GÖÇ ÜLKESİ 'ANADOLU'
Mehmet Kaçar
Bugün ülkemizde mülteciler meselesini tartışırken bir gerçeği hem de asırlar öncesinden değişmeden gelen bir âdetini hep elimizin tersi ile iterek yaşamaya çalışıyoruz. Bu gerçek de şu ki; Türkiye’nin bir “göçmen ülkesi” olduğunu, Anadolu’nun “Vatan” kabul edildiğini ve biz dahil buraya gelenin bir daha geri dönmediğini!.. Anadolu topraklarının asırlardan bu yana kabul etmiş olduğu göçleri bir bir hatırlayalım: Bizans’ın kurucuları bile Anadolu’nun insanları değildi. Onlarda batı’dan bu topraklara gelmiş olan çeşitli milletlerden oluşmaktadırlar. Onlardan sonra bu topraklara Türkler gelmiştir yani bizler ve bu topraklar dünya kadar millete, örneğin 15. yüzyılda İspanyol Musevilerine, daha sonraları da diğer milletlerin aşiretlerine kucak açmıştır. Hepsini bu topraklarda iskân ettirmiştir. Son iki asırda ise Kafkas’lar dan ve Balkankan’lar dan yüz binlerce Müslüman ve evlad-ı Osmanî mülteciye kucak açmıştır bu topraklar. 1985 li yıllarda Edirne, bir çadır kent haline dönüşmüştü. Irak Mültecilerini sığınağı da yine bu topraklar olmuştu. Birinci Cihan Harbi yıllarında Doğu Sınırlarımızda on binlerce insanın gidiş gelişlerine şahitlik etmiştir bu topraklar. Hattâ 1980’li yıllarda bile Bulgaristan’ın Jivkovlu komünist zulmünden kaçan soydaşlarımıza da bir “kurtuluş yurdu”olmuştu bu topraklar. Bugünlere geldik ama kural hâlâ aynı kural, bir değişiklik olmadı ve mültecilerin hiçbirisi gerisin geriye dönmüyorlar ve bu toprakları vatan ediniyorlar. Çünkü Türkiye’ye gelen herkesin vatanı olmuştur bu topraklar. Sofya’da ki zulüm rejiminin yıkılmasına ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliğine girmesine rağmen Türkiye’ye iltica edenlerin çok az bir kısmı geri döndü, çoğunluğu yeni vatan edindikleri bu topraklarda kalmayı tercih ettiler. Adaptasyonu da hızlı bir şekilde sağladılar. 19. Asrın başında Rus işgalinden kaçan Polonyalılar’ın torunlarının da hâlen İstanbul’da ki Polonezköy’de yaşadıklarını düşünürsek, Konya’da ki muhacir pazarı denilen semtin adının mubalede gelenlerden kurulduğunu kabul edersek, “gelip de dönmeme” ilkesini çok daha ciddi bir şekilde anlayabiliriz. Hatta Mevlâna’nın da Konya’ya gelen bir göçmen olduğunu unutmamamız gerekmektedir. Üstelik bu “gelip gitmeme” durumlarına bizler, yani Türkler de dâhiliz!.. Anadolu, on küsur asır önce Asya’dan batıya doğru başlattığımız yürüyüşün neticesinde “Türk Yurdu” hâline geldi. Sonraki yüz yıllarda tarihî topraklarımızda, yani Asya’da kalanların oralarda büyük medeniyetler kurmalarına gerisin geriye dönmeyi hatırımıza dahi getirmedik, bu yeni vatanımızda kalmayı yeğledik; soydaşlarımıza, dindaşlarımıza ve başka milletlere ihtiyaçları ânında hemen kucak açmayı ilahi bir görev addettik. Aslında o asırlarda şimdi iddia edildiği gibi Anadolu da bir “mozaik” falanda yoktu; farklı dinlerin tabileri birbirlerinin kuyusunu kazıp, gözlerini oymaya çalışıyorlardı ama o zamanın şartları hepsinin bir arada yaşamasını zorunlu hale getirmişti. Bu konunun bir başka önemli yanı da işte burasıdır. Bizim de ABD gibi bir göçmen ülkesi, yani bir “mülteciler cenneti” olmamızda yatmaktadır. Yani, Avrupalı seyyahların da dediği gibi “ Anadolu’da yaşayan herkes hem misafir hem de ev sahibi” konumundadır. Netice de burada şunu diyebiliriz ki; asırlardan bu yâna vâr olan adet yine hükmünü gösterecek ve gelen mülteciler geriye dönmeyecekler ve mültecilerle bundan böyle bir ve beraber olarak yaşayacağız! Dolayısı ile “Sayıları gün geçtikçe artıyor, durmadan çocuk yapıyorlar, üstelik etrafa Arapça tabela asıyorlar, çalışmıyorlar, devletten yiyorlar, ülkelerine dönüp savaşmıyorlar!.. Yeter, ülkelerine geri dönsünler” diye hiddete ve nefrete kapılmak yerine zorunlu beraberliğimizin şeklini ciddi bir biçimde düşünmek, sosyal ve ekonomik hazırlıkları çok fazla zaman geçirmeden başlatmak zorundayız. Yüz binlerce Suriye’linin bu hallere düşmesinde bazı “sâbık” ve de “sâkıt” politikacıların vaktiyle kapıldıkları emperyal hayallerinin rolünün bulunup bulunmadığının samimî bir şekilde tartışılmasının da artık zamanının çoktan geldiğini düşünenlerden biriyim ve Suriyeli’lerin çoğu dönmeyecek bu böyle biline. Çünkü pek çoğu burada doğdu, bir kısmı burada bizden birileri ile evlendi, iş güç kuranların sayısı her geçen gün artmaktadır ve vergi mükellefi olanların sayısı artmaktadır.
Selam ve Dua İle!..