Kötü bir hatayı görüpte susanlar, yalan söyleyenlerdir!
Mehmet Kaçar
Bir kötülüğü görünce, susmayacaksın. Eğer, duymadım, görmedim, bilmedim diyerek oradan sıvışıyorsan, üstünü örtüyorsan, geçiştiriyorsan işte o zaman yalan söylemiş olursun.
Eğer bir yerde bir kötülük varsa, orada İslam’a mugayir işler işleniyorsa ve orada da birileri sorumlu ise, yetkili ise o kötülüğü ortadan kaldıracak gücü varsa ve bunlar bana dokundurulmasın, makamımda rahat durayım, koltuğum elimden gitmesin, beni rahatsız etmeden önce ben oların defterini düreyim, benim o kötülüğü ortadan kaldırmaya gücüm yetmez, bana ne diyerek o kötülüğün ortadan kalkmasına engel olmuyorlarsa bu durum ve davranış dinen doğru değildir ve davranış olarak da yalan söylemeye eş değer bir yalancı davranışıdır.
Konuşması gereken yerde susan, yalan söylüyor demektir. Yalancı şahitlerin türemesine neden olunacak demektir. Yalancılık susularak da söylenir. Zira sen sustuğun sürece o kötülük yayılmaya devam eder ve ortadan kaldırılamaz. Bu duruma sessiz kalanların arkasında durmak da aynı davranışı işlemek demektir.
Haksızlığı, kötülüğü, şerri fark edip de ona karşı çıkmazsan toplumun diğer fertlerinin tümüne karşı yalan söylemiş ve onları kandırmış olursun. O zaman da toplumun hakkını yemek gibi bir duruma düşersin.
Yalanın içeriğine baktığımız zaman, içerisinde onun ortaya çıkmasına neden olabilecek olan niyetleri bulunmaktadır. Bu niyet bazen aleni olabilir bazen de davranış şeklinde görülebilir. Genel olarak da yalan ve yalancılık gizlidir ve gizlilik içerir.
Gizlilik içeren yalancılık niyetinde de önemsememek, gizli tutmak, görmezden gelmek, aldatma, yalancıyı bizden diye korumak, geçiştirmek ve kendi makamını korumak için başkalarına yağcılık etmek gibi hedefler yatır.
Daha açık bir şekilde ve anlaşılması için:
1-Doğru ile savaş, 2-Doğruyu görünce oradan sıvışmak, 3-Yalan ortaya çıkmasın diye saklanmak. Sorumlu ve görev adamı olan birisi bir kötülüğü görünce hadisi şerifin gereklerini yerine getirir. Eğer kötülüğün ortadan kalkmasını engellemek için mücadele etmeyip de “bana dokumayan yılan bin yıl yaşasın” diyorsa ve bu duruma da sorun yok diyerek bir yaklaşım tarzı benimsiyorsa, o zaman bizzat yalancı duruna düşmüş olmaktadır.
Heleki problemi çözmeyip de elinin tersi ile itiyorsa, oradan sıvışıp gidiyorsa, problem olduğunu bildiği halde susuyorsa, duymazdan geliyorsa, birilerine şirin görünmek için bizzat yağcılık etmeyi tercih ediyorsa, görmezden geliyorsa, zalimin zulmüne dur demesi gerekirken demiyorsa zalimden yana bir tavır sergilemiş olur.
Zulüm işlenirken oradan sıvışarak kaçmak veya susmak, daha büyük bir suçtur: Ben doğruyum derken, Firavun’un safında yer almamak gerekir.
Saklamak, görmezden gelmek, dine saldırıyı suç görmemek, ortalıktan İslam’ın kültürünü ortadan kaldırıp Hıristiyanlığın kültürünü baskın hale getirmeye çalışıldığını gördüğü halde susmayı tercih etmek şeklinde ki bir davranış şekli de yalan söylemenin en sinsi olan şeklidir. Sinsi yalancılık İslam’a indirilmiş bir darbedir. Müslüman görünüp de Müslüman’ca davranmamak sinsice yalan söyleme şeklidir.
Zaten bir problemi kendi sorumluluk alanının dışına doğru itelemek, onu çözememek, kötülüğe taraftar Günümüzde ise yalancı şahit deniliyor. Ne var ki bunun asıl manası yalanlar içerisinde yalanla yaşayarak doğru olduğunu zannederek, doğru söyleyenlere saldırıda bulunmaktır ve kendisinin doğru iş yapanlar grubunda olduğunu zannetmektir.
Ben aydınım, ben yöneticiyim, ben bu tolum için vazgeçilmezim, ben entelektüelim, diyen bir kimse, kötülüğe müdahale eder ve yalancının yanında durarak yalancı şahidi olmaz ve susarak, kaçarak, görmezden gelerek, geçiştirerek, mesleğini saklayarak yalan söylemez.