
Namaz ne zaman namaz olur?
Mehmet Kaçar
Uydurulmuş veya insanlar tarafından bozulmuş dinlerde, ibadetlere ritüel adı verilir.
Yani bu tür bir yaklaşımın adı ritüel olunca kulluk dışındadır. Oysa namaz insanın kendini yaratan yüce Yaratıcısına kul olmasının adıdır.
Mesela bir Hıristiyan, pazar günleri kiliseye gider, amacı ibadet etmektir ve orada ki ayine katılır. Ayin Yahudiler de cumartesi günü ağlama duvarına giderler, ağlarlar, sızlarlar. Daha sonra günahlarını bir keçiye veya tavuğa yükleyerek günahlardan kurtulduklarını zan ederler. Yahudi bireyleri bu şekilde kendilerini arındırmış olurlar ve temizlendiklerine inanırlar ve böylece altı gün daha yeniden günah işleme hakkını kazanmış olurlar.
Biz Müslümanlarda ise ibadetin adı onalar göre değişik ve ubudiyeti kabul etmektir. Yani sözün özü olarak ubudiyettir. Kulluk içerisinde bu kavram bir cevher olarak gizlidir ve insanı aydınlatan bir cevherdir.
Oysa insanların yaratıcısı Yüce Allah, insanların O’na yapacakları ibadetlere, kılacakları namazlara, zekâtlara, tutacakları oruçlara, kesecekleri kurbanlara hiç mi hiç ihtiyacı yoktur. Tam tersine bizim Yüce Yaratana karşı namaz kılmaya, oruç tutmaya, kurban kesmeye, zekât vermeye, hacca gitmeye ihtiyacımız vardır.
O halde bizim neden bu tür ibadet ve benzerlerine ihtiyacımız vardır? Ritüel insanın kendisi için yapmış olduğu ve onda ruhi mutluluk duyduğu bir tarz olurken, ibadet ise kulu Allah’a yaklaştıran ve -İbadetler bizlere yaratanın önünde kul olmayı, yine bizleri yaratanın önünde eğilmeyi, secdeye kapanarak kul olmayı ve teşekkür etmeyi öğretir. İnsana insan olma onurunu kazandırır.
–Merhamet sahibi olmamızı öğretir.
–Çevremizi temiz tutmayı ve her canlıya merhamet ederek onları yaşatmayı öğretir.
Namaz ibadetini yerine getiren birisi; Allah(cc)’ın aciz bir kulu olduğunu hatırlatır, böylece insanoğlu kibirden, gururdan arınır ve halis hale gelir. Çevresinde bulunan yetimi doyurur, giydirir, gözeterek sadakasını ona verir. Etrafındaki açları doyurur, mazlumların yanında olur. Yetim malı yemez, harama el uzatmak, göz hakkı diyerek kul hakkını ihlal etmez, devletine ve kamuya daima katkı sunar. Zekâtının yanı sıra sadakayı cariyesini verir. Küfür sözlerine yönelmez.
Günahlardan kaçınır. Eğer bunları yapamıyorsa veya yapmıyorsa o zaman o bireyin kıldığı namaz ona tat vermiyor demektir. Bunları yapıyorsa o zaman o birey kıldığı namazdan tat alıyorsa o zaman “Feveylüllin müsallin “ oluyor demektir.
Oruç nedir ve bireye ne kazandırır?
Oruç ibadeti bir paket ibadettir ve insana sabrı ve sorumluluğu insana kazandırır. Yani insanı yakar ve temizler. Bu paket ibadet olarak oruç bir okul yani mekteptir. Bu okulda insan, sabrı, kanaati, hazlardan vaaz geçebilmeyi, sadaka vermenin bir gereklilik olduğunu öğrenir.
Oruç tutan bir birey caddede giderken arabasının camını açıp da toplumun kullanacağı caddeye kül tablası boşaltmaz, kamu malı olan ormanları yakmaz, kirletmez. Çünkü oruç ibadeti bir okul olarak bunu insanlara öğretir ve bu konuda eğitim verir.
Sadece bu iki misal bile ne demek istediğimizi açıklamamıza yetip artmaktadır.
Yani şunu demek istiyoruz ki, İslam’ın ibadetleri ve Müslümanların yapıp ettikleri ibadetlere Allah(cc) ‘ın hiç mi hiç ihtiyacı yoktur. Biz yaratılmışların ihtiyacı vardır. Yani biz yaratılmışlar ibadet ederek insanlığımızı kazanıp Allah(cc)’a arı duru riyasız, gösterişsiz bir kul olmayı öğrenerek çevremize de böyle davranmayı öğrenmiş oluyoruz. Yani ritüel değil ibadet ve kulluk vesselâm!