Mehmet Kaçar

İNSAN VE EVREN(SÜNNETULLAH)

Mehmet Kaçar

Allah(c.c), insana evreni anlamsı ve kavrayıp, onun üzerinde tefekkür etmesi için akıl kabiliyeti ve düşünme yeteneği vererek süslemiştir.

İnsanın, akledip, anlayış ve öğrenme kabiliyeti, onu sorumlu bir varlık haline getirir. Yaşadığı toplumun ve çevrenin farkında olması, dünyayı yaşanabilir halde tutması ve alinden geldiğince, proplemlere müdahale etmesini gerektirir.

Emanet duygusuna, din, dil, kültür ve çevre emanetlerini sahip bir fert olması, İsraf ekonomisi ve hayat tarzından ve çağın hastalığı olan (emperyal/kapitalizmin pompaladığı ve reklamlarla insanların yüreklerine hitap edip kandırdığı) tüketim kültürün den uzak durma, insan evren ilişkisinin temel ilkelerinden bir ilkedir.

Emanete sahip olma; Allah(c.c) evrendeki her şeyi insan için yaratıp hazır etmiştir ve ona yani evrenin en akıllı yaratığı olan insana evreni ve çevresini emanet olarak sunmuştur. Kur’an, emanetin korunması hususunda, insanı ilahi emirlerle uyarmaya devam etmiştir. “ Kim emanete hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir.”(Âli İmran: 161). İslam, emanete hıyaneti, münafıklığın alamatlerinden bir olarak görmüştür.
 

Yapılan vaatle, özel meclisler de konuşulan sözler, kişilerin arasındaki sırlar, aile mahremiyeti ve çocuklar birer emanettir. Emanetin bilinci, komşuluk, arkadaşlık, alışveriş, yönetim, adalet gibi hayatın her anında ihtiyaç duyulan bir sorumluluk olarak, insanlar arasın da güveni sağlar.

Çevre bilinci, yirminci asırda, insanlığın ancak keşfedebildiği, bu bilinci Efendimiz(sas) tarafından İslam Ümmetine, beden, giyecek ve çevre temizliği olarak öğretilmişti.

Çevre bilinci ise insan hayatını kuşatan ortamların tamamıdır. Barınak olarak kullanılan ev, solunan hava, içilen su, abdest alınan su, kullanılan cerayan, ,çerisinde yaşanılan bir mekan(köy-mahalle-kent), birlikte yaşanılan insanlar ile denizler, göller, nehirler, yollar, dağlar, ormanlar, insan dışındaki canlılar ve bu gün çöplük haline gelmeye başlayan bir uzay. Allah(c.c)ın nimetleri olarak insanlığa sunulmuştur.

Çevre bilinci, insanın insandan başka tüm varlıkların haklarına sayğı duymak ve insana yaraşır bir hayatı, onlarla beraber ve onların içerisin de yaşamak için onları korumak ve onlara saygı duymayı ifade eder.

İnsandan yeraltı ve yer üstü kaynaklarının kullanımında gelecek kuşakların ve diğer canlıların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak hareket etmesi beklenir. Çevre bilincinin gelişmesin de; varlıkların Allah(c.c)ı tespih ediyor olması, insana emanet edilmiş bir nimet olması, Allah(c.c)ı bulmada yol gösteren işaretler olması, yeryüzünün imarının insana emredilmiş olması gibi ilkelerde belirleyici olmaktır.
 

İslam Medeniyeti, çevreci niteliğiyle, ön plana çıkar. Kur’an’da, insanın yaşadığı çevrenin güzellikleri tasvir edilmiş ve bunlar cennetin güzelliklerine benzetilmiştir. Hz. Peygamber(s.a.v)de temizlik, ağaç dikme, yeşillendirme, bitki ve hayvanların korunması gibi konularda sözleri ve davranışlarıyla ümmetine örnek olmuş bir liderdir. Mekke ve Medine çevresinin harem ilan edilmesi, dünyadaki ilk sit alanı uygulaması kabul edilir.

“Kanuni, göderdiği bir emirnamede Edirne şehrinin temiz tutulmasını istemektedir. Ev ve dükkanların çevreleri temiz tutulsun. Hamam ve han gibi umuma ait yerlerin temizliğine dikkat edilsin. Esnaf, atık maddeleri şehir dışında ki boş ve kullanılmayan yerlere taşısın. Evler de çamaşır, bulaşık sabunlu sular sokaklara pisleyen at arabalarının atlarının pislikleri araba sahipleri tarafından temizlensin” şeklindedir.

İstanbul’da kırk çeşme sularını Sarıyer ormanlarından uzun bir isale hattı ile taşıyan Mimar Sinan, boru hattının her tarafında 20’şer arşınlık bir mesafe için de, bina, mandıra ve ahır yapımını ve gübre yığınlarını bir fermanla ile yasaklamıştır.

İsraf ve tüketim; İsraf; inanç ve davranışlarda dinin, akıl ve örfün uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmaktır. Mal veya imkanları meşru olmayan amaçlar için saçıp savurmak demektir.

İslamiyet; “yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz” ayetiyle savurganlığı ve aç gözlülüğü kesin olarak yasaklamıştır.
 

Beşeri ihtiyaçlar, sınırlı arzu ve ihtiraslar ise sınırsızdır. Helâller insan ihtiyaçlarını karşılayacak kadar geniştir. Kanaatkaârlık ve tutumluluk öğütlenen temel bir ilkedir. Helâl kabul edilen maddelerin ihtiyaçtan fazla tüketimi haram veya mekruh sayılır. gereksiz tüketim yapmak, nimetleri saçıp savurma olarak görülür.

Kişisel arzuların tatmini için yapılan aşırı tüketim ise israftır. İslam insanların tutkularını kamçılayan, toplum da kıskançlık doğuran imkanları sınırlı olanlara yol açan lüküs tüketimi yasaklar.

“İsraf etmeyerek, kibir ve gurura kapılmayarak yiyiniz, içiniz, giyiniz ve tasadduk ediniz.” Hadis Şerifi de tüketim ve çevre anlayışının özünü teşkil eder.(Buhari; Libas;1).

Fi Emanillah...

Yazarın Diğer Yazıları