
İnsanın Yaratılış Evreleri
Mehmet Kaçar
Cenab-ı Allah(cc), Meleklere, özgür iradesi ve hürriyeti ile beni Rabb bilecek, birini yaratacağım deyince, Melekler, Rabbımız, biz sana yetmiyormuyuz,ibadette bir kusurumuzmu var diye niyaz edince, Rabbil Âlemin “ben sizin bilmediklerinizi bilirim” cevabını aldıktan sonra, insanı dört evrede yaratmıştır. Bu gün burada, İnsanın yaratılış evrelerini vermeye çalışacağım.
Birinci evre, ölü şekilde bulunan ve insanın yaratılmasında kendinden alınacak parçaları bekleyen “salsal”denilen çamurdan Meleklere Allah’ın emriyle, coğrafi kıtalardan getirilen toprak parçalarından, insan maketi yani dış görünümü düzenlendi. Dış yani görünen kısım yaratıldı. Bu kadar harika bir görünüşü ancak ve ancak, Allah dizayn etmiştir. Diğer yaratıkların mühendislikleri ise bu kadar güzel ve uyumlu olamazdı.
Şimdi bir inşaat firmasını düşünelim. Arsayı alır ve yapacağı inşaatların maketlerini müşterilerine sunarlar. Bu maketler, yapılacak olan binaların dış görünüşlerini oluşturur. İnşaat firması yapacağı binaların, kaba inşaatını bitirince, iç aksamı(dahili) kısmına geçilir. Buna da ince işçilik denir. Yani odaların içerisinde, lavabolar, elektirik aksamları, laminatlar, camlar, kapılar, boyalar, televizyon yayınları vesaireyi yaparak, o inşaatı ev haline getiriler ve oturma izniyle o eve oturulur.
İşte insan da maket şeklinde iken, iç dizaynı , yani (dahili) organları yaratıldı ve insan(adem) olmaya hazır hale getirildi. Bu hazırlık ta daha, can-fer ve takat, görme, duyma, hareket, beş duyu ile algılama yoktur. Yani, beden, iç aksamlarıyla birlikte bir ceset görünümündedir.
Üçüncü aşama da ise, insana, nefis, akıl, nefret, sevinç, özlem, üzüntü gibi hasletler verildi ki, bu da, bir binanın elektirik aksamının döşenip, cereyana bağlanması ve halen ışık ve ısının , TV yayınlarının olmadığı gibi bir halde ve hala hareketli olmayan bir ceset durumunda dır.
Bu arada insana, bu hasletler verilirken, bir de ilim ve âlimlik sıfatı ihsan edildi ki, insan bu sıfatı ile ruh verildikten sonra hayatında, kıyamet kopuncaya kadar, yani İsrafil(as)in “Sur”a üfleyip de, insanın hizmetine, sunulmak için can verilen toprak ve diğer yaratıkların sonlandırıldığı evreye kadar her şeyin bilgisine sahip hale getirilmesidir. İnsan hala bu evrede de canlı değil bir ceset halindedir.
Bura da şunu söyleyebiliriz ki, insanın, yaratılışı (hayata gelişi) evreleri ilk evre konumundadır. Dünya da yaşayıp, ecelini alıp da öldüğü ve tekrar dirileceği evre ise öldükten ve berzah âlemin de tekrar, imtihan için dirileceği evredir.
Son evre ise, cennet veya cehennem de yaşadığı evredir ki bu evreler de yaratılışta ki dört evreye uygun bir şekil de devam eden evrelerdir.
İşte, ademoğluna, daha ruh(can-fer) verilmeden, İblis yanına gelir. Ademde ki alimlik-bilgelik vasfını sezgi yoluyla sezer. Adem de olup ta diğer yaratıklar da olmayan bir vasıftır bu vasıf. Rabbül Alemin, Ademe ihsan ettiği bu alimlik vasfıyla kendinden üstün olduğunu, secde edilecek bir bilgi ve donanımda olduğunu görünce, kendin de olmayan üstün ilim vasfından dolayı, Adem’i kıskanır, haset eder ve ilahi emre isyan edip secde etmez. Böylece, kıyamete kadar lanetlenmiş olur.
Dördünce ve son evrede ise, o maket olarak her şeyiyle hazır olan, Âdem’e, Adem’in yaratıcısı, yüce Rabbımız kendi ruhundan bir nefha üfler. Bu aşamadan sonra, ölü topraktan şekillendirilen ve her yönüyle, toprağa ve üzerindekileri andıran ve toprağın özünden insan canlanır. Bu can ona, hareket kabiliyeti, düşünme kabiliyeti, aklıyla akletme kabiliyeti verir. Yani toprağın, insan için sunduğu her türlü nimetin, biraz değiştirilmiş şekliyle (akıl, yardım severlik, hoşgörü ve diğerleri. Toprakta da; rızık, tabiat güzelliği, renkler, kokular ve benzerleri) ayağa kalkar ve hareket eder. Böylece dünyanın en kıymetli ve nedeni yaratığı, alim olan adem hareketlenmiş olur.
Bu şekilde güzelliklerle donatılan insana bir de ahlakı hasene verilir. Bu ahlakı hasene ile de insan diğer varlıklar dan ayrılarak kainatın halifesi konumuna gelir.
Hayvanlara, verilmeyen ahlakı hasene ile de insan diğer varlıklar dan ayrılarak kainatın halifesi konumuna gelir.
Hayvanlara verilmeyen ahlakın üstün özellikleri ve iradesi insana verilmiş olur.
Bu, şekilde bir insan(iradeli, akıllı, ahlaklı olan insan, toprakta ki bereket ve hoşgörü gibi) özgür ve hürriyetine sahip, tüm evrene hükmedebilen ve diğer yaratıkları yönetebilen, iblise karşı da ilmi ve ameliyle üstün olabilen bir varlık olur.
İşte, insanın kuru(daha toprağın üzerindekiler yetişmemiş, yani salsal iken) bir topraktan yaratılıp sonra, Allah’tan sonra ki en şerefli ve kâmil, âlim biri olması ve secde edilen biri olmasının evreleri budur.
Selam ve dua ile...