
Medya İle İmtihan (Savaşmadan Yenilmek)
Mehmet Kaçar
Türkiye de Medya ve TV'ler sabah başlıyorlar, milletin maneviyatıyla oynamaya. Aksama kadar devam ediyorlar, bu da yetmezmiş gibi gece işin cılkını çıkarıyorlar. Yani altın vuruş gece yapılıyor.
Sabah gözlerini açıp, düğmeye basan ve TV'yi açan bir millet olduk ve hayatımızın büyük bir bölümü ise TV işgali altında devam ediyor. Özellikle mutfak işlerini çok seven hanımlar TV başına kuruluyorlar. Labneli pogaçanın tarifi o anda her şeyin üzerindedir. Dünyanın bir köşesinde, hastahaneler bombalanıp çocukların öldürülmesi bile labneli pogaçanın tarifi kadar ilgi çekmiyor.
Bir başka TV de ise , sabah sporumuzu yapmak için hazırlanıyoruz. Çünkü bunu kaçırırsak işimiz sonra çok zor falan olur ve aldığımız kiloları mazaallah sonra veremeyiz falan. Sabah sporu adı altında jimnastik hareketlerimizi yaparken , spor kıyafeti dediğimiz kıyafetleri, zorunlu olarak alıp ve yine maneviyatımızı hiçe sayıyorlar. Bu kıyafetler tamamen ahlaksızlık içeriyor.
Bir başkasında da birileri hidayete erdirilmiş birini, ballandıra ballandıra anlatırken, ruhlarımız ise çok hoş bir hava yakalıyor. Benzer TV'lerin bazıları da, önce ahiret korkusu ile insanları korkutup arkasında çare bende deyip, yapmış olduğu muskaların promosyon olarak 49 liradan satıldığını ballandıra ballandıra anlatıyor. Her iki durum da yine İslamın ruhu yok edilip gidiyor.
Diğer bir kanalda ise; genç kızlarımız, iki parça elbise için nasıl kavga ettirildiklerini, ve kalem etekler giydirildiklerini, bu eteklerle nasıl yürütüldüklerini, bunun da bu milletin tesettür anlayışına ne kadar ters bir program olduğunu görüyoruz. Bu milletin örfünün nasıl ters köşe olduğunu görüyoruz. Hatta bizim evin giyim- kuşamına uymasa da , bu programı misafir etmekten de çok mutluluk duyuyoruz.
Reklamlarda artık acayip giyimli, hıristiyan inançlı reklam artistleri her an bizimle beraber yaşamaya devam ediyor. Çocukların vazgeçilmezi olan çizgi filim kahramanları da tamamen şirke dayanmış durumda ve aileler bu çocuklara sonrasında nasıl iman ve ahlak vereceğiz.
Bir başkasında yayınlanan, evleniyoruz ve koca adaylarının ve gelin adaylarının çok çirkin bir şekilde kavga ettiklerine şahit oluyoruz.
Sabah, öğle, akşam ve gece haberleri ise tam bir kan gölünü andırıyor. Suruç, Yüksekova, Mardin, Şırnak, Urfa, Kobani ve diğerlerinden gelen haberler ise PKK, PYD , terör örgütlerinin hain saldırıları ve şehit haberlerinin verildiği zamanlar oluyorlar.
TV'lerin tüm sohbet ve tartışma programlarında ise, Güneydoğuda ki, çözüm sürecinde nasıl kandırıldığımız ve PKK ile HDP nasıl ortaklık yaptığı, PYD nin nasıl da silah verdiği anlatılmaya devam ederken, koskocaman ve bin yıllık şanlı bir tarihe sahip olan Türkiye Cumhuriyetinin nasıl kandırıldığından veya nasıl taviz verdiğimizden dem vurulurken, Irak ve Suriye'de ki savaşın vahşeti tartışılmaya devam ediliyor.
Göçmen sorunu ve Akdeniz ile Ege havzalarında sularla mücadele ederken sulara gömülen göçmenler tartışılıyor. Ama, tüm tartışmaların neticesinde ise çözümsüzlük önerilerini ortaya atıyorlar. Suriye'nin Kuzeyinde istenilen güvenli bölgeyi bir türlü anlatamayıp ve kurulmasını da tavsiye etmiyorlar.
