Mehmet Kaçar

NE KADAR BATILILAŞMALIYIZ?

Mehmet Kaçar

İslam Dininin, Medineyi Münevverde inşaa ettiği o muhteşem ve dünyada hapishanesi olmayan tek ve mükemmel medeniyetinde insanların faydalanabilecekleri yaşam tarzları ve fenleri vaaz ettiği ve İslam medeniyetinde, vaktiyle insanların çok önemli mutluluğunu sağlayan eserler vücuda getirildiği halde, bugünün Müslümanlarının bu yüce faziletlerden mahrum olmalarına sebep nedir acaba? diye bir soru soracak olursak?

Bu sorunun cevabı olarak da ancak şunu söyleyebiliriz:

İnsanların mahrum kaldıkları diğer mevzularda çözüm önerileri olduğu gibi bu konuda da yine yüce dinimizin faydalı ve mubah gördüğü emirlerin içerisinde yer alan, helalinden çalışıp kazanma çabalarının ve güzel eserlerin verilme gayretlerinin terk edilip, taklitçiliğe yani mukallitliğe(batılılar yeni icatlar bulacak bizde onları takip edip taklit edeceğiz)dönülmesidir. 20 yüzyılda, fende ve teknoloji de İslam ülkeleri tamamen batı taklitçiliğine yönelerek mukallit durumuna düşmüşlerdir. Kendileri açısından çok ciddi bir çalışma yapmadıkları gibi, kendi yer altı ve yer üstü zenginliklerini de batının teknolojisine aktarır hale gelmişlerdir.

İslam Dininin ileri ve medeni bir ümmete sunduğu yüce değerlerden faydalanabilmek için, İslamın insanlara vaaz ettiği emir ve hükümlerine uyarak yaşamakla yeniden muasır bir medeniyetin varlığına ulaşabileceğimize, çağı yakalayabileceğimize de hiç şüphe yoktur.

Öyleyse İslamiyet, iddiasında bulunanların, İslamın kaide ve kurallarını yalnız evrak ve kitaplar da yazarak korumaları ve yaşam biçimlerine uydurmamaları, hiç bir fayda temin etmeyeceği gibi diyanetin tesisi üzere bedeni, sinir ve arızalarını tahrik etmedikçe sadece itikat ile istenen maddi ve manevi faydalar da asla oluşmaz.

Rasulullah(s.a.v) Efendimiz bir hadisi şeriflerinde bizlere şöyle buyurmuşlardır:

“Bazı ilimler, cehaletle eşittir.”

Gerçekte amele yansımayan, inanç akidesini bozmayan, İslam ahlakını ve haram kıldığı emirlere ters düşmeyen bir ilim ise İslamın istediği bir ilimdir. Amele yansıtılmayan bir ilim, yani amelsiz bir ilim(fiile yansımayan ) bir alimin ilmi, halkın yüzünden ve gözünden de uzaklaşmış bir alim olur. Amele yansımayıp toplumu, topluma içtimai yönden faydası yoksa bu ilimde cehalet ilmidir.

Sadece ilmin faydalarından mahrum olması yönüyle böyle bir alim, cahil bir ferdin cahilinden farkı yoktur. Onun kazandığı akademik kariyerin de hiç bir faydası yoktur. Fayda sadece kendisine ekonomik bir fayda sağlar.

Örneğin; sarhoşluk veren nesnelerin haramlığı ve zararlarını bildiği halde onu bilerek içip, sızan, bilmeyerek içenle eşittir. Belki ilki yani bilerek içki içen(ve müskirat haram değildir demediği sürece) ikincisinden yani bilmeyerek içenden daha fazla kötülenmeyi de hak etmiş biridir.

