Mehmet Kaçar

İNSAN SEVİLDİ Kİ YARATILDI!..

Mehmet Kaçar

Allah(c.c), sevdiği mahluku yaratır. Mesela Allah(c.c.) bizleri bir dağ olarak da yaratabilirdi, yahut bir hayvan olarak da. Hatta hayvanlar içerisinde bir sürüngen olarak da var edebilirdi. Ama bunların hiç birini tercih etmedi ve bizleri insan olarak yeryüzünde yaşayan bir canlı olarak dizayn edip yarattı. Öyle ise sevdi ki eşref sıfatı çerçevesinde halifelik unvanı ile var etti.
İnsanların, bugün temel psikolojik muhtaçlıklarının en tepesinde, anlaşılmak ve değerlilik gelmektedir. Ademoğlu veya Adem kızı; bulunduğu konumda ya da kurumda, bir boşluğu doldurduğunu, önemli bir işe yaradığını, faydalı çalışmalar yaptığını bilmek ve bunların başkaları tarafından taktir edilmesini görmek ister. Aynı zamanda da bu yapmış olduğu iş, oluş ve eylemlerin anlamlı olmasını ve faydalanılmasını arzu eder. Eğitim gören bir öğrenciden, bir şirkette yöneticilik yapan bireye kadar, herkes bilincin veya bilinç dışı süreçlerin yönlendirilmesiyle bu iki temel duyguyu yakalayabilmek için zaman ve emek harcar.
İşte tam bu noktada 8 milyara yaklaşan dünya nüfusu ve artı ben ve nedenler ve artı bir olarak dünyaya ne ve neler katıyoruz? ifadelerini de bu anlamda değerlendirmekte faydalar mülahaza ediyorum. Genç nesilleri harekete geçirecek ve üzerine serpilen ölü toprağını atacak ve kalbinin heyecan pompalamasını sağlayacak şey işte yukarıda sorduğumuz sorulara cevap bulmaktır.
Zira genç nesil okuduğu okulda kedisine hitap edecek bir yer, mekan, şekil ve süsleme bulamayan bir öğrenci, okul reddi veya değişikliği veyahutta sınıf tekrarına kadar varabilecek şekilde devamsızlık problemi yaşayabilir. Çünkü okuduğu okul onun için artık bir şey ifade etmemeye başlamıştır. 
Dersleri asmış ve başarısızlıkta taban yapmıştır. Kurumun da sosyal aktivite imkânları yetersizdir. Yani okula kendini ait hissetmesini sağlayabilecek hiçbir şey yoktur. Bu nedenlerden dolayı da okuluna yerli bir turist gibi gelip gitmeye başlar. Benzer bir şekilde bir dini vakıfta veya dernekte görev yaparken, manevi idealleri kuşanmayan bir genç, aşksızlık ve şuursuzluk problemi yaşamaya çoktan başlamıştır. “Eski heyecanımızı yok” cümlesinde somutlaşan durumun odak noktası da tam buradadır.
Fert, müstakil bir benlik olarak veya bulunduğu her ortamda “değerli bir varlık” olduğunu(halife) duyumsamak ister. Aslında insan, sadece var olduğu ve dünyada yaşadığı için değerli kılınmıştır. Allah(c.c.), sevdiği varlığı var eder. Allah(c.c) bizleri bir dağ, bir taş, bir hayvan olarak da var edebilirdi. Ama bunların hiç birini tercih etmedi, seni ve beni insan olarak var etti. Bizi sevdi ki var etti.
Allah(c.c.)’ın bizi sevmesi ve sana-bana değer vermesi(insanı eşref ve halife kılması) aslında biz insanın kendini değerli hissetmesi için yeter de artar bile. Ancak aciz ve zayıf iradeli insanlar olarak bizler, diğer insanların vereceği öneme ve değere de bir şekilde ihtiyaç duyan bir varlık olarak yaratıldık. Diğer bir yandan da dünya hayatımızın içerisine katabileceğimiz değere ve yaşadıklarımıza mana vermeye da bir ihtiyaç duymaktayız. öyle ki eğer fert, yaratılışı gereği dışarıdan(toplumdan) ve içeriden(kendi benliğinden) enerjik mesajlar alamıyorsa, zamanla psikolojik(ruhi) çöküntüye düşebilir. Değerlilik hissine sahip olmak, o kadar hayati bir konudur ki; birey değerli olduğunu bir kez olsun tadabilmek için kendini ortadan kaldırmayı bile göze alabilir. kendini ortadan kaldırmak, öz kıyımdır. Diğer bir adıyla da İslamın yasak ettiği intihardır.
İntihar, çok karmaşık gerekçeleri olan, en büyük günahlardan ve en trajik olaylardan birisidir. Aslında konumuzun direk ana teması da değildir. Ne var ki değerlilik hissi içerisinde şu noktayı da ifade etmek gerekmektedir. Özellikle başarı ile sonuçlanan intihar vakalarında, kişiyle tekrar konuşma ve analiz yapma ihtimali kalmadığı için, çözümlenmesi ve nedeninin belirlenmesi en zor olan bir vakıadır. Bu manada örneğin ekonomik yıkımların ardından ortaya çıkan veya karşıda ki kişiye/topluma/olaya tepki göstermek ya da “ders vermek” amacıyla gerçekleşen olaylarda; kişi mesaj bırakırsa bile genellikle sessiz sedasız ve kimseye duyurmadan bu davranışı sergiler. Ancak psikolojik ihtiyaçlardan, değerlilik ve anlamlılık hissi başta olmak üzere insanın hayata tutunmasını sağlayan dayanakların yok olmasından kaynaklanan vakıalarda; birey genellikle çeşitli sinyaller verir ve son bir kez olsun “önemli” olduğunu ta yürekten duyumsamayı amaçlar. Bu noktada üzerinde durmak gerekir diye düşünüyorum.
Fi Emanillah!

Yazarın Diğer Yazıları