
İslam Medeniyetinde 'Evler Müslüman Olurdu'
Mehmet Kaçar
Osmanlı İmparatorluğunda büyük aile modeline göre toplum şekillenirken, evlerde büyük aileye göre düzenlenirdi. Cumhuriyet döneminde yönümüzü batıya çevirdik ve batıdan çok katlı ev modeli ile küçük aile veya parçalanmış aile yapısını ithal ettik. Eski büyük aile modelinde genelde evler kerpiç ve tek katlı, ortadaki bahçenin etrafında odalardan oluşur, bu odalarda damatta dahil bir ve beraber yaşarlardı. Mutfak genelde bahçe olurken eve giriş kapısı büyük bir kapı ve üzerinde geniş bir çatı bulunur. Bu çatının büyük olmasının amacı yoldan sıcak günlerde geçenlere bir gölgelik soğuk ve yağışlı günlerde bir sığınak ve şemsiye görevi görürken, buraya sığınan misafir kabul edilir ve onun ihtiyaçları anında karşılanırdı. Her oda da banyo ve yüklük bulunur tuvalet ise bahçenin en uzak köşesine yapılırdı. Ailenin çocukları bahçede oynarlarken ailenin her ferdi onların eğitimlerinden bizzat sorumlu tutulurdu.
Cumhuriyet dönemi ile batı tipi çok katlı ev tipi ve küçük aile modeline geçtik. Burada aileler küçüldü ve evler katlı hale geldi ve komşular dahi bir birini tanımaz hale oldu. Son yıllarda da deli ev modelini bıraktık akıllı(iletişimli) ve tesettüre uymayan yüzme havuzlu evlere milyonları yatırdık.
İslâm Medeniyetin de batı taklitçiliği başlamadan ve öz kültürümüzün dejenere edilmeden önce evlerimiz de Müslüman dı.
Genelde “U” şeklinde yapılan tek katlı evlerin odaları kenarlarda olur hem bahçe duvarı görevini de görürdü. Orta yerdeki bahçe çeşitli meyve ağaçları, bahçe çiçekleri ve uygun olan yerde bahçe ağaçlarını ve çiçeklerini sulamak için küçük bir havuz bulunurdu. Bu evler yapım aşamasında kıble yönünde yapılır ve giriş kapısı kuzeyde olurdu. Şehre yeni gelen bir kişi binalara bakarak kıble yönünü kolayca bulurdu. Yine bu evlerde misafir odalarında temiz yataklar ve “suluk” denen banyolar bulunurdu. Tuvaletler kesinlikle ön ve arka tarafların kıbleye gelmemesi için hassas davranılır böyle olan bir tuvalet hızla değiştirilir, kıbleye saygısızlık sayılırdı. Odaların bahçeye bakan yönlerinde sundurma denen balkonlar hiçbir zaman dışarıdan görünmez ve balkonda oturanlar dışarıdan rahatsız edilmezlerdi. Yaz günlerinde aileler bu balkonlarda oturur ve seslerin dışarıya duyulmamasından dolayı rahat bir şekilde sohbetlerini ederlerdi. Bu evlere gelen yalnız bayanlar portal denen geniş kapıda bulunan küçük zil sesini çalar ve evdekiler kadının gelmesinden dolayı durumu ona göre ayarlarlardı. Erkek gelirse tok ses çıkaran büyük zili çalardı ve durum ona göre ayarlanırdı. Eve gelen misafire aç mısın tok musun diye sorulmaz bu misafiri küçük düşürme anlamına gelir ve hemen bir fincan kahve hazırlanır, yanına da bir su bardağı su konulur, eğer misafir suyu önce içerse aç olduğuna kanaat edilir ve hemen yemek hazırlanır, eğer önce kahveyi içerse tok olduğuna kanaat edilirdi. Bu ev modelinde pencereler bahçe tarafına bakardı. Eğer zorunluluktan dolayı cadde yönüne bir pencere açılmışsa onunda perdesi 24 saat kapalı tutulurdu. Bahçe ve evin içerisi dışarıdan hiç kimse tarafından görülmezdi.
Başlığa bakarak şu soruyu sorduğunuz tahmin eder gibiyim. “Hiç evin Müslüman’ı olur mu?”
Olur olur bal gibi olur efendim. Geçmişimizde olmuşsa bugünde yaparsak olur. O zamanlar kapılarda tok ve ince zil sesleri kullanılmışsa bugünde kullanılabilir. Burada müteahhit ve ev alacak olan kardeşlerimize çok önemli görevler düşmektedir. Artık akıllı(iletişimli) evler yerine Müslüman olan evler yapmalıyız veya yaptırmalıyız.
Müteahhitlerimiz, inşaata başlarken evlerin yönlerini ve cephesini, istikametini kıble yönüne çevirebilirler. Yüksek mimari yerine yatay mimariye geçebilirler. Şehir manzaralı, orman manzaralı, dağ manzaralı, göl ve deniz manzaralı , tesettüre uymayan havuzlu evlerden önce kıble manzaralı evler yapılabilir.
Dairelerin iç mimarisine de bir el atma zamanı çoktan geldi geçti bile. Odalar İslami usullerde ki oturma şekline göre yapılmalı. Oysa bizim bugünkü ev düzenin de herkesi bir salona doldurup aynı yerde oturtmaya göre düzenleniyor. 50 metre kare büyüklüğünde salonlar var ve diğer odalar 10 metre kare küçüklüğünde. Misafir odalarında misafirlere hitap eden lavabolar bulunmamakta. Duvarlar ve katlar arasında izolasyon yok. Katlar da her ailenin konuştuğunu herkes duymakta. Ses yalıtımı meselesi çok acil olarak çözülmelidir.
Mutfaklar yapılırken yemek kokularının komşuların iştahasını kabartmayacak veya duymayacak şekilde bir önlem alınmıyor. Yemekler nerede yenir veya komşular bunu görür mü diye hiç düşünen yok.
Tuvaletler ve banyolar yapılırken kıble hassasiyeti ve misafir hassasiyeti gözetilerek yapılmıyor. Lavabolar, abdest almaya ve herkesin ayaklarını özellikle 18 yaş altı ve 65 yaş üstündekiler için rahatlıkla yıkayabileceği bir şekilde değiller.
Musluklar yine abdest almaya müsait şekilde yapılmıyor . Çünkü eller dirseklerle beraber ve ayaklar yıkanırken musluk mesafesi çok dar.
Evlerin balkonlarında İslami hassasiyet gözetilmiyor. Karşı ya da yan komşular rahatsız olmayacak şekilde yapılıp dizayn edilmiyor. Yahut da onlar seni rahatsız etmeyecek şekilde bir donanıma sahip değiller.
Bu ve benzeri donanımlardan sonra ev alanları faizli kredilere boğmuyorsa alınan bu ev o zaman Müslüman bir ev demektir.
Tabi ki müteahhitler bu bilinçte olması gerekirken ev alacak olanlarda bu bilinçle yetiştirilmeliler. Müteahhitlere ev alacaklar şunu çok rahat bir şekilde sorabilmeliler. Bana satacak Müslüman bir evin bulunur mu? Müslümanlar bunu müteahhitlere sormuyorsa, suçu önce kendinde aramalıdırlar!.... Selam ve dua