Mehmet Kaçar

Kapsayıcı eğitim nedir?

Mehmet Kaçar

Kapsayıcı eğitim geçmişte özellikle çeşitli engelleri bulunan eğitilmeye ihtiyacı olan eğitilenlerle beraber engeli bulunmayan eğitilenlerle iç içe eğitim görmesi şeklinde algılanmakta iken, bugün kapsayıcı eğitim, aslında sadece özel eğitime gereksinim duyan çocuklara yönelik bir girişim olmayıp yoksul, farklı etnik ve kültürel geçmişlere sahip, kırsal bölgelerde yaşayan çocuklar ile kız çocukları gibi ve nitelikli eğitim alma konusunda sorun yaşayan diğer gruplara da odaklanmayı ifade etmektedir(UNESCO, 2001). Bu manada kapsayıcı eğitim; çeşitliliğe değer vererek cinsiyet, etnik yapı, sosyal sınıf, sağlık, sosyal katılım ve başarı gibi nedenlerle kimsenin eğitim süreçlerinden dışlanmaması ve herkesin sistem tarafından kucaklanmasıdır(UNESCO, 2009, Ouane, 2008)

Kapsayıcı eğitim anlayışında sosyal adalet ve eşitlik kavramları ön plana çıkar ve farklılıkların saygı, değer ve kabul görmesi gerektiği vurgulanır(Corbett, 2001; Farrell, 2001; Wah, 21010). Benzer bir şekilde UNICEF kapsayıcı eğitimi, öğrenmenin gerçekleşebilmesi için özel bir desteğe ihtiyaç duyan tüm öğrencileri de içerecek bir sistem olarak tanımlanmaktadır (UNİCEF,2003). Bu açıdan bakıldığı zaman kapsayıcı eğitim “her eğitime gereksinim duyan için eşit derecede önem arz etmektedir”(UNESCO, 2017,s,12) anlayışı çerçevesinde, okulları tüm öğrencilere hizmet verebilecek bir hale getirebilme gayretidir denilebilir(UNESCO, 1994)

Kapsayıcı eğitimin gerekçeleri ise şöyle tespit edilmiştir. Ekonomik bir gerekçeden dolayı olabilir.Geçmişte farklı dezavantajlı gruplara yönelik özel programlar geliştirme çabaları olmuşsa da bu çabalar genellikle daha fazla dışlanmaya sebep olmuş ve başarısızlıkla neticelenmiştir(UNESCO, 2005)Bundan dolayı günümüzde kültürel, etnik, dil, din ve sosyo-ekonomik statü açısından farklılıklara sahip tüm bireyleri kapsayıcı eğitim anlayışı çerçevesinde bir arada eğitmenin en etkili yol olacağı düşünülmektedir(OCED,2010). Dışlanma ve ayrışmanın artması riskine ek olarak, farklı özelliklere sahip öğrenci gruplarının her birisine yönelik okul ya da programların geliştirilmesi ekonomik olarak d maliyetli olacaktır. Bu bağlamda, kapsayıcı eğitim tüm öğrencilere daha az maliyetli nitelikte eğitim sağlamanın yolu olarak görülmektedir. Bu demektir ki kapsayıcı eğitimin ekonomik gerekçesi bulunmaktadır(UNESCO,2001).

Eğitimsel gerekçeler: Kapsayıcı eğitimin bir diğer faydasının da öğrencilerin akademik performansını geliştirme konusunda olduğu düşünülmektedir. Çeşitli farklılıklara sahip öğrencilere, bir arada nitelikli eğitim sağlamaya çabalayan okullar, bireysel ihtiyaçlara cevap verebilecek öğretim yöntemleri geliştirmek zorunda olacak, böylece bütün öğrencilerin öğrenmeleri olumlu yönde etkilenecektir. Bu durum kapsayıcı eğitimin eğitimsel gerekçesi olarak gösterilmektedir(UNESCO,2001). PISA gibi uluslararası sınavlarında yüksek başarı gösteren ülkelerde okullar arasındaki eşitsizliğin en az düzeyde olduğu ve bireylere sosyo-ekonomik statülerinden bağımsız olarak eşit eğitim/öğrenme ortamlarından faydalanma imkânı sağladığı görülmektedir( OCED,2010).

Sosyal gerekçeler: Herkesin aynı ortamlarda eğitim aldığı kapsayıcı okulların, öğrencilere farklılıklara karşı daha olumlu tutumlar geliştirmesine yardımcı olarak daha adil ve ayrımcı olmayan bir toplum oluşumuna katkıda bulunacağı genel kabul görmektedir. Bu açıdan bakıldığında, kapsayıcı eğitimin toplumlarda kaynaşma, birlikte yaşama ve farklılıkların zenginlik oluşturduğu yönündeki duyguları ortaya çıkarma açısından önemli etkiler yapacağı söylenebilir. Nitekim Salamanca Bildirisi ve Eylem Çerçevesi’nin(1994) 2. meddesinde “Kapsayıcı eğitim oryantasyonuna sahip okulların ayrımcılıkla mücadele edilmesi, herkesi hoş karşılayan ve kabul eden bir toplumun oluşturulması ve herkesin eğitim alma hakkına erişebilmesi” bakımından en etkili araç olduğu belirtilmiştir.UNESCO (2001) bu durumu kapsayıcı eğitimin sosyal gerekçesi olarak açıklanmaktadır.

Hukuki gerekçeleri: Çocuk hakları ile ilgili temel uluslararası düzenlemelere bakıldığında; Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenşn(1989) I.kısım 1. maddesinde yer alan çocuk tanımına göre “Çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” Çocukluk dönemi kendinden sonraki gençlik ve yetişkinlik döneminin önemli bir belirleyicisi olarak aile içi ve dışı ilişkilere şekil veren mesleki kararların belirmeye başladığı, sevgi ve nefret gibi temel duyguların oluştuğu ve çevre ve bireyin kendisi hakkında genel yargılarının belirginleştiği bir dönem olarak önem arz etmektedir. Bundan dolayı söz konusu bildirgede çocukların eğitim haklarına ve almaları gereken eğitimin içeriğine dair detaylı bilgilere yer verilmiştir. Nitekim 28. maddede eğitim imkanlarından toplum içerisindeki tüm çocukların eşit derecede faydalanabilmelerine, 23. maddede özellikle engelli çocukların eğitime erişimlerinin sağlanması gerektiğine işaret edilmektedir.(Convention of the Rights of the Child, 1989).

UNESCO (2005)’ya göre eğitimde hak temelli yaklaşımın şu üç temel prensibi bulunmaktadır. -Bedava ve zorunlu eğitime her bireyin erişebilmesi. -Eşitlik, kapsayıcı eğitime dâhil olma ve ayrımcılık yapılmaması. -Kaliteli eğitim, içerik ve süreçlere erişim hakkı.

Selametle!

Yazarın Diğer Yazıları