
İhtilal ve Darbe Genlerimizde Var
Mehmet Kaçar
Osmanlı İmparatorluğu gelmiş geçmiş en büyük üç imparatorluktan birdir. En büyük rakibi, Avusturya-Macaristan imparatorluğuna bile Cihan imparatoru olduğunu yapmış oldukları antlaşmalarda kabul ettirmiştir. Bunu Almanya da bazı tarihi antlaşmaları incelerken görmüştüm.
Dünya da en büyük olan imparatorluklardan Roma İmparatorluğu, İngilizlerin güneş batmayan imparatorluğu, ve üç kıta, yedi denize hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu.
Balkanlar, Kafkasya, Afrika'da Osmanlı'nın bizzat yönettiği veya Osmanlı hükümranlığının bulunduğu coğrafya da Osmanlı sonrasında 50-60 devlet kurulmuştur. Bu ise çok büyük bir etki alanıdır. Osmanlı Nüfuzu üç kıta da barış estirmesine de yetmiş ve artmıştır.
Osmanlı'nın nüfuzu altında olan bu devletlerde bugün dahi
sevgi duyanlar, bazıları da nefret edenler-Avusturya gibi devletler vardır.
Yani bu gün şunu açıkça söyleyebiliriz ki Osmanlı hayaleti bu ülkelerin iyi veya kötü üzerinde dolaşmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu, 1600-1699 yılları arasında duraklama devrini yaşadı. İşte bu devirde Osmanlı, pek büyük acılar yaşamak zorunda kaldı. Dünya ya barış ve huzur götürmeye çalışırken kendi iç işlerinde darbelere karşı koyamaz hale geldi.
Genç Osman adıyla bilinen 2. Osman bu dönemde hain darbeciler tarafından öldürüldü. Bu üzücü hadise; ilk kez kendi padişahını katleden bir kirli/derin devlet içeren, askerlerle örülü statüko gurubunu yani darbeci yahut ihtilalci gurubu ortaya çıkarmış oldu.
İşte o günden beri, genelkurmay diyebileceğimiz vezirler ve askerler tarafından padişahların bile canını koruyamadığı bir dönem başlamış oluyordu.
Padişah 4. Murat ve Köprülü zadeler ismiyle bilinen "asker desteğini arkasına almış vezirler" tarihte hariç tutarsak, 1600-1699 yılları arasında Osmanlı'nın hain darbeciler tarafından çok ağır travmalar yaşadığını görmekteyiz.
Genç Osman'ın katledilmesi, padişahların tahtan indirilme girişimlerinin artması,
Mesela; Sultan İbrahim'in boğdurularak öldürülmesi, ayrıca "Valide Sultanların" asker ve vezirlerden nüfuz edinerek padişahlara darbe yapmaları, Sarayda güç dengelerinin eline geçiren valide sultanlar devri, bu tür iç çekişmeler yüzünden Viyana kapılarında alınan yenilgiler, Celali İsyanları gibi iç isyanların artması, Osmanlının bu durumundan faydalanmak isteyen İran'ın ve Şahların arkadan vurması, Osmanlı için tam bir baş belası haline almıştır.
Osmanlı, güçlü padişahlar zamanında darbe girişimini düşünecek bir fert bile olmamıştır. Mesela, Fatih, Yavuz, Kanuni ve 2. Abdulhamid hanlar zamanında hainlere göz açtırılmamış ve ülke sınırları içerisinde hainlerin kelleleri vurulmuştur.
Osmanlı, duraklama devrinde neredeyse 200 yıl Rusların saldırılarını engellemek ve iç barışı sağlamak, hainlere karşı direnmekle geçirilen bir zaman dilimi yaşamıştır.
Osmanlının 3. Selimi dediğimiz padişahı tüm bu padişah için hainlik yapan ve kendi padişahını boğacak kadar gaddarlaşan hain askeriyenin yerine Nizamı Cedid ordularını kurmuştur. Nizamı Cedidi kuran 3. Selim yine eski ordu tarafından ayaklanma çıkarılarak katledilmiştir.
3. Selimden sonrasın da da eyaletler isyanını görüyoruz.
Kısacası şunu demek istedim ki. bu konuyu geniş şekliyle tarihçilere bırakalım ve 1960 tan sonraki darbelerde de hep asker ve askeri okulların varlığını unutmayalım. Menderes asılırken Albaylar Cuntası var, 1980 darbesinde yine 5 general ön planda ve askeri okullar ile muhafız alayları var.
15 Temmuz 2016 tarihinde de yine askeri okullar ve generaller darbenin başındalar.
Demek oluyor ki bizim evlatlarımız, vatana asker olsun ve dinini korusun, ırzını şerifini korusun dediğimiz bu asker gurubunun mayasında hainlik var. Bunlar Muhammedin askeri mehmetçık olamazlar. Mehmetçikler benin evlatlarımdır. ve hainlere kurşun sıkar, akabinde de şehit olur. Şu hain gurubunda ki pişkinliğe bir bakın, hiç intihar bile eden yok. Yüzlerinde pişmanlık izleri yok. Hain tam hain anlaşılan. Bunların kanı bozulmuş, kansızlar.