Mehmet Kaçar

KUCAKLAŞMALIYIZ AMA NASIL?

Mehmet Kaçar

Bugün, camiye giden, Kur’an Kursuna devam eden, İmam-Hatib ve İlahiyat Fakültelerine devam eden, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde görev yapan ve en önemlisi de “ben Müslümanın” diyen herkes, bütün dini cemaatler ve oluşumlar(mezhep, cemaat, meşrep, tarikat ve politik oluşumlar), birbirlerine karşı müsamaha ile, hoşgörü ile yaklaşmalı ve tüm insanlığı karşı nasıl davranılacağını öğrenip kucaklaşmalıdır. İnsanım diyen insan, ötekileştirmeden diğer insanlarla ve hatta diğer canlılarla diyalog kurabilmeyi öğrenmeli, yanlışı ile doğrusu ile insanlığı insan olduğu için kucaklayabilmeli, insanların yanlışlarını, yapı-çatı ismi vermeden, karşısındakini rencide edecek bir şekilde davranış göstermeden direk olarak söyleyebilmeli, doğrusu ne ise onu ama sadece onu onlara anlatabilmeli. Bu kucaklaşma, müsamaha ve hoşgörünün sınırı nerede ve nasıl olmalı? Bu sınırı aşanlara, kırmızı çizgiler çizmeyenlere, kırmızı ışıkta durmayanlara, çok sert bir dille değilde, meşru olana yönlendirilirken, küfürlü bir lisan kullanılmamalı. Meşru olanı istemeyen, dinlemeyen de sevilmemeli, hoş görülmemeli, ama onlara insanlığın dışında davranılmamalı, ayrıca kamu ve kamusal alanlarda önleyici ahlaki tedbirlerde acilen alınmalıdır. Bazı kurum ve kuruluşlar ise, bu yaklaşım tarzını benimsememişlerse, hoş görüyü kabüllenememişlerse, insanlara saygıyı öğrenememişlerse en sert şekilde eleştirilmelidir. Kimdir bunlar ve kırmızı ışıkta durmayıp kural ihlali yaparak diğerlerinin hayatını riske edenler?Ancak ve ancak şiddeti isteyenlerdir. Mesela DAİŞ gibi, FETOŞİSTLER gibi, silaha baş vuranlara asla hoş görü ve müsamaha edilemez. Tekfir ve ötekileştirme(insanları dinden çıkarmak),tadlil( ehli sünnetten çıkarmak, sapkın demek), tefsik(günahkar-ve fasık demek), ırkçılık ve ötekileştiren mezhepçilik yapmak bir ayrımcılıktır, bölücülüktür, ümmetin birliğine, kardeşliğine tekfir çekmek ve kardeşliği öldürmektir. Bir mü’mini bunlarla itham etmek için ehliyetli fetva alimlerinin ittifakı gereklidir. Mesela; burada bir tekfir örneğini inceleyecek olursak; bazılarına göre, kıbleye karşı tükürsen kâfir olursun, bir kısımlarına göre de yaptığın ve söylediğinle yüzde doksan dokuz dinden çıktığını, yüzde bir de çıkmadığını gösterse sana ve ona o zaman asla kâfir denemez. Şu halde kendilerince bir İslâm tarifi yapıp, sınırlarını çizip bunun dışında kalanları tekfir edenlere ise asla hoşgörü ile yaklaşılmaz. Doğru İslâm’ı (Kur’an ve Sünnet Ehlini), kurtuluş yolunu kendi anladıkları İslâm ve yoldan ibaret bilip başka İslâm anlayışlarını ve dini yaşama yollarını yanlış, bâtıl, işe yaramaz ilan eden (ilan etmese de ) böyle inanan ve imkân bulduğunda buna göre davranan yapılara hoşgörülü davranılması da tabi ki uygun görülemez. İmam-Hatip’leri, İlahiyatları ve tüm Diyanet İşleri Başkanlığı Camiasını karalayıp ta bunların yerine kendi kurslarını, medreselerini ve sokak müftüleri ile kendisini mürşit kabul ettiklerini ikame etmeye çalışanlarda bu örneğin en güzel misalidir. Her kim, İmam-Hatiplere, İlahiyat Fakültelerine ve Diyanet İşleri Başkanlığı Mensuplarına cephe alıyorsa inanın ki yanlış yoldadırlar ve kırmızı ışıkta geçmişlerdir. Kendi reklamlarını yapmanın peşindedirler, cehalet ve hıyanet içerisindedirler. İşte bunlara kırmızı ışık ihlali yaptıkları için göz yumulmaz. Bize göre İslâm’ı öğrenen ve öğreten bütün şahıslar ve kuruluşlar arasında diyalog, işbirliği, fikir alış-verişi, kardeşçe yardımlaşma olmalıdır. Günümüz tarikatlarında ve mezheplere tabiler de kırmızı çizgileri geçmeyenler, kırmızıda geçip de cezalı duruma düşmeyenler kendilerine emsal yani kardeş kuruluşlara alternatif kuruluşlar olarak bakmalı, kardeşlik anlayışının sınırını, tamamını kapsayacak bir şekilde geniş yelpazede tutmalıdırlar. Efendimiz (s.a.v); “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin, nefret ettirmeyin” buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de de:”Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içerisinde olmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. Allah(c.c.), adaletli olanları elbette sever. “(Mümtehine: 8) Müslüman olmayanlar bile kırmızı çizgileri çiğnemediklerinde, kırmızıda geçmediklerinde onlarla dahi iyilik ve adalet sınırları içerisinde ilişki kurmamız emredilmişken, Müslüman gruplar arasındaki nefret ve düşmanlık doğuracak söylemler ve davranışlara müsamaha edilemez. Bu bir kırmızı çizgi olur. Hz. Ali(k.v); Haricilere şöyle demişti:” Bizimle ibadet etmek isterseniz, mescidimiz size açıktır. Bizimle cihada katılırsanız hak ve ödevde eşit oluruz. Kendi bölgeniz de barış içerisinde yaşamak isterseniz size dokunmayız. Bize silah çekerseniz biz de size silah çekeriz.” İşte bizim ince çizgimiz ve düsturumuz, davranışlarımızda ki ölçülerimiz burada ortaya çıkmaktadır. Kırmızı çizgimizde budur. Örneğimizi ve davranışlarımızı iyi anlamak uygulama dileği ile. Selam ve Dua İle! 

Yazarın Diğer Yazıları