
'Hafıza-İ Beşer Nisyan İle Malüldür'
Mehmet Kaçar
“İnsan, ancak yürek(İslam edebiyatında özellikle de divan edebiyatında kalp yerine yürek kullanılmıştır. Yürek kalbe göre daha naif, daha nazik ve daha kibar bir kelimedir ve kalp ise daha sert ve daha kabadır. İkisi arasında ki fark ise Mekke-i Mükerreme ile Medineyi Münevvere arasında ki fark gibidir.)gözüyle bakmayı öğrendiği zaman, gerçek ve gerçek üstü meleküt ve feleküt alemlerini görebilir. Gerçeğin mayasını da bu gözlerimizle görülemez.”
Çevremizde ki insanlar içerisinde, unutkanlıktan şikayetçi olmayan var mıdır ki acaba. Bir dakikalığına da olsa ben unutmam diyen kaç babayiğit çıkar?
Genciyle, yaşlısıyla hemen herkes, sanki unutkanlık şurubundan yudumlamış gibi hafızasının, dimağının giderek zayıfladığından hayıflanır.
Radboud Üniversitesinde yaptırılan en son araştırmaların birinde sağlam bir hafıza(dimağ) için öğrenme gerçekleştikten sonra spor yapmak gerekiyormuş.
Bu araştırmayı yöneten Gullien Fernandez, egzersizin(idmanın, ev içinde de olabilir) uzun süreli hafızaya etkisini ölçebilmek için 72 katılımcıdan oluşan üç ayrı grup üzerinde, bir seans resimli öğrenme faaliyeti gerçekleştirdi. Sonrasın da, gruplardan birine fiziksel aktivite verilmezken, ikinci gruba hemen, üçüncü gruba da 4 saat sonra, 34 dakikalık bisiklet egzersizi yaptırıldı. İki sonra da katılımcıların beyinleri MRI cihazındayken yeniden teste alındılar. Sonuçlarına göre 4 saat sonra spor yapanlar öğrendikleri bilgileri daha iyi hatırladılar. Çünkü bir süre sonra yapılan egzersiz, öğrenme ve hafızadan sorumlu olan “hippocamus”bölgesin de etki göstermişti.
Zaman geçtikten sonra yapılan egzersiz neden ve nasıl daha etkili olduğu net olmamakla beraber; daha önce yapılan bir araştırma da; fiziksel aktivite ile beden de oluşan “Catece holamines” bilişimin, hafızayı takviye ederek güçlendirdiği kaydedilmişti.
Böylece sporun, eğitim ortamında ki öneminin altı çizilirken, sonra ki çalışmaların zamanlama ve egzersizler ile ilgili olabileceği de açıklandı.
“Hafiza-i beşer nisyan ile malüldür” sözünde ifade edildiği gibi insanoğlu, yaratılış gereği bir yönüyle nisyan eylemenin (amelin) de otomatikman faili olmuş oluyor. Fail olmadan fiil zaten olamaz. İnsan oğlunun unutmak bazen hayatını zorlaştırsa da, unutulması gerekenlerin unutulmasıyla da mutlu olmuş oluyor. İnsanın dünya tarlasında varlığını sürdürebilmesi için de, insan için aynı zaman da “unutulması” bir ilahi yaratanın bir ihsanı olarak güzel ve müthiş bir rahmet oluyor. Yaratılmış olmak ve ölmek gibi ruhuna işlenmiş olan ve miyadı dolan bazı ruhi hareketlerin de ölmesi demektir unutmak. Yani bazı ruha işlenmiş hakikatler de unutulabilir, bunları ruh öteleyebilir veya yok sayabilir, kodlarını silebilir. Bu duruma tasavvuf ilminde de “gaflet” ismini vermişlerdir.
Psikoloji alanın da adından söz ettiren Prof. Ed Vogel’e göre, kimin ve dünyaya neden geldim gibi derinlikli (Profound) bilgilerden, trafikteyken gördüğümüz önümüzde ki aracın plakası kadar her şey farklı simgelerle(algımızda ki resimlerle) hafızamızda yer eder. Bu sebeple, unutmak ya da hatırlamak söz konusu simgelerin hangi ayrıntılarla kaydedildiğine bağlı olarak gerçekleşir.” Eğer ilahi hikmet bize unutmayı ihsan etmese idi, dünya hayatımız bir mahkumun parmaklıklar arkasında ki gibi, unutamadıklarımızın hapishanesinde geçer giderdi.
