
İNSAN İNSANLA VAR OLUR!
Mehmet Kaçar
Müslüman, davranışlarında mutedil(ölçülü) olmaya azami derece de özen gösterir.Yeryüzün de, saadetin (huzurun) hakim olması için çalışır. Müslümanın asıl hedefi ise fitneye ve fesada yer vermemesidir. Ve hep hayırlı olana insanları yöneltmelidir.
Müslümanın bir diğer hedefi de şu olmalıdır. Diğer insanların gururunu incitmemek, Allah’ın kendine vermiş olduğu, merhameti iyi kullanıp, ihtiyaç sahiplerine, etnik kökene, dile, dine ve renge bakmadan yardım elini uzatabilmektir.
Müslümanım diyen bir kimse, diğer insanların dirilişine ve kurtuluşuna vesile olacak davranış sergileyen biri olmalıdır.
Müslüman bir kimse de, Âdemiyet, insan onuru, merhamet ve isâr, İslâmın insanlar arası ilişkilerinin düzenli yürümesi için belirlediği ilkelerdendir.
İsâr: Şefkat ve merhametten kaynaklanan, ruhun, üst seviye de tezahür ettiği bir duygudur. İhtiyaç içinde olsa da kardeşini kendine tercih etme anlayışıdır.
Geniş anlamda, cömertlik ve diğerkâmlık demektir. İnsanın elinde ki kaynak ve imkanları başkalarının yararına kullanmasıdır.
Merhamet: İnsanları, hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında duyarlı olmaya ve yardım etmeye sevk eden ruhi bir duygudur. Bu ilke insanlar arasında ki duygu birliğinin dayanışma ve paylaşmanın başta gelen sebeplerindendir. Evlat sevgisi, ana-baba sevgisi ve saygısı ve itaat, sıla-i rahim, yaşlılara, yoksullara , hastalara, engellilere, kimselere ve Müslümanın içerisinde yaşadığı çevreye(cemadat-nebatat ve hayavanat) karşı merhametli olması gibi erdemler ise merhamet duygusunun bir yansımasıdır.
Merhamet, insanı iyilik yapması için eyleme çağıran bir duygudur. Müslüman, İlahi rahmetten aldığı merhamet duygusuyla, nerede bir ihtiyaç sahibi varsa, onların sıkıntısını gidermek için çaba harcar. Komşusu ihtiyaç içindeyse ona el uzatır. Zalimin karşısın da, mazlumun yanın da yer alır. Müslüman, başkalarının sıkıntısını, kendi içerisinde hisseder. Rabb’inin ve merhamet ettiği kimsenin duasını almak suretiyle kendisine de merhamet edilir. Hz. Peygamber’in (s.a.v) uygulamalarını rehber edinen Müslümanlar, İslam medeniyetini bir merhamet medeniyetine dönüştürmüşlerdir.
Âdemiyet; insanın mensup olduğu dine, etnik kökene, toplumsal konuma ve cinsiyetine, rengine bakılmaksızın can, mal, namus, inanç ve aklının korunması ilkesidir. Bu tutum, onun sadece insan olmasından kaynaklanır. İnsanın beşeri yönünden nefsin ve şeytanın kışkırttığı, zaafları mevcuttur. Bunlar nankörlük, acelecilik, cimrilik, zalimlik ve cedel gibi eğilimlerdir.(Enbiya;37; Maide: 30-31; İsra: 100; Araf: 10).
İnsan Onuru: İnsan onurlu, şerefli(Tin:4) ve izzet sahibi bir varlık olarak yaratılmıştır.İslam dini insan onurunu korumayı temel alan bir dindir. İnsanın yaratılıştan kaynaklanan üstünlüğü; ırk, renk gibi ayırımları kabul etmez. İnsan onuru: makam-mevki, siyasi, sosyal veya ekonomik üstünlük statülerinden kaynaklanmaz. İnsan onuru; statüye dayanan üstünlük anlayışlarını da reddeder.temel insan haklarını ise beyan eder. Buna göre dil, ırk, soy, cinsiyet, mezhep gözetmeksizin bütün insanlar; Allah(c.c) katında eşittir.
Kendine dost olmayanlar, gayrıya asla dost olamazlar. Kendilerinin hatalarında, kendilerinden özür dileyemenler, başkaları ve Allah’tan af dileyemezler.
Kendileri ile iç barışa varamayanlar, gayrı ile barışa varamazlar.
İç huzuru yakalayamayanlar, başkalarının huzur ortamlarını bulamaz veya bozarlar.
Kaldı ki ülkemiz de savaş yoktur ve dünya barışı ve esenlik, huzur bir yer olarak halk
edilmiştir.
Yaşama sevincini yitirmek, amma hiç bir şeye de yerinmemek, stres ve iç sıkıntılardan uzak durmak, başkalarının zor durumlarına sevinmemek ve onlara yardıma koşmak islamın da bir şiarıdır.
Bunalım ise, inançsız, ateist ve lutiliğin, uyuşturucunun kol gezdiği batılı medeniyetlerin içerisinde yaşayanların işidir. Batı insanı zan ile melüftur. Batı insanı hayalperestir.
Batı insanı, tecessüs ile ma’lüldür.
Ve batı insanı vehimli, stresli ve kardeşlik bilmeyen bir yapıdadır.
Batı adamının, bunalımı çok tabidir, muâllaktır.
Doğu adamı, yerinmez, sevinmez. Çünkü dünya da sevinecek ve yerinecek bir şey yoktur.
Çünkü yaşadığımız şu dünya da sevinilecek ve yerinilecek bir şey yoktur. Çünkü dünya sonludur ve gelip geçicidir.
Bizim hüznümüz de, neşemiz de, yardımımız da, kabahatimiz de, sevabımız da kısaca tüm hayatımız da sadece ve sadece Allah’a dır.
Selametle...