Mehmet Kaçar

Eski Türkler'dan Günümüze Gelen Bidat Ve Hurafeler!

Mehmet Kaçar

İmam ve Meslek Dersleri Öğretmenleri kardeşlerime tavsiyem.Lütfen okuyun ve öğrencilerimize anlatalım inşaallah.

Benim tespit edebildiğim, bidat ve hurafeleri 17 şıkta toplamak mümkün oldu. Eğer, daha başka bidat ve hurafeleri bilip okuyan varsa yazarsa, onları da muhterem dost ve kardeşlerimize ulaştırabiliriz.

1-Kurşun dökme adeti: Bu adet, bir şaman geleneğidir. Şamanizm de buna “Kut dökme” (yani kutsaliyet) adeti adı verilir. Bu adetten amaç ise, kötü ruhlardan birinin çaldığı “kut” uyu “talih,saadet, unsurunu” geri döndürmek için yapılan bir sihir ayinidir.

2-Bu gün de hala rağbet gören, gelinin beline kırmızı kuşak ve kurdeleler bağlama adeti ve nişan törenlerinde ki nişan yüzüklerine bağlanan kırmızı kurdeleler, okumaya yeni geçmiş olan çocukların yakasına takılan kırmızı kurdeleler; hep uğuru ve kısmeti temsil eder. Ayrıca kötü ruhların şerrinden koruma sağladığına da inanılır.

3- Günümüz de toplumumuzda ulu-koca kabul edilen kimselerin ölümlerinden sonra ruhlarından medet ummak ve mezarlarının kutsanışı şaman geleneğinden gelmelidir. Mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın sanat eseri haline getirilecek kadar süslenmesi İslam coğrafyasında sadece Anadolu’da görülmektedir.

4-Dilek tutmak adeti ise; Şamanizm kökenli bir adettir. Tabiat ruhlarının dileklerin gerçekleşmesine aracılık ettiğine inanılır.

5- Şamanizm de bir ruhun yaklaştığını uzaktan acı acı ulumayla haber verebilmektedir. Sıradan bir kişinin bu ruhu görmesi; Onun pek yakında öleceğine işaret sayılır. Anadolu’nun pek çok yerlerinde köpek uluması(özellikle ezan okunurken ulumalarına hala çok kızanlar köpeklerin Allah’a isyan ettiği inancıyla öldürmeye çalışmaları da ayrı bir hata) uğursuz sayılmaktadır. Köpeklerin bazı olayları önceden algıladıkları ve bunu uluyarak anlattıklarına inanılır.(Bir hadisi şerifte ise;Ezanı Şerif okunurken, köpeklerin uluması ve Eşşeklerin anırması, bunlar Ezanı Muhammedi okunurken, Şeytanın kaçmasını gördüklerini ve onun çok daha hızlı kaçmasına sebep olmaları için anırıp uludukları anlatılmıştır.).

6-Anadolu’da halk arasında “nazar” olgusu çok yaygın bir inanıştır. Bazı insanların olağan dışı özellikleri olduğu ve bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük getirdiğine inanılır. Bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu”, “deve boncuğu”, göz boncuğu” vb. takılır. Bu inanışta şamanlardan bugüne kadar gelen bir inanıştır.

7- Eski Türkler’de yani şamanlarda, bir şaman giysisine yılan, akrep, çıyan, kunduz gibi yabani hayvan şekilleri çizmesinin, bu hayvanları topluluğun yaşam alanlarından uzak tutmaya yardımcı olduğuna inanılır. Gücümüz de Anadolu’da Türkmen köylerin de dokunan halı, kilim, örtü ve perdelere işlenen desen ve motifler, giysiler üzerinde kullanılan motifler bu inanıştan kaynaklanır.

8- Şamanlar, ayinlerinde davul ve kopuz kullanmışlardır. Müzik, hayatın ve ayinlerin değişmez bir parçasıdır. Oysa, İslam Dininde Kur’an Kerimin musiki ile okunması kesinlikle günahtır. Kilise ayinleri gibi olması zaten haramdır. şaman geleneğinin bir devamı olarak Anadolu’da Hz. Muhammed’in, Hz. Ali’nin hayatları müzik ritüelleri ile okunmaktadır. Mevlit ve ilahiler sadece Anadolu’da uygulanan müzikli anlatımlardır. İslam Dinin’de mevtanın ardından mevlit okutma merasimi diye bir uygulama da yoktur zaten. Osmanlı Tarihinde ilk mevlit 1409-10 yılında Bursalı bir fırıncı ustası olan Süleyman Çelebi tarafından yazılmış ve Anadolu’da meşhur olmuştur.

