
Evli bir bayanın başka evli erkeğe kaçması ve kocası tarafından geri çağrılması ahlakın hangi sayfasında var acaba?
Mehmet Kaçar
Ahlak’ın hem ferdi hem de toplumsal(içtimai) yönleri vardır. Yani Bireyi birey olarak ilgilendirdiği gibi, yine bireyi toplum yönüyle de ilgilendiren bir cihet taşımaktadır. Ahlakın uygulanmasında yani içtimai hayatta uygulanmasında kanunlar nezdinde hiçbir yeri yoktur amma ahlakın işleyişinde, örfi, geleneksel ve dinsel olarak uygulanması gereken kuralları vardır.
Ahlaksızlığın kaynağı, insanların kendi kafalarından kaynaklanan seküler “anayasa”lar ve bu yasaların hükümran olanlarına göre üretilmiş olan kanunlar olmasına karşın; ahlak kurallarındaki kaynağın din olması hasebiyle ve din öğretili toplumlarda, ahlak ahlaksızlığa karşı bir baş kaldırışın adıdır. Bu baş Yaşadığımız bu çağda, tüm dünyada ahlaki kurallara karşı, egemen güçler tarafından sinsi ama bir o kadar da planlı bir saldırı söz konusudur. Kendi ülkemizin medya ayağında hemen hemen her gün Mesela bir kadın veya bir erkek zina etmişse bu durum ahlaksızlık olarak değerlendirilir ve toplum arasında da değişik tepkilerle karşılanır. Ne var ki bu gün reyting uğruna kültürümüz ve ahlakımız ayaklar altına alınmaya devam etmektedir. Ama bu gün ülkemizin çeşitli tv kanallarında hemen her gün bu konular, algısal yöntemlerle işlenmeye devam ediliyor. 6-7 defa evli olduğu halde başkalarına kaçan kadınlara, kocaları: “evine dönsün kabulümdür” diye sesleniyorlar. Yahut da belirli bir meblağ Bu ahlaksızlık, böylesi programlar, mevcut yasalar, değişik argümanlarla vs normalmiş gibi gösterilmeye çalışılarak, yeni bir nesil yetiştirilmek istenmektedir. Bu fahşiyat, sömürüde de böyle, kumarda, adalette, faizde vs de böyledir. Ahlaksız ve adaletsiz bir toplumdan da ancak zalim olan uluslar arası egemenler nemalanır. Zaten, toplumlara ahlaksızlığı pompalayanlarda yine onlardır. Onlar için ahlaksızlık demek, para demek, sömürü demek, kölelik demek, cinsiyet ayrımı ve din ayrımı demektir.
Durum böyle iken, ahlak kurallarının yasalarla dile getirilmesi düşünülemez ve böyle bir durum egemenlerin kurduğu sistemlerle çatışma içersine girmek demektir. Bizim toplumumuzda ise bu tür Bu kurumlar bazen karşımıza STK, kimi zamanlarda da resmi kurumlar, bazı vakitlerde de bizzat partiler, bazı devirlerde ise tarikatlar, mübarek kandil, ramazan geceleri vd ahlakın savunucuları olarak çıkmışlardır. Bunların zıddı olan son yıllarda gündeme getirilmeye çalışılan lgbt günleri, kimi zamanlarda ise sevgililer günü, babalar günü, anneler günü gibi ahlaksızlığın menşeinin kaynağı hep aynıdır. Reyting, para ve sömürüye hizmet…
Bu kurumların ortak yanları var tabi ki. Mevcut yasalar ve ahlakın çatışmasını önlemek ve yasaları korumak. Bu koruma kimliği dozajı belirleyerek, mevcut sitemlerin de bekçiliğini yaptırmaktır. Egemenler planı bu şekilde yapmışlardır.
“Stockholm sendromu” yani. Netice-i kelam insanlığa lazım olan, ahlak kuralları sözleşmesidir. Egemen ve firavunlaşmış sitemlerin iktidarları, ahlaksızlığa sponsorluk yapmasa, insanlık ve doğa dengesinin sağlanabilmesi o kadar zor değildir. Savaşların son bulması o kadar zor değildir vesselâm!..