Mehmet Kaçar

Kim Kimin Maşası?

Mehmet Kaçar

Osmanlı İmparatorluğunun, yıkılıp yerine Osmanlı’nın üçte biri kadar bile toprak ve gücü olmayan(1923), Türkiye Cumhuriyetini kurduran, Batı bloku ile Doğu Bloku, birinin adı emperyalist oldu, diğerinin adı ise komünist oldu. Böylece 1980’e kadar soğuk savaşı başlatmış oldular. İran’ın Orta doğu da güçlendirilmesin den sonra soğuk savaşı Almanya doğu Almanyayı(DDR) satın alarak bitirdiler.

Avrupa kıtası dışında ki kıtaları kendi aralarında pay edip sömürmeye ve bu kıta insanlarını köleleştirmeye çok önem verdiler. Kara kıta Afrika insanının köleliği hala net bir şekilde sonlandırılmamıştır.

Afrika kıtası ve Orta doğu ülkelerini, ABD ve yandaşları ile Rusya ve onun paydaşları, ortak sömürü alanları olarak anlaşıp paylaştılar. Buralarda ki insanlar, kendi ülkeleri olmasına rağmen, ne yönetime ve nede kendi enerji kaynaklarına sahip çıkabildiler...! Efendileri ne kadar uygun gördülerse, onunla yetindiler.

Asya ülkelerin de Rusya ve paydaşları tarafından, yer altı, yer üstü zenginliklerinin sömürülmesine bırakılmıştı.

Bu gün, yeni enerji yataklarına ve sömürü alanlarına ihtiyaç duyan bu sömürgeci devletler, “kor ateşi kendi ellerine almamaya” yemin etmiş gibi bir tavır takınmış durumdalar.

Sömürülerini devam ettirmek için, orta doğu da yaktıkları ateşe dokunmamak için hep maşa kullanıyorlar.

Bu bölgeye bir göz gezdirdiğimizde bura da, adı bağımsız olarak kurulmuş devletler hiç birinin muharip gücü, askeri gücü yoktur. Yani bu bölge de savaşan, gruplara, silah ve akıl verip, vekalet savaşları yaptırıyorlar.

Vekalet savaşların da, Suriye ve Irak’ta bulunan sömürgeci güçlerin ordularının aslını göremiyoruz. Süriye ve Irak’ta bulunan, ister terör örgütü kurarak ister normal milis kuvvetleri kurarak savaştırıyorlar.

Emperyal- Siyonistlerin, bu gün sürdürdüğü üçüncü cihan harbin de, dikkat edilecek olursa; hep vekalet orduları savaşıyor. Asıllar, bu savaş hakkın da, senaryo, plan ve proje üretip, silah sanayi ekonomilerini hızla geliştirme peşindeler. Bu savaşların en önemli nedeni bu. Silahı üretenler, Hristiyanlar, kullananlar ise Müslümanlar.

Rusya, ABD, İran, Türkiye, İngiltere, İsrail ve diğerleri hep vekalet orduları kullanıyorlar. Silah verip, ölenlerin bu toprakların insanı olmasını sağlıyorlar. Bu topraklarda azaltılan sadece Müslüman ve ehli sünnet Türkmenler ve Araplardır. Buralar da, yakıp yıkılan yerlerde ise Müslüman nüfusun yerine, Hiristiyan ve Musevi nüfusu ile Şii nüfus yerleştirilecek ve buraların imarını da onlar yapacaklar.

18. Asırdan sonra ki dönemlerde, büyük şeytan söylemleri ile ortaya çıkan ABD-İngiltere ve Rusya gibi devletler, kendi oyunlarını ve planlarını sahneye koyana kadar, bu topraklarda barış ve huzur hakimdi. Hatta, Osmanlı dönemimde Lavrenslerin bu kıtaya gelmesinden önce huzur barış ve kardeşlik vardı.

Aslına bakılırsa, burada ki insanlar, İslam Ümmetinin insanları ve Müslümanlar. Suçları ise, bu gün en değerli enerji yataklarına sahip olmaları gelmektedir.

Bu insanların öldürülmesi demek, orta doğuya yeniden Yahudi ve Hristiyan nüfusun hızla yerleşmesi demektir.

Osmanlı’dan sonra, tek tek bu plan üzerin de çalışılıp, uygulamaya koydular. Her atılan adım da, İslam düşmanlığı ve İsrail hakimiyetei görülmektedir.

Bu da şu demektir, bu topraklardan Türkiye dahil, tüm Müslümanlar elini ayağını çekmelidirler.

Buraların yönetimini İslam olmayan ve adı Müslüman olan, batı ve doğu bağımlısı yönetenlerin olmasını, demokrai adına istemektedirler. Burada ölenlerin Müslüman olması ve Müslüman nüfusun hızla azaltılması, emperyalist-siyonist, komünist ve şiilerin, kısaca haçlı ittifakının, ve içlerinde gizli gizli taşıdıkları pers imparatorluğunun kurulma istekleri, ateistlerin hizmetçileri olması amaçlanmaktadır.

Bu sömüren güçlerin, bu savaşta yaptıkları tek şey var, savaşa ölümcül bomba atabilen, en son teknoloji uçak ve tankları ile bomba yağdırmaktadırlar.

Bundan sonrasını ise, kurdukları terör örgütleri ya da bunlara bağlılık yemini etmiş, kölelerine yaptırıyorlar. Ölen nasıl olsa Müslümanlar bir de, öldükleri için sömürgecilere bedel ödeyen yine Müslümanlar, parayı, itibarı kazanan ve refah seviyesini koruyan ise aga babaları.

Oysa, Osmanlı döneminde buraların bir bekçisi, abisi ve barışı sağlayan bir hamisi vardı.Bir koruyanı, bir hamisi vardı. Osmanlı buralara, ümmet bilinciyle bakmış, hiç bir zaman sömürü ve köleliği buralara getirmemiştir.

O şartlar da kalkınmaları için her türlü, maddi ve manevi yardımı esirgememiştir.

Taki bu topraklara Tehedor Herzl çıkıp gelip, etnik kökene dayalı ve büyük şeytanın oyunları ile, ümmeti ırkçılık hastalığıyla bölene kadar...

Bu senaryo da artık Türkiye Cumhuriyeti, uluslar arası hukuktan doğan hakkını kullanmak ve Suriye bölünüp parçalanacaksa garantörlük hakkını kullanmak ve hem masada hem de saha da olmak zorundadır ki, haklarını alıp, asla artığı ermeni taşnak örğütü PKK ya da darbe vurup bitirebilsin.

Selam ve dua ile....

Yazarın Diğer Yazıları