
Esselamü aleyküm yerine günaydın demenin hükmü!
Mehmet Kaçar
Pek çok insan bugün peygamber Efendimizin bizlere öğretip miras bıraktığı selam yerine, günaydın, tünaydın demeyi tercih ediyor.
Bir kısım insanımızda kasıtlı olarak peygamber mirası olan selam vermeyi kasıtlı olarak terk ederek, toplumun unutması için uğraş veriyor.
Bir başka grupta önemsemiyor veya Arapça olduğu için küçük görerek selamı ter etmeyi yeğliyor. Şunu unutmayalım ki Peygamber Efendimizin bizlere öğretisi olan selamın içeriğinde, dünya barışı olduğu gibi, zalime karşı bir başkaldırı ve mazlumun duasında yer almak vardır. Peygamber öğretisi olan selamın içeriğinde, kardeşlik, kalp yumuşaklığı, kini öfkeyi yenmek, yabancılarla bile tanışıp kardeş olmak vardır. İnsanlar arasında Sıçak bir iletişim kurulmasının temeli vardır.
Konumuzun içeriğini açıklamaya selam la ilgili birçok anıdan birini anlatarak başlayalım. 1908 yılında Adıyaman’ın Bölük yayla kasabasına öğretmen olarak atanmıştım. Orada tanıdık hiç kimsem yoktu. Sağlık ocağının lojmanını kiraladım. Evim kasabanın bir ucunda, okulumda diğer ucunda idi. Sabah evden çıkıyorum, önüme gelen herkese çocuklar dahi selam veriyorum, akşamleyin dönüşte yine aynı şekilde yürüyordum. Aradan iki veya üç hafta geçmişti. O günlerde bana mesafeli olan köylüler selamlaşmalar neticesinde kalpleri yumuşamıştı. Bir gün kasabanın ortasındaki kahvehanenin önünde geçerken yine dışarıda oturanlara selam verdim. Önümde yaşlı bir amca aleyküm selam dedikten sonra, “sen kimsin? Buralarda yenisin ve herkese selam veriyorsun, burada böyle selam veren birine rastlanmaz" dedi. Bende okulunuza yeni atanan din kültürü(dersi) öğretmeniyim deyince, tamam torunlarım söylemişti, sen iyi biriymişsin, gel bir bardak çayımı iç dedi. İşte o günden sonra kasabanın hemen hemen tüm hane halkı ile çok samimi bir dostluğumuz oluştu ve halen bu sıcak iletişim devam etmektedir.
Bu girişten sonra selam la ilgili ayetlerin tefsirini verelim ve konunun ne kadar önemli ve hassas olduğunu ve asla hafife alınmaması gerektiğini görelim.
“Size bir selam verildiğinde ona daha güzeli ile ya da aynısı ile karşılık veriniz. Hiç kuşkusuz Allah her şeyin hesabını tam yapandır.”(Nisa: 86)
İslam, dünyaya Medine’yi Münevvere de her yönüyle olduğu gibi hitap şekli ile de Müslüman toplumun belirginleştiği özel bir hitap şekli “Esselâmü Aleyküm” getirmiştir. Bu şekilde toplumun taşıdığı cahili çizgileri hatta günlük anlık kullanılan basit iletişim araçlarını bile farklı ve belirgin bir hale dönüşmüştür. Öyle ki bu farklılıklar, başka toplumların karakteristik çizgileri ve işaretleri arasında baskın bir hal aldı ve daima öne çıktılar, asırlardır silinip yok olmadılar. Kıyamete kadar da bu böyle olacaktır.
