MÜTREF,BATAR, EŞER, EL MERAH, TUĞYAN VE EL UTÜLL
Mehmet Kaçar
“ el Mütref”; kelime anlamı olarak: refah, zevk, eğlence peşinde koşanlara verilen bir isimdir.
“el Batar; Osmanlıca sözlüğe göre; çok kibirlenme, gururlanma, haksızlık etme, başkasının hakkını çiğneme, çok sevinme.
“el Batar”; Elindeki imkanlarla yetinmemek, zenginlikte şımararak azıtmak, yani bir nevi karunlaşmak, ihtirasla istemek, kendini beğenmişcesine çalım satarak yürümek, Allah(c.c.)ın ihsan buyurduğu nimetleri inkar ederek her şeyi kendi kazanmışcasına davranmak, yine Allah(c.c) verdiği nimetlere karşı nankörlük etmek, elindeki nimetlerin kadrini bilmemek ve değerine vakıf olamamak, olanlara kanat edip şükür etmemek anlamlarına gelir.
“el Eşer”; Batar’dan daha baskın ve şedid bir şekilde aşırı derecede şımarmak, zenginlik sarhoşluğu içerisinde, ‘ne oldum delisi’ olmak, lüküs hayata düşkün olmak gibi manalara gelmektedir.
“el Merah “ da; ölçüyü, kaçıracak şekilde aşırı sevinç, kendini beğenmişlik, zorbalık, kabalık ve şımarıklık anlamlarına da gelmektedir. Ayrıca çok yiyerek semiren kişiler de açık bir şekilde yüce kitabımızda kınanmaktadır.
“et Tugyan”; haddi aşma, zulüm, azgınlık, sapıklık, isyan, küfür. “Tugyan” kelimesi “tağâ” (azdı, taştı, zulmetti) fiilinin masdarı olarak Kur’an’da dokuz yerde geçmektedir. Ayrıca haddi aşıp azgınlık yapan kişi ve topluluklar manasında (taği) altı yerde; insanları yoldan çıkaran, azdıran “şeytan”, “put” ve “kâhin” anlamında (Tagut) sekiz yerde geçer. Mastar ve diğer türevleriyle birlikte bu kelime Kur’an’da toplam otuz dokuz yerde zikredilir. “Tuğyan” ile aynı kökten gelen “Tagut” kelimesi, azgın, insanlara zorla hükmeden kâfir, zorba kişiyi ifade eder. Kur’an’da Allah müminlerin dostu ve yardımcısı, “Tagut” da kâfirlerin dostu ve yardımcısı olarak gösterilmiş; “mümin Allah yolunda savaştıkları” kâfirlerin ise “tâğut yolunda savaştıkları” ifade edilmiştir. “Allah inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır, inkâr edenlerin ise dostları azgın putlar(tağut)dır. Onları aydınlıktan karanlıklara sürükler. İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada temelli kalacaklardır.”( el Bakara, 2/257).
“el Utüll”; çok yalanlayıcı manasına gelmektedir. İnsanlara yaranmak için yağcılık ederek bir kişilik ortaya koyamayan tiptir. Bugünkü moda tabiri ile insanlara yaranmak için yağcılık, yalakalık, tetikçilik yada trollük yapanlar, çok yemin eden ‘belhüm edaller’ aşağılık karakterler, herkesi ölçüsüzce ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götürenler, hayırlı kişi ve işleri engelleyenler, saldırgan, günahkâr kimseler, zorba, saygısız, kendisine Allah’ın ayetleri okunduğu zaman “(Bunlar) eskilerin uydurma masallarıdır” diyenler ya da ayetlerin ve hadislerin hatırlatılmasından rahatsız olanlardır.
Güç, servet ve iktidar sahibi olduktan sonra ilahlık ve rablık taslarcasına, insanlara hüküm koymaya, onları kendi hesap, heva ve heveslerine göre terbiye etmeye kalkan bir şekilde zengin olup, dünya işlerinde başarılı gözükenlerin bu başarıdan dolayı kapıldıkları başarı sarhoşlukları konusunda insanlar çok ama çok dikkatli olmalıdırlar. Bunlar dünya hayatını gelip geçici bir hayat ya da bir kumar gibi görenler, fuhşiyata batmış, iki yüzlü, yalancı ve fasık kişilerdir genellikle..
Bunlar inanın hem dünyada kaybedecekler hem de gazaba uğrayacaklardır. Ayrıca kendilerini beğenip onlar gibi olmaya çalışan ve onları takip eden topluluklarında helakine neden olacaklardır. Çünkü bunlar büyük bir fasıklık içerisinde olan kimselerdir.
Bizler, her zaman her yerde, her devirde bunları tanıyıp uzak durmakla görevliyiz bunu unutmayalım..
Şunu da unutmayalım ki:”Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından da daha zor bir iş yoktur.” “Gayeye(hedefe) giden her yol meşru bir yol değildir”(!?). Allah’ı, biz aciz yaratıklar hiç bir zaman hiç bir şeye mecbur edemeyiz. hayır da şer de Allah’ın dilemesi ve iradesi içerisinde yer alır.
Biz onun rızasını gözetip, o rızayı kazanmak için var gücümüzle çalışmalıyız. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde de Allah hayır murat etmiş olabilir.
Bizler onu bilip öğrenemeyiz. Ancak gerçekleştiği zaman farkına varabiliriz. Ancak Allah(c.c.) ilmi ezelisi ile bilir ve yaratır. Bizler sadece sadece Allah(c.c.)’tan “hayırlısını” istemekle görevliyiz. Bizleri nimet verdiklerinin yoluna iletmesi için dua etmeliyiz. Gazaba uğrayanların yoluna iletmemesi içinde dua etmeliyiz. Allah(c.c.) ‘Bize hakkı hak, batılı batıl göstermesini’ dileyelim. Hak’ta toplanmamızı nasip etmesini isteyelim ve o yönde ilerleyelim.
Bakın, malımız, canımız, çocuklarımız ve sevdiğimiz ne varsa, o şeyler bizim için birer “fitne”, zor bir imtihan vesilesi olabilir. “Dua ile istenen şey aynı zamanda bizim için bir belaya”da dönüşebilir. Şeytanın oltasına taktığı bir yeme av olunabilir. Para, pul, makam, şehvetle istediğiniz, sizin için “idol”,”model” olan her şey bir anda puta dönüşebilir.
İhtiraslarla istediğimiz her şey bizim bir imtihanımız olabilir. Mesele imtihanda ki sorulara doğru cevap verebilmek için çalışmalarımızı sürdürmektir.
Dünya hayatı sadece bir seçimdir. Ya hayrı seçer insan, yada şerri. Bizler eğriye karşı doğruyu, çirkine karşı da güzeli, faydasıza karşı faydalıyı, batıla karşı hakkı, müfside, fasıka karşı muhlisi seçmek mecburiyetindeyiz. “Allah’ın ipine(dinine) sımsıkı tutunanlardan” olalım inşaallah.
Unutmayalım ki, masiyette itaat olmaz. Aklımızı kiraya vermeyelim. Evimizin anahtarlarını teslim edemeyeceğimiz kimseleri kendimize dost edinmeyelim. Eğer bunları dost bilirsek bir gün gelir evimizin içini boşalttıklarına şahit olabiliriz.
Fi Emanillah!