İşte bu nedenledir ki unutmak ya da hatırlamak söz konusu simgelerin hangi ayrıntılarla kaydedildiğine bağlı olarak gerçekleşir.
“İnception” ve “Memento” gibi, hafızanın seviyelerini ve yansımalarını konu alan etkili filimlerin yönetmeni Chritopher Nolan: Amacının bir fikre ait küçük bir tohumun büyüyüp gelişerek, nasıl gerçekliğe kavuştuğunu göstermek olduğunu söyler. Princeton Üniversitesi mezuniyet töreninde konuşan Nolan, hayallerin insan zihninde ki gerçeklerden beslendiğini belirterek, öğrencilere “Hayallerinizin değil gerçeğinizin peşinde gidin.” der. (Hayaller ve rüya bir gölge gibidir ve gerçek olmadan ne gölge ve de ne hayal var olur.) Bilgilere ait simgeleri bilinçaltı ve rüyaları devreye koyarak işleyen (Senai Demirci, İnception filmindeki Yusuf isimli taksi şoförünün tesadüf olmadığını söyler) ünlü yönetmene göre, zihnimizde ki gerçeklerin seviyeleri farklıdır ve öğrenilenler arasında ki boşluklar ancak tecrübe ile doldurulabilir. Kendisi ayrıca e-mail ve akıllı telefon kullanmadığı gibi, setlerde de telefonu yasaklamıştır.
Bu noktada zihin ve teknoloji bağlantısı hatırlanmaktadır. Çünkü sanal dünya ile interaktif bir günlük hayat yaşamak hafızanın(yani algının) yapısın da önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Uzmanlara göre (what the İnternefdoing to our brain/nicholas Carr) öğrenme ve dikkat kullanma yetisinin değişmesiyle, hafızanın kullanma yetisinin değişmesiyle hafızanın( algı yetisinin ve kavramının) fonksiyonları da zayıflamış bir durum arz etmektedir.
Oysa insan zekasını geliştiren şey ve çabuk unutmamayı sağlayan nedenler, hafızaya gelenleri(ışınlanan objeleri, gerek görme, gerek ses, gerek dokunma yollarından biriyle) bilinç (şuur ve akıl şekilde kullanma) seviyesinden silip atarak, uzun zaman dilimli hafızaya (idrak kasedine) ulaştığı zaman onları daha net ve kapsamlı diğer fikirlerle işleyip süsleyerek düşüncelerimizi zenginleştirebiliriz. İşte bu zenginliği kullandığımız zaman da ya bilgili yada mütefekkir, ya kültürlü ve akıllı bir fert durumuna gelmiş oluyoruz.
Kısa zaman dilimli olan hafıza ve algı ile algıdaki objelerin resimleri) kapasitesi de algı resmi sınırları kadar sınırlı ve kısa zamanlı ve çok çabuk değişken (sinema filminin karelerinin değiştiği hız gibi) olduğu için dikkatin sürekli dağılması, hafızanın içeriğini de bir çırpı da boşaltır, bitirir. Bir otomobilin aküsünün diğer aksamlarda ki arızadan dolayı boşaldığı gibi bir şeydir bu. Bu sebeple de özellikle yüksek teknolojideki iletişimli araçlar hatırlama zihni sporların hatırlama yeteneğini de azaltmaktadır. Not et oradan bakarsın mantığıyla algı tembelliğine gidilmektedir.
Sporun hafızayı desteklediği gibi, dış alemde yapılanların, iç alemi(ruh, şuur, algı) beslemesi, tıpkı salih amellerin de imanı güçlendirmesine benzemiyor mu?). Aslında iç de ve dış da hayal de gerçek de bir değil mi?
Ehad olanı ispatlamaz mı? tüm bunlar. Hepsi de seçip (sellection), harekete geçiren el-Bais’in yansımaları değilmidir. (Kaynak, Gullien Fernandez).