
İSLAM MEDENİYETİ YÜZMEYİ NASIL GÖRÜR?
Mehmet Kaçar
Bu konuyu bura da gündeme getirmemizin iki nedeni var. Birincisi anlı şanlı Üniversite Profesörünün “Arabistan da deniz mi var da yüzme sünnet olsun” şeklinde ki görüşleri ve diğeri de İslami kesim de “Efendimiz ve Hz. Ebubekir “havuzlu bir evde oturup her gün yüzüyorlardı” bunun içi yüzme sporu çok büyük bir sünnettir” görüşleridir.
Bu iki görüşte tutarsız ve İslamdan uzak olan görüşlerdir.Bu kısa açıklamadan sonra gelelim Profesörün görüşlerine karşı İslamın görüşlerini sıralamaya:
Öncelikle öğrendik ki bu profesör bey efendi, inanç yönünden ve özellikle de sünnetten karşıtlığı ile bir hayli gündeme yerleşmiş biri. Ayrıca ilim kisvesi adı altında Efendimizi ve onun sünnetini küçük görecek veya onunla alay edecek şekilde bir yapı arz etmektedir.
Şunu belirtelim ki, Türkiye’de doğan biri ABD vatandaşı olamaz mı? ya da Uçakta doğup büyümeyen kişi pilot olamaz mı? Deniz de doğmayan gemi kaptanı olamaz mı?
Hollanda da portakal yetiştiremezsiniz, ancak onların sembolleri ve milli renkleri portakaldır.
Tabi ki de hepsi olabilir. Bir kişinin ilim kisvesi adı altında alim olması gerekmiyor. Ebu Cehil ve Ebu Leheb de kendi kavimlerinin liderleri ve o döneme göre profesörleri mesabesindeydi. Okuma yazma biliyorlar, zenginler, kabile reisleri ama onlar hakkın da cahil lakabını bizzat Allah verdi.
Amerikalı bir profesör ateist olsa ve bu adamın cennete gireceğini kim söylerdi. Demek ki Obama’nın cennete gitmesi için Müslüman olması gerekmez mi?
Bütün bunların ne ilgisi var demeyin! var tabi ki. Profesörümüz yüzmenin sünnet olması için denizi ve havuzu şart göstermiş, deniz ve havuz yoksa yüzme de sünnet olmaz demiş.
Ayrıca, Ceziretül Arap bir yarım ada ve o Profesörümüz bunu gayet açık ve net olarak biliyor. Kızıl deniz diye de bir denize sahipler. Bunun önemini bilen Efendimiz(s.a.v) :”Deniz tarafında nöbet tutan askerlerin daha çok sevap kazanacağını” belirtirken ayrıca “ümmetinin denizlere açılacağını” bildirirken, deniz yok bura da, oturun oturduğunuz yerde” de dememiştir.
Bir de şu Müslümanların hali var ki bu halleri o profesörün İslam’a dindar lef etmesine neden oluyor.
Ne demiş bizim dindar Müslümanlarımız:”Efendimiz ve Hz. Ebubekir, Medine de havuzlu bir evde oturmuşlardır. Yüzme onun için sünnetmiş”
Be kardeşim, “Hz. Osman(r.a); su kuyuları önce o kiraladı, sonra da satın alıp, Müslümanlara vakfetti.” Ondan önce Müslümanların, abdest almayı bırak içecek suları yoktu. Çünkü Medine de ki su kuyuları Medineli Yahudilerin mülkü idi. Hz. Osman (r.a) önce kuyunun birini kiraladı daha sonra da satın aldı. İşte bu gün hala hacıların ziyaret ettikleri Hz. Osman kuyusu bu kuyudur.
Şimdi Hadisi Şeriflerden bu konumuza deliller getirelim.
gayeli oyunlar dan askerlikle ilgili oldukları için erkeklere ait olanlar üzerin de Hz. Peygamber (a.s) ısrarla durmuş, bunlara teşvik sadedin de pek çok hadis irad etmiştir. Bu meyanda en çok üzerin de durulanlar ise “atıcılık, binicilik, yüzme ve yürüme”dir.
Peygamber(a.s) bir babanın evladına karşı vazifelerini sayarken “helal rızıkla beslemek”, “yazıyı öğretmek”le birlikte bunlardan atıcılık ve yüzme öğretmeyi de zikreder. Keza, Tirmizi’nin “sahih” olduğunu tasrih ettiği bir rivayette, insanoğlunun bütün eğlenceleri batıl ilan edilirken “atma, binme, yüzme ve hanımıyla eğlenme”,bundan hariç tutulmuştur ve bunların “hak” tan olduğu tasrih edilmiştir.
Şimdi yukarı da saydığımız teşvikleri ayrı ayrı inceleyip aktaralım.
Atıcılık: Gayeli oyunlarla olarak tasvif ettiğimiz gruba dahil olanlar arasın da en fazla ehemmiyet verilen ve ısrarla üzerin de durulan budur.
Hemen belirtelim ki -ilgili ayetin Hz. Peygambere- Rasulullah(s.a.v); “atıcılık”ı, tafdil ederken, “ok atma” diyerek, devrinde geçerli atma vasıtasıyla kayıtlamıyor, alel ıtlak atmayı övüyor ki bu ifade ye -zamanımız da(atmak kuvvettir-hadisi şerifi) ki atom, roket, hidrojen, füze v.s dahil- her devrin atma vasıtası girmektedir. Böylece “atma” fiili üstünlüğünü koruduğu müddetçe sünnetin ve dolayısıyla ayetin- çağrısı aktüalitesini ve geçerliliğini bütün canlılığı ile muhafaza edecektir.
