Mehmet Kaçar

İslam'da Siyaset!

Mehmet Kaçar

İslam’da siyaset yok diyenlere gelsin benim bu yazı. “Siyaset, Peygamber mesleğidir ve siyaset yapmayan Müslümanları, siyaset yapan gayri müslimler yönetir. Son yıllar da en çok tartışılan konuların başında, “İslam’da siyaset yoktur, parti purti yoktur, oy vermek haramdır” görüşlerinin bura da yanlış olduğunu, şeri deliller vererek bu konuya açıklık getirmeye çalışacağım.
İslam Dini’nin en belirgin ve en temel niteliklerinden biri hem dünya, hem âhiret dini oluşudur. Bundan dolayıdır ki, Hz. Peygamber(sas), Medineye hicret eder etmez, yalnız dar anlamda bir din önderi değil, aynı zaman da siyasi bir lider olarak Medine’de idarenin başına geçmiştir. Din faaliyetleri yanında toplumsal ve siyasi işlerin düzenlenmesi ve yönlendirilmesi işini de üzerine almıştır.Medine’de Müslüman olan ve olmayan bütün unsurların benimsediği bir anayasal belge hazırlayarak dinin öngördüğü ilke ve hedeflerle uyumlu bir siyasi yapı oluşturmaya başlamıştır.
Siyaset mesleğinin, zaman zaman bazı toplumlar da ahlâk ilkelerinin dışına taşınarak değer aşınmasına uğratılmasının geçici bir durum olarak değerlendirmek gerekir.
Hz. Peygamber(sas) ve ashabının önde gelenlerini birer siyasi lider olarak göz önüne alırsak, İslâm’da siyaset ve yönetimin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Bu durumu göz önüne alan İslâm alimleri, genellikle siyasete hem toplumsal(sosyal bir faaliyet) faaliyet hem de bir bilim dalı olarak büyük bir önem arz etmiştir ve siyaseti mesleklerin en şereflisi saymıştır.
İslami bilim dallarından biri olan İslam Fıkhının, en önemli konularından birini yine siyaset oluşturur. Hatta genel fıkıh kitaplarından ayrı olarak İslâm Hukuk literatürü içerisinde “el-Ahkamü’s-Sulatniyye” ve benzeri eser türlerinin yer alması fıkıh bilginlerinin siyaset konusunu kendi ilgi alanları içerisinde görmüş olmaları önemli bir delildir. Özellikle şiiler devlet başkanının tayinini(nasb), itikadi yani imani bir konu olarak ele alması dolayısıyla Kelam ilminde de siyasetle ilgili bazı konulara yer verilmiştir. Ayrıca İslam mütefekkirleri özellikle, muallimi sani Farabi’den itibaren İslâm Kültür Tarihi bakımından büyük değer taşıyan, oldukça orjinal bir siyaset felsefesi geliştirmişlerdir.
Bütün İslam alimleri siyaseti, insanın toplumsal(sosyal) bir varlık olmasının neticesi özellikle iki açıdan gerekli görmüştür.
1-Önce, Siyaset doğal ve toplumsal zorunluluğun bir sonucudur. Şöyle ki: İnsanlar, yalnız başlarına altından kalkamayacakları çoklukta ihtiyaçlarla yüklüdür. Bu durum, insanların birlikte yaşamalarını zorunlu kılar; ancak bu birliktelik, sürtüşme ve çekişmelere de yol açar. İşte ihtiyaçların -çekişmelere yol açmayacak şekilde- barış, güvenlik ve adalet içinde karşılanması ancak siyaset denilen yapılanmayla mümkün olur. Böylece Gazzalî siyasetin ahlakı boyutuna da işaret etmiş olur.
