Mehmet Kaçar

İnsanlar tarafından anlaşılmak anlamak kadar önemli!

Mehmet Kaçar

Halk arasında dilden dile anlatılan bir hikâye vardır: “Serçe yavrusu, gök gürültüsüyle beraber yeryüzüne inen yağmurun altında kalır ve boğulma korkusu ile tir tir titremeye başlar. Ağına soluna bakar, Korkudan kırk kantar yağım eridi’ der. Yoldan geçen biri başını çevirir, ‘Senin etin ne, budun ne, beş dirhem bile etmeyecek kadar küçük bir kuşsun. Nasıl olur da kırk kantar yağın erimiş olabilir’ der. Serçe başını kaldırır, ‘Herkesin kendine göre bir dirhemi vardır, benim de kendime göre bir dirhemim var’ der.” Hikâye, muhatabını dinlerken anlamak ve baston uzatmak yerine bilirkişi havasına bürünüp nasihat etmeye kalkan bireylerin durumunu özetliyor bence…

Göğsünüzde biriken yükü taşıyamaz hale geldiğinizde güvendiğiniz bir arkadaşınıza ulaşır, içinizi(sırlarınızı-üzüntülerinizi) açar ve ondan sadece bir baston uzatmasını beklersiniz. Anlaşılmaya ihtiyacınız vardır o anda nasihat dinlemeye değil… Fakat karşı taraf fizikî olarak sizin yanınızda yer alsa da ruhen sizlerden çok uzaklarda, çok ötelerde ve sizin ihtiyacınız olan şeye değil kendi ihtiyacı olanlara odaklanmışlardır. Sizin düşüncelerinizden faydalanıp zayıf yanlarını beslemeye kalkmış ve kendisine bir konum yüklemiştir. Güvenerek içinizi açtığınız arkadaşınız büyüklenmeci tavırları ve sıkıcı nasihatleri ile göğsünüzdeki yükü daha da artırmış ve elindeki bastonu size değil kendisine uzatmaya kalkmıştır. Yanınızda, yakınınızda zannettiğiniz kimse aslında çok uzağınızdadır ve sizin acınızdan beslenerek komplekslerini tatmin etmeye çalışmaktadır…

Göğsünüzdeki yükü bir dostunuzla, bir arkadaşınızla paylaşıp güne daha zinde başlamaya niyet ediyorsunuz. Muhatabınızla konuşurken anlaşıldığınızı hissetmek, yalnız olmadığınızı bilmek ve direncinizi artırmak istiyorsunuz. Zor günlerinizde yanınızda yer alacak ve size el uzatacak dostlarınızın olduğunu hissedip yükünüzü onlarla paylaşmayı hedefliyorsunuz. Yani siz yüreğinizdeki ustura yarasının sızısını hissedecek ve sizin can yakan acınıza kardeş olacak bir dosta ihtiyaç duyuyorsunuz. Siz sadece derdinizi anlatmak istiyorsunuz, yalnız olmadığınızı da bilmek istiyorsunuz.  Ama muhatabınızın bunlarla hiçbir ilgisi yok. O kendi iç dünyasında beslediği kompleksli, güçsüz, bencil ve sevgi açlığı çeken çocuğu beslemeye çalışıyor ve ruhen sizin değil o çocuğun yanında yer alıyor. Bilinen bir gerçektir: Bir kimse size bir probleminden bahsettiğinde hadiseye onun fenomolojik alanına girip, acısını anlamaya çalışmamışsınız ve kendi ihtiyacınız olan şeye yönelmişseniz ve karşı tarafın yükünü daha da artırmış olursunuz. O nedenle muhatabınıza nasihat etmek yerine sessizce dinleyin ve geribildirimler vererek anladığınızı hissettirin, bu onun kendini iyi hissetmesini sağlayacaktır.

 Son zamanlarda gündemden düşmeyen ve hemen hemen herkesin azgında olan empati kavramı,  Allah’ın insana bahşettiği bir kıymetli değerdir ki, bu sayede dostluklar kurulabiliyor ve insani ilişkilerimizi sürdürebiliyoruz. İslâm kültüründe çocuklar empati yeteneğini ailede geliştirirler ve bu yeteneği bir ömür kullanırlar. Bunun için sistemli bir eğitime ihtiyaç yoktur. 

Yazarın Diğer Yazıları