeyemez!
Mehmet Kaçar
“Öyle bir günden korkun ki, o gün kimse bir başkası için b,r şey ödeyemez; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, hiçbir kimsenin yerine başkası kabul edilmez; onlara asla yardımda yapılmaz.”(Bakara 48) Bu ayetin tefsirinden neler çıkarıp anlamamız gerekiyor:
Şefaat “bir kimsenin bağışlanması için onun adına af dileme, maddi veya mânevî bir imkanı elde etmesi için yetkilisi nezdinde aracılık yapma”, özellikle dinî bir terim olarak “günahkâr bir müminin affedilmesi veya yüksek derecelere ulaşması için Allah nezdinde mertebesi yüksek olan birinin Ona dua etmesi, dilekte bulunması” anlamına gelmekte ve daha çok bu yüksek mertebeli kulların, ahrette günahkârların bağışlanması yönünde vuku bulacak dileklerini ifade etmektir
Mu’tezile(ehli delalat mezhebi) bilginleri bu âyete dayanarak ahrette günahkârlara şefaat edilmesinin söz konusu olmayacağını, ancak sadece sevaba müstahak olanlara mükâfatlarının arttırılması yönünde şefaat edilebileceğini ileri sürmüşlerdir.
Bugün şefaat karşıtları temel olarak bu görüşü ele alarak kendi görüşlerini ileri sürerler.
Ehl-i sünnet bilginleri ise her iki durumda da şefaatin mümkün olduğunu, günahkâr kullara peygamberler ve Allah(C.C) nezdinde itibarı yüksek olan diğer seçkin insanlar tarafından şefaat edileceğini savunurlar.
Bu konuda daha geniş ve çok bir bilgi edinmek isteyenler için bk. Râzî, III, 55-66)
Ancak Allah(C.C)’ın izin vermediği hiçbir kimse şefaat edemeyecektir (mesela bk. Bakara 2/255; Kur’an’ın ilgili âyetlerinin üslûbundan, ahrette şefaat mümkün olmakla birlikte bunun son derece sınırlı tutulacağı ve insanların şefaate bel bağlamadan, kendi kurtuluşları için yine kendilerinin çaba göstermesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında insan için gerekli olan şey, zaman kaybetmeden tevhid inancına sarılarak, Allah(C.C)’a karşı kulluk görevlerini yerine getirmek ve ahlâkını düzeltmek, geçmişteki günahlarından dolayı da tövbe etmektir.
Zira gerek Kur’an’ı Kerim’de ve gerekse hadisi şeriflerde içtenlikle yapılacak olan bir tövbenin geri çevrilmeyeceğine dair çok açık ve kesin açıklamalar vardır.
Kur’an-ı Keirm’de şafaat konusunda ki ümit kırıcı üslûbu, şefaat beklentisinin insanları dinî ve ahlâkî hayatlarında gevşekliğe sürüklenmesinden; yine Kur’an’ı Kerim’in tövbelerin kabul buyrulacağına dair çok net ve ümit verici ifadeleri ise, tövbenin kişiye hatalı inanç ve davranışlarını terk ettirmesinden, böylece düzeltici ve ıslah edici bir fonksiyon icra etmesinden ileri gelmektedir.
İşte, peygamberlerin kendilerine şefaat edeceklerine güvenerek İslam’ı kabul etmemekte ve Hz. Muhammed’e inanmamakta direnen Yahudileri uyarmakta olan bu âyet, aynı zamanda bütün insanlar ve Müslümanlar için de bir ikaz anlamı taşımakta; insanın asıl kurtuluşunun, yanlışlarından dönmesine başta imanı olmak üzere, düna hayatında kendisinin yaptığı hayırlı işlere bağlı olduğunu vurgulamaktadır. Bakınız Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 119-120.