Bir kısım TV'ler de ise, azınlık hakları, demokratik haklar denilerek Türkiye'nin bölünüp parçalanması, özerklik tartışmaları yapılmaya devam ediliyor.
Bir kısım TV'ler de de, akşam saatlerimizi evimizin içerisinde parselleyip, yarışmalar ve manevi ahlakımıza aykırı, dizilerle, vaktimizi çalıp, ailelerimizi, ahlaksızlığa sürüklüyorlar.
İnsanların beyinlerinde yara açan ve aklımızı kullanmamızı engelleyen, güzellik yarışmaları, evlilik programları ve problemleri, kuaför yarışmalarının hepsi de dış kaynaklı ve Çanakkale de giremedikleri Anadolu'nun evlatlarını, medya ile fethetmek üzereler. Savaşmadan bir ülke nasıl düşmanları tarafından yenilgiye uğratılırlar görmek üzereyiz.
Yarışma programlarının bir kısmında ise, luti moderatörler, defile ve güzellik yarışmaları düzenleyip, konuşma ve davranış biçimleri ile tam da Anadolu'nun kalbine kurşun sıkıyorlar. Ayrıca, ahçıları, berberler, yarıştırmaya devam ediyorlar.
En önemli algı operasyonunun konusu ise, aile bireyleri, birbirleriyle yarıştırılırken, ya bir birleriyle, yarıştırılıyor, ya da alacakları para yüzü suyu hürmetine birbirleriyle kavga ediyorlar.
Normal bir aile içerisinde, bu tür yarışmalar da çıkar ilişkileri ve para konusu ön plana çıkarılırken, çıkar ilişkisine kurban edilmeyen aile bırakılmıyor.. Böylece, aile arasında, eşler arasında olması gereken saygı, sevgi, aşk, büyük-küçük kavramı birer birer ortadan kaldırılıyor ve kendi planlarında ki İslama uymayan aile yapıları oluşturulmak için yeni yeni planlar ortaya konuluyor. Çıkarsız aile birliktelikleri ve evlilik kurumu ise kökten çözülerek öldürülüyor. Diziler de evi terk eden kızlar kendi başına ayakta durabilir olgusu işlenmeye devam ediliyor.
Evlilik, artık bizim öğrendiğimiz veya bize öğretildiği şeklini kaybediyor ve onun kutsiyeti ortadan kaldırılıyor ve elektirik alınıp verilen, lambası, yakılıp yakılamayan bir şov programına dönüştürülüyor. Bu programlarda, bazen öyle elektirk akımı fazla oluyor ki, kavgalar, hakaretler, geçmiş deşeleyip milyonların önünde küçük düşürmeler, reyting uğruna allanıp pullanıp çok güzelmiş gibi gösteriliyor. Bu tam bir, siyonist algı operasyonu ve ideolojik bir kuşatmadır.
Bu gün bir milletle silahlı mücadeleye girersen o milleti, şuurlandırır ve kendi özüne döndürürsün. ABD'nin Vietnam da ki durumu, Türkiye Cumhuriyetinin Çanakkale de ki pozisyonu tam bu şekilde olan bir durumdur.
Oysa, Medya aracılığı ile bir ülke yukarı da anlattığımız şekil de istila edilebiliyor.Hem de savaşmadan, tek bir bomba bile atmadan. Yetişen yeni nesiller de, Vatan, Millet, Bayrak, Dil ve Din gibi kavramların özü ve içeriğinden algı operasyonu ile umursamaz bir durum haline geliyorlar. Ve bu gençler planlandığı gibi algı operasyonlarının içeriğinde ki gibi yetiştirilmiş olunuyor. Böylece bir memlekete bomba atmaya gerek kalmıyor ve gençlerin beynini bombalayarak kendi ülkelerinde ki gibi bir ülke haline getiriyorlar. Çanakkale savaşlarından sonra, kızlarımızı güzellik yarışmalarına gönderdiğimiz gibi.
Selam ve dua ile