Kur’an-ı Kerim’de:” Siz onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve (cihat için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın...”(Enfal:8/60). Ayetin de geçen kuvveti Hz. Peygamber(a.s) :” Bilesiniz ki kuvvet remy’dir, bilesiniz ki kuvvet remy’dir, bilesiniz ki atmak remy’dir”. Remy ise atmaktır diyerek, tekitli(vurgulu) tarz da, kuvveti “atmak olarak “tefsir ederek “atma” ya ve “atıcılık”a müstesna bir yer vermiştir.
Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v): At yarışlarında hazır bulunup, hatta taraf bile tuttuğuna şahit olmaktayız.
Ancak buna mukabil tarafın: “Siz o tarafı tuttunuz” diyerek atıştan vazgeçmesi üzerine Hz. Peygamber ‘Atın! Ben ikinizle de beraberim.” diyerek taraf tutmaktan vaz geçer.
Hz. Ömer(r.a)gerek hutbelerinde Medine halkına, gerek mektuplarında Şam, Azerbaycan, gibi civar halklara; Ebû Ubeydeti’ bnü’l-Cerrâh gibi komutanlarına yazarak hadislerde zikredilen durumları kaydedip atıcılık, binicilik, yüzme ve koşma gibi askeri talimlere(gayeli oyunlara) ehemmiyet verilmesi, bunların çocuklara öğretilmesi için sık sık talimatlar vermiştir.
Hz. peygamber(a.s) daha önce de zikrettiğimiz gibi, atıcılığı, biniciliğe takdim etmekle beraber bunun da ihmal edilmeyip behemahal öğrenilmesi ve çocuklara öğretilmesi, mümkün mertebe günlük eğlenceler arasına dahil edilmesi için ısrar etmiş, at ve deve yarışlarına teşvik etmiştir(şimdi de, Tank, Uçak sürmeye top, füze atmaya teşvik etmek gerekmektedir.).
Peygamber Efendimizin(s.a.v) zaman zaman da koşu yarışları tertiplediği, bunları maddi ödüllerle mükafatlandırdığı rivayetlerden anlaşılmaktadır.
Bazı rivayetlere göre -bizzat Hz. Peygamber(a.s)de bir defasında, antremanlı, bir seferinde de antremansız deveyle olmak üzere- iki defa yarışa katılmış, antremanlı deve ile altı mil mesafe tutan Hafya ile Seniyyetü’l-Vedâ arasın da, antremansız deve ile bir mil mesafe arasın da koşmuştur.
Fakat şu rivayete bakarsak Hz. Peygamber(s.a.v)in daha fazla binme yarışları yapmış olabileceği hükmüne varabiliriz.
Hz. Enes(r.a) anlatıyor:” Hz. Peygamber(a.s)in Adbâ adında devesini hiç bir deve geçemezdi. (Bir gün) bir bedevi yarışı kazanmıştı ki bu durum Müslümanların ağırına gitti. Resûlullah(a.s) onları teskin için şunu söyledi:”Dünya da her yükselişe, bir alçalış(her kemale bir zeval), vermek Allah üzerine Hak’tır.” Hz. Peygamber’in deve ile atı da bir birleriyle yarıştırdığı rivayetlerde geçmektedirler.
Efendimiz’in çocukluğun da Medine’de öğrenmiş olduğu yüzcülüğü de takdir edip “atış ve yüzmeyi bilenlerden memnun kaldığı” belirtilen Hz. Peygamber(a.s)in yüzmeyi öğrenmeleri için de ümmetine teşvikleri mevcuttur. Kitabet, atıcılık ve biniciliğe olan teşvikleri meyanın da yüzmenin de zikredildiğini görmüştük.
Süleyman Ateş:”Peygamberimiz üç sporu teşvik etmiştir. Atıcılık, yüzme ve binicilik. Yüzmeyi, ok atmayı ve ata binmeyi öğrenin ve öğretin teşvikleri var. Bu eylemler sünnettir. Ancak bu eylemlerin ibadetle bir alakası yoktur. Sadece yüzmeye teşvik vardır. Yüzmek için büyük masraf yaptırılıp yüzme havuzu yaptırılamaz. Bu büyük israftır ve ayrıca su kaybına neden olur .” Tabiki bu durum da Medine gibi suya çok ciddi boyutlar da ihtiyaç duyan bir şehirde israfın en şiddetlisinden olmuş olur.
M. Saim Yeprem:”Peygamber Efendimizin yüzme, binicilik, ok atma gibi maharetleri vardı. Bedeni geliştirebilmek, idmanlı olmak için bu sporlar peygamberimizin tavsiyesidir. Ve peygamber Efendimiz(a.s)in tavsiyesi de en genel anlam da sünnettir. Tavsiye etti diye yüzme havuzu yaptırmak peygambere sevgi gösterir ama dini hüküm olarak algılanmamalı. Bunu yaptırmayan dini hükümlerini yerine getirmemiş gibi mütelaa edilmez.”
Beyza Bilgin: “Hz. Muhammed dayısının evinde ki havuz da yüzme öğrenmiş ve faydalı olduğunu söylemiş dolayısıyla Peygamberin tavsiye ettiği şey sünnet sayılır. Tabi ahlaki hükümler gibi Müslümanların yerine getireceği bir hüküm değildir. Yüzmeyince dini hükümlülüklerini yerine getirmiyor sayılmaz.”
Burada şu neticeyi çıkarabiliriz. “Yüzme uygulaması, yani öğrenilmesi gerekli, vücut sağlığı için gerekli bir sünnettir. Ancak bu ne bir ibadettir ve ne de ibadet kastı ile yapılır, yapmadığında da bir yaptırımı yoktur.
Yüzme havuzları ve bu havuzlar da kullanılan sular da israf niteliğindedir. Yüzelim amma bunu da israfla yapmayalım.
Selam ve Dua ile...