İslâm selâmı: “Esselâmüaleyküm” veya “Esselâmü aleyküm ve rahmetullah” ya da “Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuhu” şeklinde belirlenmiş kelimelerden oluşmuştur. Bu şekilde selamlaşmaya karşılık vermeyi kelimeleri artırarak daha çok dua etmeyi yine Efendimiz (s.a.s) bizlere öğreten bir öğretmen olmuştur. -Ancak üçüncüsü hariç çünkü artırılacak bir şey kalmamıştır.- Buna göre birinci selam şeklinin karşılığı : “Ve aleyküm selâm ve rahmetullah”, ikincisinin karşılığı ise, “Ve aleyküm selâm ve rahmetullahi ve berakâtuhu” üçüncüsünün ise, “Ve aleyküm selâm ve rahmetullahi ve berakâtuhudur.” İşte bu yüzden bu dualarla karşılık vererek Sıçak bir kardeşlik ortamı tesis edilmesi için yeterlidir. Bu anlattığımız şekli bizlere öğreten öğretmenin adı ise bizim Yukarıda mealini verdiğimiz selâm ayeti kerimsinin üzerinde biraz durmakta fayda vardır:
Öncelikle selâm, İslâm’ın kendine has kanunları, şekli şemali ve bir düzeninin olduğu gibi özel işaret ve gelenekleri de olması için Müslüman topluma kazandırmak istediği farklı bir özelliktir. İşte bu sebepten dolayı, Müslüman’ım diyen bir bireyin selâmı atlaması veya ihmal etmesi yerli yerinde bir İkinci olarak selâm; Müslüman kitleyi oluşturan fertler arasındaki sevgi ve yakınlık bağlarını güçlendirmeye yönelik sürekli bir çabadır. Selâm veren ve alan bireyin yüreğine ılık bir şey akıverir. Küslerin kalplerini yumuşatıverir.
Selâmı yaygınlaştırmak ve selâma daha güzeli ile karşılık verme, kardeşlik bağlarının, barışın, yardımlaşmanın oluşması ve güçlenmesi için en iyi araçlardır. Nitekim Resûlullah(s.a.s)’a “hangi iş hayırlıdır?” diye sorulmuş, O da “Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın kimselere selâm vermendir" buyurmuştur. (Buharî)
Bu hadisi şerig öncelikle bizlere şunu göstermektedir. Del3am vermekten asla vazgeçmeden topluma yaygınlaştırmalıyız. Ve bu Peygamber Efendimizin bizlere miras bıraktığı bir sünnetidir. Verilen selâma karşılık vermek ise bu ayeti kerimeye göre farzdır. Kalplerin şeytani vesveselerden temizlenmesi, tanışmayanların tanışması ve birbirlerine bağlı bulunanların arsındaki iletişimi canlı tutmanın ve bu bağın güçlenmesini sağlamanın en pratik etkileri göz önüne alındığında bu işe verilen Üçüncü olarak da İslâm bir esenlik, bir barış dinidir. O şekildeki kapsamlı anlamı ile yeryüzüne, insan fıtratının Allah(cc)’ın metodu üzerinde bir istikametin bunmasından kaynaklanan barışı yerleştirmekten başka bir şey için savaşmaz. Selâm bu istikametin başlanıcıdır yani dünya barışının Müslümanlar özelikle kâfirlere karşı nazik ve medeni davranmaları konusunda selâmla başlayan bir ikaz ile uyarılıyorlar. Zira dönemdeki Mekke ve Medine toplulukları arasındaki bağlar, özelikle Özellikle o dönedeki gerginliğin, düşmanlığın bu denli fazla olduğu bir ortamda Müslümanlar, gayri insani davranışlar içerisine çekilmemeli idiler. Bunun için Efendimiz hassaten bu durumun farkına vararak gerginlik ve düşmanlığın her iki topluma da zarar vereceğini sezerek Müslümanları uyarmayı bir vazife olarak görmüştü.
İslam davetçilerini uyararak, kendilerine saygı ile selâm veren kimselere karlı aynı şekilde muamele edip, saygılı ve nazikçe karşılık vermelerini istemiştir. Hatta onlar karşılarındaki kimselerden çok daha saygılı ve insanca davranmalılardır ki, her iki toplu arasında kardeşlik bağları yeniden güçlensin. Buradan da anlaşılıyor ki İslami selâm metodu, barışın, sevginin, insanlığın ve kibarlığın giriş kapısını oluşturmaktadır. Fi Emânillah!