Mehmet Kaçar

İSLAM'DA İLK TANK VE FÜZE TAİF'TE YAPILDI!

Mehmet Kaçar

Etvas harbinde, dağılan müşrik ordularının bir kısmı yani Sakifliler kaçarak Taifin muhken kalelerinin içerisine sığındılar. Sakifliler ile birlikte Hevazinlilerden bir kısmı Taife kaçarak onlara sığındılar. Taif kalesinin duvarları çok kalın örülmüştü. Dış tehlikeler için ciddi bir tedbir alınmıştı. Bu kaleye sığınan müşrikler kendilerini İslam ordusundan koruma altına almışlardı. Harp komutanlarından birisi olan Mâlik İbn Avf’da Taife sığınanlar arasında yer alıyordu.
Rasûlullah(s.a.v) kaçan müşrikleri takip ederek Taif kalesi önlerine kadar geldiler. Taif kalesi surları içerisine sığınan Sakiflileri belirli bir zaman kuşatma altında tuttular. Taif kalesi surları dış tehlikelere karşı kalın örülmüş ve çok sağlam duvarlardan oluşuyordu. Kale içerisinde de su ve bir yıldan fazla bir zaman için yetecek erzak depolamıştı. Kale’den dışarı çıkmadan bir yıldan fazla bir zaman için kale’de yaşama ortamı oluşturulmuştu.
Müslümanların yapmış oldukları ilk hücumlar esnasında ok menziline girildiği anda, surlardan atılan oklardan isabet alan ve şehit olan sahabeler vardı. Müslümanlar kale surlarına yaklaşabilmek için yeni çareler aradılar ve bugünkü Tank’a benzeyen debbâbeleri(altında dört tekeri olan, üstünde insan boyundan yüksekte, deriden kaplı korumalığı olan savaş aracı) kullandılar.
Debbâbeler, üzerindeki deri korumalığı ve altındaki tekerleklerle hareket sağlayıp, atılan oklardan koruyarak kaleye çok yaklaşma imkanı sağlayan bir harp aleti olmuştu.
Ne var ki kalede ki düşman ordusu da çok geçmeden bu tanka karşı yeni bir imha silahı bulmuştu. Onlarda füze diyebileceğimiz ya da tank savar bombası olan ateşte kızdırdıkları demir parçalarını devreye sokmuşlardır. 
Kalenin zaten çok iyi ayarlanmış bir savunma sistemi bulunmaktaydı. Surlardan atılan alevli ve kızgın demir parçalı, debbâbelere isabet edince, zaten ahşaptan yapılmış olan ve insan gücü ile çalıştırılan debbâbeler tutuşuyor ve yanarak yok oluyordu.
Müslümanların, gözü pek mücahit orduları bugün kü anlamda füze diyebileceğimiz ve ilk defa bu savaşta ve kuşatmada kullanılmaya başladıkları mancınık silahını da devreye soktular. Bu da uzaktan kale duvarlarını ve surlarını delmek için denenmişti. Ne var ki bu da kale duvarların yıkmaya yetmedi ve bir tek gedik dahi açamadılar.
Kale içerisinde de çok uzun süre, dışarı çıkmadan yetecek kadar erzak depolandığı için de giriş ve çıkışları tutmak ve içeri giriş ve çıkışları engellemek de caydırıcılık görevini yerine getiremiyordu. Müslüman ordularının her hucumunda da zayiat oluyordu. Bir başka önemli neden de, çok uzun süre kuşatmaya Müslümanlarında gücü ve ekonomisi yetmeyebilirdi.
Allah Rasûlü(sav) istişare yolu ile komutanları ile birlikte bir duru değerlendirmesi yaptı. İstişare sonucunda kuşatmanın sona erdirilmesi kararı verildi ve Müslümanlar kuşatmayı kaldırdılar.
Taif Kalesi’nin etrafından ayrılırlarken de; “Allah’ım Taif’lilere hidayet nasip eyle. Onları bize getir!” diye dua ediyorlardı. Taif halkının kalplerinin yumuşamasını, kendilerinin gelerek İslam’ı din olarak seçmelerini ve ona sımsıkı sarılmalarını dualarında istiyorlardı. 
Taif kalesi kuşatması, yaklaşık 10 günden fazla sürmüştür. Bu kuşatma esnasında Allah(c.c) Rasûlü’nün(sav) münadileri(tellalları/çağırıcıları) kale içerisinde ki halka şöyle sesleniyordu:
1-Kale’den dışarı çıkıp, kaleyi terk edenlere asla dokunulmayacağını ve onlar güven içinde olacaklarını ilan ediyorlardı.
2-Hürriyette olacaklar ve esir alınmayacaklar dı.
Bu nidâlar kısmen de olsa meyvesini vermiş, 23 civarında ki insan kaleden dışarı çıkmayı yeğlemişlerdi.
Allah Rasûlü(sav)in, nidacıların dediği gibi onları serbest bıraktı. Bunlardan İslam dinini din olarak seçenler oldu. Yani hidayet bulanlar vardı.
Taif kuşatmasını kaldıran İslam ordusu Cirâne vadisinde konaklamak üzere geri döndüler.
Buradan çıkarabileceğimiz bir sonuçta şudur. İslam dininin bekası için ülkeye silah sanayinin yenilenmesi ve yeni tekniklerin geliştirilmesi için zekât verilebileceği gerçeğidir.
 

Yazarın Diğer Yazıları