Mehmet Kaçar

HEDEF NEDEN ANKARA VE İSTANBUL?

Mehmet Kaçar

İstanbul, hala fener patriği için bir kostantinapol olarak ekümenik ve hıristiynalığın Venedik gibi başkenti olarak görülüyor. Rusya için de yüzyıllardır sıcak denizlere inmek hülyasının en kolay yolu Karadeniz üzerinden İstanbul boğazı geçişini kullanmaktır. Bu hülyaların gerçekleşmesi için yüz yılın başında azınlık okulları ve ekümenikliği şart koşmuşlar ve ekümenik olarak misyoner faaliyetlerini artırarak devam etmektedirler.

Belki herkesin çok iyi bildiği bir şey amma, saklanıp rafa kaldırılamayan da bir gerçek. Dünyanın en eski ve kadim milletlerinden biride Türklerdir. Türk milleti kadim tarihi boyunca, güçlü devletler, imparatorluklar ve dünyayı etkileyen, yöneten medeniyetler, ilim merkezleri kurabilmiş ender milletlerden de biridir. Eğer bu millet küllerinden yeniden doğup güçlenip lider olabilecek, medeniyet ve ilim merkezleri kurabilecek bir alt yapıya sahiptir. Dünya milletlerine  yeniden yol gösterecek, onları yönlendirecek ve mazlumların hamisi olup zalimlerden koruyacak bir yapı zaten genlerinde vardır.

Türklerin genlerinde bulunan bu alt yapı, diğer küresel güç dediğimiz milletlerin hala kabus görmesine neden olmaktadır. Bu kabuslar, onların Türkleri bölüp parçalamak ve Türklere yardımcı olabilecek dallarını kesmek için yeni planlar yapmalarına zorlamaktadır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de Türkiye hep hedef tahtasına konulmaya devam etmektedirler. NATO’su, AB’si, SSCB’si gibi birlikler bir anlamda bu Türk milletinin yeniden lider bir devlet olmaması için kurulmuş olan bloklardır.

Küresel sömürge güçleri deyince akla sadece bir devlet ve millet gelmemektedir. Mesela devletlerin oluşturduğu mafya vari güçleri de düşünmek ve hesaba katmak zorundayız. Bu güçler 20 ve 21. Yüzyıllarda, sermaye, silah, sanat, estetik, siyaset, yönetim gibi güçleri ellerine geçirmiş durumdadırlar. Bu güçleri ellerine geçirdikleri içinde, planlarını uygulayabilecekleri ve deneyip olabilirliğini görebilecekleri laboratuar devletçikler kurdurup veya bulup, sırtlarını onlara dayayacağı, oralarda planlarını filizlendirip yeşertebilcekleri bir toplum millet yada sınırları olan sömürülmeye müsait adı devlet olan bir devletçik buluyorlar ve buralardan da dünyayı sömürmeye başlıyorlar.

Geçtiğimiz yüzyılda bu zalim sömürü çarkının merkezini İngiltere oluşturmakta idi. Bu yüz yılda ise bu zalim sömürgecilerin merkez tepesinde ekonomik ve silah yönünden güçlenen ABD bulunmaktadır. Bu gelgitler gelecek yüz yılda da değişkenlik arz edebilir. Çin, Hindistan ve diğerleri olabilir ama plan hep aynı kalır.

Bu küresel güçlere göre, bu zirve  ve tepesi Türkiye’nin asla olmamalıdır. Eğer Türkiye’nin eline tekrar geçerse, onların ortak sömürü çarklarını kaybetmelerine neden olur. Zulüm yolu ile sömürülerine son verir. Öyle ise Türkiye’nin Türki Cumhuriyetler ve İslam ülkeleri ile asla bir ve beraber olmaması gerekiyor. Bunlarla devamlı düşman olmalıdır. Türkiye hiçbir zaman zirvede olmamalıdır. Çünkü bu milletin genlerinde, sömürgecilik, haksızlık, zulüm, gasp yoktur. Paylaşmak, adalet, kardeşlik hukuku vardır.

Bugünkü plana göre;  Türkiye; Suriye’de YPG-PKK ile savaşıyor. Bu flmin görünen yüzü. Sahnede seyirci olanlar  bunu  seyrediyor. Gerçekte ise bugün dünyaya hükümran olan küresel güçlerle savaş veriliyor. Türkiye, Suriye’den çekilmiş olsa dahi bu iş çözümlenemez. Biz 40 yıldır zaten Suriye’de, Irak’ta yoktuk. Her gün Suriye ve Irak topraklarından yapılan saldırılarda, Ülke sınırlarımız içerisinde bulunan şehir ve köylerimizde cereyan eden teröre verdiğimiz kurbanlarımızı, şehitlerimizi ne çabuk unutuverdik.

Bugün Türkiye terörü 1980’lerde düşündüğüm şekliyle sınırlarımızdan daha ötelere ötelemişlerdir. Sınırlarımız dan kilometrelerce ötelere. Şimdi bu avantajı kullanarak, küresel güçlerin kullandığı bu terör örgütünü  ya tamamen bitirmek yada daha ötelere sürmek peşindedir. İşte bu planın başarılamaması içinde, Rusya bir anda döneklik yapabilirken, İngiltere ve ABD , sorunlu ve hala dünya tarafından tanınmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin sözde Türk olan Cumhurbaşkanını kaşımaya çalışmaktadır.

Bu savaşı biz başlatmadık. Bu savaş 1000-1500 yıl önce küresel güçler tarafından planladıkları planlar üzerine çoktan başlatılmıştı zaten. Misyonerler, yabancı uyruklu azınlık okulları, jön Türkler ve benzerlerinin hepsi bu planların içerisin de yer almaktadır.

Bugün Türkiye olarak, Selçuklulara, Osmanlı’lara  ve Türkiye Cumhuriyeti’ne   karşı açılmış olan bir savaşta biz taktik olarak belirlediğimiz cephelerde kendi varlığımızın korunması için savaş veriyoruz, kanımız dökülüyor, şehitlerimiz var. Allah(c.c.), İnşaallah bu aşamada, Muhammed(s.a.v)’in son ordusu Mehmetçiğimize yardım ve inayetini esirgemeyecektir. Allah(c.c), Mehmetçiğimizin kılına helal getirmek için çırpınanları kahru perişan edecektir.

Türkiye, bu savaştan, öyle yada böyle, gerek sahada ve gerekse masada zaferler kazanarak ayrılmak zorundadır. Neden mi? Çünkü; doğuda Ermenistan ‘la, Kuzeyden Rusya ile Eğede de Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile çevrilmiş durumda zaten. Leş bekleyen kuzgunlar gibi Türkiye’yi parçalamak için beklemektedirler.   Bir de Güneyden Ermeni Taşnakları olan PKK-YPG ile çevrilirse işte hedef o zaman net bir şekilde Ankara ve İstanbul olacaktır, bu asla unutulmamalıdır.

 Türkiye her şeye, herkese, Rusya, AB’ye, ABD’ye, Ermenistan’a ve Orta Doğuda ve Asya’daki  adı Türk ve İslam olan kuklalara rağmen bu savaşı kazanmak zorundadır.

Sözün özü de, ana fikri de budur ve bunun içinde çok seri bir şekilde ağır sanayisini yenileyip geliştirmek mecburiyetindedir.

Selam ve Dua ile!

Yazarın Diğer Yazıları