2-Siyaset, dinî hayatın sağlıklı yürütülmesi içinde gereklidir. Çünkü, dünya işlerinin düzgün ve sağlıklı işlemediği yerde dini ödevler de aksar. Bu şekilde toplumda huzur ve güvenliği sağlayan siyaset bireylerin dini yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri için rahat bir ortam hazırlamış olur. Siyasetin din ve dünya hayatına bu hizmeti dolayısıyla İslam alimleri, adaletle yürütülen siyaseti üstün bir ibadet saymışlardır.(Gazzali, İhyâ, I, 12; III, 195-196).
Başta Farabi olmak üzere bütün İslam bilginleri siyaseti, yalnızca dar anlamlarda hakları paylaştıran, sosyal(toplumsal) birliği koruyan, sorumlulukları düzenleyen cismani bir yöntem saymakla yetinmemiş, bunun yanında ve daha da önemlisi, İslamın itikadi, ekonomik(iktisadi) ve ahlaki boyutuna uygun olarak, toplumda ki herkesin mânevi gelişmesini ve en yüksek mutluluktan pay almasını sağlayıcı bütün imkânları araştıran bir disiplin olarak görmüşlerdir. Bu, siyasetin bir peygamber mesleği olmasının gereğidir.
Devletin başında bulunan yönetici de bulunması gereken, zorunlu haller vardır.Bunlar ise şunlardır:
a-Ehliyet ve Liyakat: Hz. Peygamber(sas), “İş, ehlinin başkasına verildiği zaman kıyameti bekle,” (Buhâri, “İlim”, 13; “İmare” , 170) buyurmuştur.
Bir başka hadisi şerifte ise:” On kişi üzerinde bile olsa, yöneticilik yapmış olan her insan kıyamet gününde (Allah’(c.c)ın huzuruna) elleri boynuna bağlı olarak gelir. Sonra da ya adaleti sayesinde kurtulur veya haksızlık etmiş olduğu için mahvolur.”(Dârimi, “Siyer”, 72).
2-Adalet ve dürüstlük: Sa’d Suresinin 26-28 inci ayetlerinden çıkan sonuca göre müttaki(takva sahibi) bir yönetici, yönetimini adalet ve hakkaniyet ölçülerine göre sürdürür; hüküm ve kararlarını keyfi arzularına uyup, Allah’ın(c.c) tayin ettiği ölçülerden sapmaz. Siyaset mesleğinde adalet ve dürüstlük bütün faziletlerin başında gelir.
3- Siyasi Otoriteye saygılı olmalıyız. “Allah’a(c.c), Peygamber’e(sas) ve içinizden çıkan(sizden olan )yöneticilere itaat ediniz.”(en-Nisa:4/59).
Hadisi Şerifte de:”Kendi işlerinizi yürütenlere (devlet adamlarına) itaat edin, Rabbinizin cennetine girin(Hak, Adalet ve İslam)”(Tirmizî, “Cuma”, 81). Ehli sünnete göre; devlet başkanının şahsı günahlar da olsa ona itaat edilir.(Zalim olmamalı).
Etkili ve güçlü bir siyasal yönetimi huzurlu bir dünya hayatının başlıca şartlarından en önde gelenidir. Etkin ve güçlü devlet, çok farklı arzu, ihtiras, menfaat arayışında olan insanları kontrol eden, uzlaştırıp kaynaştıran, onları birbirine zarar vermekten alıkoyan, hukuk düzeni sayesinde düşmanlık ve haksızlıkları önleyen bir sosyal ve siyasal yapı ve otoritedir.
Amr b. Âs’ın (r.a), “Ehliyetsiz olsa bile (Müslüman) bir hükümdarının varlığı, anarşinin sürüp gitmesinden daha hayırlıdır.” sözünü bir kez de biz hatırımızda tutalım.
4-Toplum da, haksız yönetime karşı tavır alır. “Emir bil-ma’ruf nehy ani’l münkeri” yerine getirir.
demek oluyor ki, her Müslüman siyasi otoritenin dindar, adalet ve hukuka uygunluğu süresince itaati gerekmektedir.
Selametle.....
 

Yazarın Diğer Yazıları