
'ÖLÜM BİR YOK OLUŞ DEĞİL, YENİDEN DİRİLİŞTİR!'
Mehmet Kaçar
Bir düşün, on düşün, bin düşün...
Yaş kemale ermiş, 80-90 olmuş, eller titremiş ayakların dermanı kalmamış, adımlar zorlar olmuş, gözlerin feri gitmiş, akıl bazen seni yarı yolda bırakıp takviye vites istemiş...
İstemese de gözler yaşlanıvermiş, yürek bir çocuğun yüreği gibi alınganlaşmıştır ve hemen her konuda kırılır, üzülür hale gelmiştir. Ölümün selamı her sabah, öğle ve akşam verilir, alınır olmuştur. Bu dünyanın beşer hayatı belli ki dönüşü olmayan bir yola çoktan revan olmuştur zaten...
Her insan artık, kabullenmesi zorda olsa şunu düşünür olmuştur. Ben ölüyorum artık. Bu dünyaya bağlı olup, dünya aşklarında yüzenler için bu ölüm gerçeği çok korkunç gelebilir. Ya canana aşık olanlar ise bir düğün günü kadar muhteşem bir şey olabilir. Onun tek korkusu vardır, dünyada ki yapmış olduğu hatalara tövbe edememesidir.
Bunu, sıhhatli ve genç olanlar idrak edemezler, hatta yaşlanacağı anı akıllarına bile getiremezler.Ölümün gerçeğini anlayamazlar. Halbuki ey genç beyin! Sadece bir kerecik bir düşün bakalım! Ölmek, yok olmak....
Topraktan gelen insanın toprağa karışması ve dünya hayatına bir daha dönememesi üzerine gidiş yani dünyayı terk edip bir yok oluş... Ölüm!..
İşte bu yok oluş, bazılarını çıldırtan ve bazılarını da vuslata erdiren, canana ulaştıran hicret!..
Bazıları için, dünyalık dostlarından ayrılmak, sevdiklerini bir daha görememek, unvan, mevki ve makamlara veda etmek, dünya hayatından emeklilik istemek, dünyanın sunduğu güzelliklerine veda edip bir daha onları görememek, ne üzücü ise, bazıları içinse bunların üstünde daha güzellere kavuşmak için açılan yeni bir kapı, kabir ve ölüm!..
Birileri için çok korkunç, birileri için de vuslatta bir kurtuluştur ölüm!...
Bazıları ölüme küser ve ölümü kabullenip istemez çünkü, ölüm onlar için toprak olmaktır, yeniden diriliş yoktur, ceza ve mükafat verilmeyecektir, öyleyse bu dünyada yapılan tüm çalışmalarda boştur. Oysa, canın canana kavuşacağını bilenler içinse, bu dünya mücadelesinin olumlu ve olumsuz davranışlarının mükafatı, yeniden dirilişten sonradır. Yani ölüm, yeniden dirilişin yeni bir doğumun kapısıdır...
Eğer, öldükten sonra diriliş yoksa, beden sadece toprak olacaksa, yılanlar, çıyanlar yiyecekse, bu dünyada bir dua edenin yoksa, insanların sadece alkışların da varsan, geride bıraktıklarının ne anlamı olacak ki!...
Bunun izahını ne komünizm ve kapitalizm ve ne de emperyalizm verebilir!.. Bunun tek açıklamasını sadece “Ahiret İnancı” sunan din verir.
Allah’a, peygambere ve ahiret inancına sahip olmayanlara ölüm bir zulümdür. İnanlara ise ölüm canana bir hicrettir...
Dünyada dinsiz olmak asla bir çare değildir. Çünkü bu kainatın ve insanın bir yaratanı vardır. Şu muhteşem düzen ve intizamın yüce sahibi vardır.
Ve ölüm bir yok oluş değil aksine yeniden doğuş, bir diriliş ve ebedi alemdir!...
Ölüm, mazlumca gidenleri ile zalimce ölenlerin ayrıldığı ince noktanın adıdır.
Zalimler, bu dünyadan cezalarını çekmeden giderlerken, mazlumlar da haklarını almadan gidiyorlar...
Bu dünya da yaşanan bu keşmekeşlerin hesabının verileceği, adalet sarayının kapısının adıdır ölüm!...
Vicdanların öldüğü, zalim dünyanın vicdanıdır ölüm!...
Milyonlarca mazlum insana, suçsuz insana yapılan eza-cefa, zulüm ve katliamların hesabının verileceği yere götürecek yolun başıdır ölüm...
Mazlumun, güçsüzün dualarının karşılık bulacağı yere götüren bir zaman dilimine açılan pencerenin adıdır aynı zamanda ölüm...
Ateist, komünist, kapitalist, emperyalist, tabiattçı naturalistler halt etmişlerdir. Ölüm kapısının arka tarafını inkar etmekle!...
Ölüm kapıya dayanmadan nedense bunlar bunu yani ölmeyi hiç istemezler. Onlar için her şey sadece dünya ve dünya zenginlikleridir ve zalimliklerine, vicdansızlıklarına, katliamlarına, sömürülerine devam ederler...
Belki de ölüm gerçeğine, göz kamaştıran şaşaalı, tantanalı, mevki ve makamlar engel olmaktadır....
Kim bilir?
Efendimiz de öyle buyurmuyor mu?
“Bir insanın hicreti dünyaya ise ameli de odur!”
Demek ki neymiş, ölüm bir yok oluş değil, bir diriliş ve canın canana vuslatı imiş. Tabi ki bu zor ve yakıcı ayrılığın naif ve ince akan göz yaşlarını da arkada bırakmakmış....
Kardeşçe yaşanan, kardeşçe paylaşılan, sömürmeyen, sömürülmeyen, ezmeyen, ezilmeyen, zalimi olmayan, mazlumu çok olan, katletmeyen, katledileni bol olan...
Kısacası, insana insanca değer verilen yere hicretin adıdır ve kapısıdır ölüm!...
Fi Emanillah!...