Mehmet Kaçar

Kızması olmayan insan maalesef yarımdır!

Mehmet Kaçar

İnsan, sahibi tarafından yaratılırken, zıtları ile birlikte yaratılmış olan bir canlıdır. Bu zıtlar, sever-kızar/nefret eder, uyur-uyanık/hareketli olur, düşünür-boş verir, strese girer, dinginleşir, öfkelenir, hatırlar-unutur ve sakinleşir gibi zıtlarla beraber yaratılmıştır.  Özellikle son yıllarda, insanlar ve eğitmenler, tarafından insanlara sinirlenme, severek eğitim ver gibi batıdan ithal edilen bir model üzerinde çok sık durulmaktadır. Kızan insanlara da Peygamber Efendimiz (S.A.V) kızmazdı diyerek İslami olmayan, insan yaratılışına aykırı olan bir eğitim sistemini telkin etmektedirler. 15-20 yıl öncesinde, batıdan alınan bu metot bizlere tamamen ters olan bir eğitim sistemidir. Batılıların, aile yapısı tamamen çökmüş, çoğu ailede çocuk ve torun bulunmaz ve bunların yerine hayvanlar bulunur ve onlara sevgi gösterisi yapılır. Var olan çocuklarda evden 18 yaşında kovulurlar. Yaşlılar genelde evlerde yalnız ölürler koktukları zaman komşuların şikâyeti üzerine kırılan kapıdan polis nezaretinde çıkarılırlar. Bu ve benzeri durumlara baktığımız zaman batıda sevgi eğitimi vermekten başka çare kalmamıştır. İşte bizlerin batıdan aldığı bu metot bugün bizlere zarar vermeye başlamıştır.

Kızmayan ve sadece seven bir insan yarım insandır ve psikolojik sorunları vardır. İslam fıtrat gereği sevgi dini olduğu kadar kızma dinidir de. Zira insanı yaratan sahibi, onu zıtlıklarla donatmış ve o şekilde yaratmıştır. O halde her insanın bir seven tarafı olduğu gibi bir de kızan tarafı olacaktır. Sadece seven ve yeri geldiği zaman kızamayan, sevdiği kadar üzülemeyen bir canlı eşrefi mahlûkat olamaz.
Sevgisi olup da kızması eksik olan bir insan yarım olan ve psikolojik sorunlarla boğuşan bir insandır. Nurettin Topçu bu konuda özetle şöyle der:”Yarının Türkiye’sini kuracak gençler sinirli insanlardan olması lazım.” Nerede ve nasıl sinirlenileceğini bilmeyen insanlar, ülkenin refah seviyesini yükseltemezler.

İnsan sevdiği kadar asabi de olmalıdır. Ters bir şey gördüğü zaman susacak veya seni seviyoruz, öyleyse sen bu yanlış davranışını bir kez daha tekrarla dememelidir. Susup, seni biz çok seviyoruz, bir daha yapma böyle şeylerimi diyeceğiz?

Allah’a, Kur’an’a, peygamberlere, kutsal değerlere, büyüklere, anne-babasına, ahlaka, devlet kanunlarına ters bir davranış ve hakaret gördüğümüz zaman tabi ki kızacağız. Sorgulayacağız, bu niye böyle oluyor diyeceğiz. Bu durumlarda dahi kızmayıp seni çok seviyoruz bir daha yapma mı diyeceğiz? Bu durumda başarı oranı ne kadar yüksek olabilir?

Allah(C.C) yaratmış olduğu insana şeref vererek en şerefli yaratık anlamında eşrefi mahlûkat demiş. İnsanı yaratıklar içinde en çok sevdiği canlı olarak yaratmış. Onların kurtuluşu için kitaplar ve peygamberler göndermiş. O kitaplarda, kısas, el kesme, cehennem gibi cezalardan bahsetmiş ve insanın cezalandırılacağını bildirmiş. Bu şekilde beyanda bulunmak veya cezalandırmak, insanı sevmediği anlamına gelmiyor.

Adama ayet böyle diyor diyorsun, oda onu inkâr ediyor ve akılıma bakarım diyor. Hadis var bu mevzuda diyorsun, hadisten bana ne diyor. Bu şekilde inkârcılara ve hakaretçilere tabi ki kızacaksın. Eğer kızmıyorsan pelte gibi yumuşak davranıyorsan, deniz anası gibi yumuşak yapıya sahipsen elinden kayar gider ve senin tebliği sorumluluğun da yok olur.

O halde Allah için sevecek, Allah için kızacaksın. Allah için doğruyu söyleyecek ve Allah için dinine karşı gelenlere kızacaksın.

Peygamber Efendimiz, kızıp sinirlendiği zaman, alnındaki damarları kabarırdı. Kur’an da gazap ayetleri var, cehennem var, kısas var.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) hiçbir zaman bireysel hakları için öfkesine mağlup olup intikam almadığı anlaşılmaktadır. Kendisinin bir beşer olması hasebiyle bazen öfkelendiği ama Kur’ân’ın talimatı gereği her zaman sabırlı olduğu bilinmektedir. Öfkeli insan ne yapmalıdır? Ayakta ise oturmalı, oturduğu yerde öfkesi geçmemişse yatmalıdır. Bir başka hadisi şerifte ise abdest alınması tavsiye edilmiştir. Bu yolla sinirden yükselen iç ateş düşürülmüş olunur. Öfke şeytandandır ve şeytanda ateşten yaratılmıştır.

Öfke yaratılıştan insana verildiği için yok edilemez amma ıslah edilerek hayırlı bir hale dönüştürülebilir. Öfkenin de makamları vardır.
Allah ve Peygamberi için sinirlenen en üst derecede olanıdır. Bu kalbe nüfuz eder ve dinginlik verir. Bir diğer makam ise Peygamber sevgisi için olan öfkedir ve bu da arı duru ve şeytan içine karışmamış olan bir öfkedir. Bu da kalbe bir muhabbet verir.

Üçüncüsü ise kendisi ve dünyası için olan öfkesidir ki buna bazen şeytan da müdahil olabilir. Şeytanın müdahil olduğu bir öfkenin neticeleri ise acı olabilir. 

Yazarın Diğer Yazıları