Mehmet Kaçar

Kur'an 'Allah'ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtmış olduğu bir ipidir?

Mehmet Kaçar

Allah’ın ipine sarılmaktan gaye Kur’an-ı Kerim ve bizzat İslâm’ın tâ kendisidir.  “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışmak” hep birlikte İslâm dinine inanmayı, onu kabul etmeyi ve gereklerini harfiyen yerine getirmeye çalışmayı anlatır.

Hz. peygamber(s.a.s), Kur’an-ı Kerim’i; “Allah(cc)’ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir” diye tanımlamıştır (Müsned, III, 14-17, İbn Kesir, II, 73).

Allah(cc)’a karşı gereği gibi saygılı olmak ve Müslüman olarak yaşayıp ölebilmek için Allah(cc)’ın ipine toptan yapışmak, tevhid inancında birleşmek, ayrılık ve gayrılık dan uzak durmak ve hayatın sonuna kadar imanı korumak, son nefesi imanlı verebilmek gerekir.

İslâm dini inançta ve amelde birliğe ve kardeşliğe büyük önem verir. İşte bu önem içindir ki inanç alanında Allah(cc)’ın birliği ve eşsizliği ilkesini getirdiği gibi, ibadet alanında da hac ve namaz gibi insanları bir araya toplayarak Müslümanların birliğini sağlayacak prensipler koymuş ve âmeli tedbirler almıştır.

Fert olarak veya bölünmüş gruplar halinde yaşayanların dinlerini ve millîyetlerini korumaları kolay değildir. Bunların sosyal, maddi ve manevi baskılar karşısında daima din ve millîyetlerini kaybetme korkusu ile karşı karşıya kalırlar. Zira bu tür baskılar Peygamberleri bile zor durumlarda bırakmış ve bu sebeple Allah(cc)’tan ve İnsanlardan yardım istemeye mecbur kalmışlardır (bk. Bakara 2/214; Âli- İmran 3/52).

Kur’an-ı Kerim, insanlar arasında düşünce ayrılıklarının bulunmasını, insanların yaratılış hikmetine ve İyi niyete dayalı olması ve mâkul çizgilerde kalması hâlinde bu ayrılıkların insanlar arasında rekâbete, dolayısı ile toplumların ilerlemesine ve kalkınmasına yardımcı olacağı da açıktır.

Ancak İslâm düşünce ayrılığının düşmanlığa dönüşmesini, insanlar kendileri arasında çekişen ve vuruşan kamplara ayrılmalarını veya ayırmayı müsamaha(hoş görü) ile karşılamaz.

Nitekim,  Âl-i İmran suresi 103. ayeti kerimede Müslümanların birliği Allah’ın bir nimeti olarak değerlendirilirken toplumsal barışı (cemaati ve içtimaiyeti) tehdit eden  -ve İslâm’dan önce çokça görülen-  çekişme hallerini her an içerisine düşüp yanabilecekleri ateşten bir çukurun kenarında bulunmaya benzetmiştir. Yüce Allah(cc), insanların böyle tehlike ile karşı karşıya kalmamaları için toptan Allah(cc)’ın ipine (Kur’an-ı Kerim ve Sünnete) sarılmalarını onun genel prensiplerinin dışına çıkmamalarını emretmektedir.

“O’nun (Allah’ın) nimeti sayesinde kardeş olunuz” ifadesi, İslâm’ın insanlar arasında birlik ve beraberliği sağlama konusunda ne derece kaynaştırıcı ve önemli bir unsur olduğunu, hatta din kardeşliğinin, dolayısı ile inanç ve dava birliğinin soy kardeşliğinden daha kuvvetli olduğunu gösterir. Zira, soy, dil, bayrak ve vatan birliğinin, aynı ırktan olan Araplar arsında oluşturamadığı barış, kardeşlik ve dayanışmayı İslâm Dini yeryüzünü şereflendirdiği andan itibaren başardı gibi farklı ırklar ve soylar arasında da başarmıştır. İslâm tarihi bunun örnekleri ile doludur.

Şunu unutma ki, senin güneş ve ayın İslâm’dır, Peygamberdir.  İslâm’ın yaydığı ısı, ışık ve aydınlık varken, gaz feneri/idaresi kadar ışığı ve sıcaklığı olmayanları başının tacı edip de güneş gibi ay gibi görerek başının tepesine çıkarma. Tek yol vardır oda sünnet ehlinin ve Kur’an’ın yoludur. Selâmetle!

Yazarın Diğer Yazıları