Mehmet Kaçar

İslam'da halife konusu!

Mehmet Kaçar

İlk önce şu konuya parmak basmakta fayda var. Kur’an’ı Kerimde  yer alan “halife” kelimesinden maksat insanlar mı, yoksa cinler mi?

Bu konuda da âlimler arasında ihtilaf vardır. Âlimlerin büyük bir çoğunluğuna göre ise insanlardır. İbni Kesir’e göre ise Hz. Âdem(a.s) bizzat kendisi değil ondan türeyen nesildir. Nitekim “Sizi dünya da halifeler yapmış olan O’dur”(Enam: 6/165).

Bu ayeti kerime çoğul sigası olduğu için, insanlar yani insan nesli kast edilmiştir.

“O nesneler/putlar mı üstün,  yoksa çaresiz kalıp kendisine yalvaran insanın duasını kabul edip sıkıntısını gideren ve sizi dünyada halifeler yapan Allah’mı?” (Neml: 27/62).

Bu ayeti kerimelerde insanlık halifesinden söz edilmektedir. Eğer bu ayetden ikinci mana kast edilmiş ise bura da şu neticeye ulaşılabilir. “Yeryüzünde bir halife kılacağım” demek olur ki bu, Hz. Âdem’in yeryüzünde yaratıldığını göstermez. Zirâ, “Cailin/ceale” kelimesi, yaratmak manasına geldiği gibi, kılmak, yapmak manasına da gelir. Taberi, Maverdi, Beyzavi, Şevkani, Zemahşeri, Razi, Alusi bu ikinci manayı kabul ederler.

Halife, sözlükte birinin yerine geçmek, bir kimseden sonra onun yerine gelip onun makamına oturmak manalarına gelir.

Özellikle sonradan gelip onun makamına oturmuş olduğu için ona halife denilmesinin yeterli olmadığı kanaatindeyim. Halife olan bir kimse öncelikle kendinden önceki halifenin yapmış olduklarını yerine getirmelidir ki ona ancak bu özelliğinden dolayı halife denilsin.

Yüce Allah(c.c.) meleklere yeryüzünde bir insanı yaratacağını haber verince insan için “bir halife “ ifadesini kullanmaktadır.

 “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” dedi. Melekler de “Yeryüzünde fesat yapacak, kan dökecek kimselerimi yaratacaksın? Hal bu ki biz seni hamdinle tespih ve takdis ediyoruz” buyurdular. (Bakara: 30).

Günümüzde “Allah’ın Halifesi” ifadesi çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Hatta çoğu kişi bu ifadenin Kur’an’da Bakara Suresinde geçtiğini zannetmektedir.

Kur’an’ın yukarıda verdiğimiz ayetinde geçen ifadesine göre “Yeryüzünde bir Halife”  şeklindedir ve kanaatimizce  bu ifade ile “Allah’ın Halifesi” kast edilmiş olmaz. Zira Allah(c.c.) ile insan arasında bir benzerlik asla söz konusu olamaz ki insan Allah’ın Halifesi olsun. Bu yaklaşım Hıristiyanlarda var. Allah-oğul ikilemin de olduğu gibi.

Allah’ın emirlerini yeryüzünde uygulayan anlamında da “Allah’ın Halifesi” olması söz konusu değildir. Çünkü meleklerin tepkisi: “ Kan döken, fesat çıkaran birini mi?” şeklinde olmuştur. Hangi anlamı alırsanız alınız, Allah’ın Halifesi asla kan dökmez, fesat çıkarmaz.”

O halde insan, kan döken ve fesat çıkaran,  ayrıca benzer bir canlı türünün yerine yaratılmış olmalıdır. İnsan o canlı türünden farklı olması  ise, ona isimlerin öğretilmiş olmasıdır ki bu sayede insan bilgi üretebilmektedir. Eğer insan bilgi üretememiş bir canlı olmuş olsaydı, yeryüzünün geliri insanlara yeterli olmazdı

Müfessirler çoğunlukla bu canlı türünün cinler olduklarına kanaat getirmişlerdir. Derler ki;  yeryüzüne Cinler hakimdiler. Kan döküp fesat çıkardılar. Yüce Allah melekleri gönderdi, yeryüzü hakimiyeti onların elinden alındı. Cinlerden olan İblis’in/ Şeytan’ın insana düşmanlığı da işte bu yüzdendir. Hz. Âdem’e secde etmemesinin bir nedeni de budur.

Peygamberlerin ve hassaten Peygamberimizin asli görevi ise tebliğdir. Ne var ki Peygamberimiz bu asli görevinin yanında devlet başkanlığı görevini de yürütüyordu.  Efendimizin vefatından sonra onun yerine devlet başkanlığına Hz. Ebu Bekir(r.a) getirildi ve ona “Allah’ın Halifesi” değil de Resulüllah’ın(s.a.v) Halifesi” adı verildi.  O’nun da vefatından sonra yerine seçilen Hz. Ömer’e ilk başlarda ”Resülullah’ın Halifesinin Halifesi” denildi. Ama Hz. Ömer, bu isim çok uzun olduğu  için, bir de benden sonra gelene ne diyeceksiniz dedi ve makamına bir isim bulunmasını istedi. Ashab-ı Kiram; “Emiru’l Mü’minin “ adında karar kıldı. Daha sonra Hz. Ali’ye de “İmam” adı verildi.  Bir müddet “İmam” ifadesi kullanıldıysa da Müslüman  devlet başkanlarına  genelde “halife” tabiri kullanılmaya devam edildi. Bunun yanında başka terimlerde kullanılmıştır. Hilafet kurumunu konu alan

“Ahkamu’s-Sultaniye" isimli eserlerde anlatılanların büyük bir çoğunluğu ictihat neticesinde ve o günün gerektirdiği şartların tespitindedirler.” Günümüz ifadesiyle bunlar tarihsel konulardır, geçmişte değiştiği gibi bu günde değişebilir; Reis, başkan olabilir. Oysa Kur’an âyetleri ve sahih sünnetin nassları geçmişte, günümüzde ve gelecekte de geçerlidir yani evrenseldir. Tarihsel olan ictihatları, dini nass gibi algılarsak tarih dışında kalmaya mahkum oluruz.  Ne Kur’an da ve ne de hadisi şeriflerde “devlet başkanlığı” anlamında “halife” geçmemiştir.

Aslında verilecek isim o kadar önemli değildir. Önemli olan tavsiye ve ahkâmının uygulanmasıdır.

Kendisine Müslüman’ım diyen birinin  Kur’an’da da zikredilen hükümleri kabul etme konusunda muhayyer(seçme) hakkına sahip değildir. Şahsen halife teriminden yana bugün sıkıntı olduğu için  halife denilmesi taraftarı değilim. Çünkü bu terimin zihinlerde etkin bir takım çağrışımları var.

Mesela ümmetin tek bayrak ve tek devlette birleştirilmesi ve ümmetin tamamının başında bir halifenin olması artık mümkün görünmüyor. İslam devletlerinin her biri kendisini “Hilafet devleti görüyor.  Müslüman bir devlet,  devlet  başkanına “halife” derse başta diğer Müslümanların tepkisini çeker, birleştirici olmayacağı gibi tam tersine ayrıştırıcı olur. Selam ve Dua ile!

Yazarın Diğer Yazıları