9- Su içerken başı tepeden elle tutmak ta ayrı bir şaman geleneğidir. şöyle ki, “su içerken insan aklı başından kaçabilir” diye kafa tepeden elle tutulmuştur.

10- Mezarların ayak uçlarında bulunan küçük suluklar, ruhların susadıkları zaman kalkıp oradan su içmeleri inancına dayanan bir adettir. Ayrıca kuşların, böceklerin o suluklar dan su içmesinin ölmüş kişinin ruhuna faydalı olacağına inanılır. Not: Şaman kültürün de, ayinler de kullanılan yardımcı ruhlar, kuş biçiminde tasvir edilmişlerdir. Kuş biçimin de düşünülen bu ruhlar şamanlara, gökyüzüne yapacakları yolculukta yardımcı olmaktadır.

11- İşaret parmağının açık olarak gökyüzüne doğrultulması da, yine Şaman kültüründe ki Tengrizm inancından kalmıştır. Bu anlayıştan dolayı dua ya işaret ederken eller gökyüzüne açılır.

12- Kapıdan çıkarken, sağ ayağın önde olması da Şaman kültüründen kalma bir seremoni ve ayindir. Sol ayakla geçmenin kişiye uğursuzluk getireceğine inanılır.

13- Şaman kültüründe suyun kutsallığı “Su gibi aziz ol”, olgusundan türemiş bir adettir. Su berekettir, kutsaldır. “Su gibi çabuk dön,su gibi ak geri çabuk gel, su gibi çabuk ak, kazasız-belasız git” demek için yola çıkan kişinin arkasından su dökülür.

14- Şamanizm de dilek dilemek şekli küçük kumaş parçaları genel olarak ağaçlara çok önem verildiğinden ve yaşamın sembolü kabul edildiğinden ve yaşam üzerinde muazzam etkileri olduğu düşünüldüğünden, bunların dallarına bağlanır ve dileğin gerçekleşmesi beklenir. Bundan elli yıl önce köylerde, evin misafir odalarının duvarlarına yine aynı amaçlar içeren renkli bez parçaları ve iğde den yapılmış dileklikler asılırdı.Günümüz Türkiye’sinde bu eski gelenek halen devam etmektedir. Temelin de ise doğada ki her varlığın bir ruhu olduğu inancı yatmaktadır.

15-Eski Türkler yani Şamanlar, göçer hayatı yaşadıkları için daha önce girmedikleri ormanlara girerlerken, ormandaki kötü ruhları kovmak için ağaçlara vurup bağırarak gürültü çıkarırlarmış. Bu davranış aynı zamanda doğa ruhlarına kötü olayları haber verip, onlardan korunma dilemek amaçlıdır. Tahtaya vurma adeti, sadece Türk kültüründe değil bir çok Avrupa kültüründe de olan bir gelenektir.

16- Birisi öldükten sonra ölenin evinde toplanıp dua okumak, bu toplanma işi 7. gün, 21.gün ve 40. günde bir tekrarlamak gibi ritüeller de Şaman kültüründen kalmalıdır. Eski Türk inanışına göre ruh fiziki bedeni 40 gün sonra terk etmektedir. Vefat edenin “kırkını çıkarması “ deyimi buradan gelir. Şamanizm de ölen kişinin ruhu evi terk etsin, göğe yolculuğuna başlasın, öteki ruhlar doluşmasın diye insanlar ölen kişinin evinde toplanıp ayin yapar , yas tutarlardı.

17- Orta Asya toplulukları (eski Türkler) doğa da bazı gizli kuvvetlerin varlığına inanmışlardır. Tabiat güçlerine itikad, hemen hemen bütün halk dinlerinde vardır. Fiziki çevre de bulunan dağ, deniz, ıramak, ateş, fırtına, gök gürültüsü, ay, güneş, yıldızlar gibi tabiat şekillerine ve olaylarına karşı hayret ve korkuyla karışık bir saygı hissi eskiden beri olmuştur. Çocuklarımıza verdiğimiz isimlerin bir çoğu da bu derin bağlardan kaynaklanmaktadır.

Selam ve dua ile.

Yazarın Diğer Yazıları