
İnsan akıllı mı yoksa zeki mi?
Mehmet Kaçar
İnsan sadece akıllı bir varlık mı?
İnsan akıllı olduğu kadar zeki bir varlık mı?
Akıllı olanlar zeki olmak zorunda mı?
Zeki olanın, akıllı insan olması gerekir mi?
Akıl mı önde gelir zekâ mı?
“Siz insanlara iyilik yapmayı emredip kendinizi unutuyor musunuz? Halbuki ilahî kitabı da okuyup duruyorsunuz. Hiç aklınızı çalıştırmıyor musunuz?”(Bakara: 44)
İnkârcılara:” Allah’ın indirdiğine uyun” dendiği zaman: “Hayır! Biz, atalarımızdan gördüğümüze uyarız" derler. Peki, ya ataları aklını kullanmayan ve doğru yolu bulamayan kimseler ise! (Bakara: 170) “Kişiyi ayakta tutan aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur.” (Camiü’s- Sağir, 4: 528/H. No: 6159)
“Sahih nakil, sarih akla muhalif düşmez.”
‘İnsanlar ahmaklığı ile(buradaki ahmaklık zekâ yoksunu olan insanlar) günahkarlar dan daha büyük hatalara düşerler. İnsanların yarın kıyamet gününde mertebeleri akılları nispetindedir.’(İhya-ı Ulum, Gazali, 1/211)
İnsanın kullandığı bir kelime bazen ifade etmek istediği bir kavramı yansıtmayabilir. Bundan dolayı bir kelimeyi altını doldurarak kullanmanın zor ama önemli olduğunu düşünen grupta yer alıyorum ben. Zeki bir insan akıllı ya da akıllı bir insan zeki olmayabilir mi? Bu iki kavramı açıklamakta insan beyni oldukça zorlanmaktadır. O halde zekâ ve aklın farklılıklarını anlayabilmek için çeşitli önermeler veya kıyaslar yapmak mecburiyetimiz hâsıl olmaktadır.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum. Akıl soyut bir kavramdır ve asla somutlaştırılamaz.
Akıl nimeti, insan yaratılırken aklın herkese eşit olarak pay edildiği düşünülse de herkes “akıllı” sıfatıyla asla anılamaz.
Akıllı bir insan doğru ve yanlışı, yalan ve gerçeği ayırt edebilme yetisine sahip olan insandır. İnsanın yaşı ilerledikçe, olgunlaştıkça, aklı da o oranda gelişir ve daha çok tefekkür eder hale dönüşür. Yaş ilerledikçe dinginleşen, saflaşan akıl ile de düşünmeye daha çok yer verilir hale dönüşür.
Peki “Akıllı kişi, doğru olanı seçen ve doğru olanı yapan kişidir” diyebilir miyiz?
Zekâ ise ahlaki bir anlam taşımaz. Ne soyut ne somuttur. O sadece nötr bir kavramdır.
Bilindiği üzere IQ testi ile ölçülebilir ve her insanda da eşit olmaz.
Zekâ, beynin algılama hızından başka bir şey değildir. Aklı olmayan insanların beyninde algılamadan söz etmek de mümkün değildir?
Bu durumda zekânın daha teknik, aklın ise daha ahlaki ve geniş bir boyutu olduğunu söylersek yanlış söylemiş olmayız.
Şimdi konumuzun burasında bir besteciyi ele alıp düşünelim. Bu besteci musiki eserini aklı ile değil de, zekâsı ile üretir.
Yine aynı besteci, en basit bir matematik problemi veya denklemini çözemeyebilir. İşte tam burada devreye zekânın, algı ve hafıza yeteneğine göre farklılık göstermesi giriveriyor.
Zeki insan bir sorun için çözüm üretebilir, akıllı olan bir insan ise ürettiğini olumlu yönde uygulama kabiliyetine sahip olan insandır.
Tembel öğrencilerin annelerinin kullandığı ‘zeki ama aklını kullanıp çalışmıyor teyzesi’ ifadesi bu farklılığı (akıl ve zekâ farklılığını) ne kadar da güzel bir şekilde ifade ediyor değil mi! Fi Emânillah!