Binaenaleyh, gerek ilim ve gerekse din erbabı, ilim ve dinin birbirini tamamladığını ve insanların mutluluğunu sağlayan faydaları üzerine amel etmekte ise bunların temin ettiği feyiz ve saadete mazhar olurlar, yok bunun tam tersi bir durum hasıl olursa yani bugün olduğu gibi ilimi insanların faydasına değilde katline kullanırlarsa, işte o zaman bu ilimden hasıl olan feyiz ve saadet yerine Firavuni bir zulüm haline dönüşür. İlim, dinin üstüne çıkarılıp, dini dışlarsa insanların mutluluğu değilde, sömürülmesi ve köleleşmesi, bir takım azınlık olanların da zenginliklerine zenginlik katmalarına vesile olur.

Bu yazmaya çalıştığımız konulardan da anlaşılacağı üzere İslam dini, insanlığa sunduğu medeniyetin gerekli olan tüm şartlarını, maddiyat kısmından daha faydalı ve güzel işlerine izin verip meşru kıldığı gibi bunları ihdas ve ihtira eden milletlere bu konular da tehlikede sınırları belirmeye ve taklit ayarını iyi bir şekilde ayarlamaya izin vermiş bir din olur.

Yüce dinimiz İslam; “ de ki Rabbim, sadece, açık ve gizli kötülükleri, günahı , haksız yere her türlü tecavüzü, hakkında hiç bir delil bildirmediği şeyi, Allah’a ortak koşmanızı, Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır. (Araf:33) ayet meali;

İlhad, zulüm, şekavet, fuhuş, içki, kumar, dans(içkili, kadınlı erkekli karışık ve İslam ahlakına mugayir), bar, tiyatro, filim ve diğer İslam ahlakı ve toplum teamüllerine aykırı yaşam tarzları ve meyhane, zinahane, kumarhane, dans ve bar mahalleri açılması gibi yerlerin, emperaylist medeniyetinin maddiyat kısmından ahlaki, sosyolojik ve siyasi bakımdan, namus ve din yönünden zararlı olan çirkin ve rezilce işlerin esas ve ayrıntılarını haram kılıp yasaklamıştır.

Binaenaleyh, batı medeniyetinin bu gibi rezilce yönleri İslam dinin de kabul görmez. Bunları medeniyet ve ilim diye almak ise asla caiz değildir. Kısacası İslam dininin haram kıldığı her şey, taklit edilmez ve yaşanmaz. Böyle bir taklitte haram taklittir.

Öyleyse, Müslümanlar, böyle çirkin ve rezilce işlerde, Müslümanım diyen hiç bir fert zamanın modasına uymasına, özellikle de Müslüman olmayanları taklit etmeleri de asla caiz değildir. Bu Fransız modası diyerek, sarhoş olmak asla caiz olmaz.

Özellikle de, günümüz gençliği, Futbol takımlarında oynayan Müslüman olmayan futbolcuları idol seçip, dövme yaptırmaları, saç modellerini onlara benzetmeleri, giyim ve kuşamları ile taklit etmeleri, içkili barlara gitmeleri vb. bunları yapmaları asla caiz olmaz.

Efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle bir icraatı bizzat uygulamalı olarak bizlere göstermiştir:” Bir bayan 4-5 yaşlarında çocuğu ile gelirken, çocuğunun saç traşını gayri Müslimler gibi traş ettirmiş, yanlarını kestirmiş tepesi kalmıştı. Rasulullah bu durumu görünce, bayana bu çocuğun saçının her tarafını eşit kestir “şeklinde buyurmuştur.

Bu tür bir mukallilikte, bilerek ısrar etmesi ve devam ettirmesi ise o insanı direk küfre götürebilir. Çünkü bilinçli bir şekilde, kitabı ve peygamberi ret etme ile karşı karşıya kalma durumu vardır.

Diğer bir yönüyle de, batılılar gibi yaşamaya başlamasına ve Avrupalılaşmasına asla şeri bir izin yoktur.

Meşrutiyetine izin olmayan her konuda yukarıda mealini sunduğumuz ayeti celile, en büyük delilimiz dir.

Selametle!...

 

Yazarın Diğer Yazıları