
'ESKİ DOSTLUĞU DEVAM ETTİRMEK, İMANDANDIR'
Mehmet Kaçar
Cumhuriyet dönemi, İslam alimlerinde Ömer Nasuhi Bilmen’in eseri olan Büyük İslam İlmihali’ni okurken, şu hadisi şerifi okumadım diyen çıkmaz. ‘Eski dostluğu devam ettirmek, imandandır.’
‘Dostlukta kıdem esastır’ öğüdü gereğince, hemen eskimeyen ama yıllarca bağlantıyı koparmadığımız dostlarımızı aramak gerekir ve Peygamber Efendimizin bu mübarek sözlerini de onlara hatırlatarak paylaşmakta fayda vardır.
İslama göre, dostluk bir nasip meselesidir ve insanın dışında gelişir. Hiç bir zaman bu fertle dostluk kuramam dediğin insanlarla bakmışsın belirli bir zaman sonra çok sıkı bir dost oluvermişsin. Şununla da dost olayım dersin, doku uyuşmazlığı olur ve bir türlü o sıcak dostluk yakınlaşmasını oluşturamazsın.
Dostluk, yürürken, gezerken, oradan buradan konuşurken belirginleşiveren bir şeydir. ‘Katlandığınız değil, razı olduğunuz ve hoş gördüğünüz insanlar dostlarımız olmuşlardır.’
‘Önce refik, sonra tarik’ denilerek, yola çıkacağımız insanları dikkatli ve rikkatli seçmemiz bizlere verilen eğitim içerisinde daima tembihlene gelmiştir.
Burada ilk olarak şu tespiti yaparsak yanlış yapmış olmayız sanırım; ‘İnsanı, yol değil, yol arkadaşları yorar.’
Yola çıkacağımız ya da ömrümüzü beraber geçirmeyi planladığımız insanları yüzde yüz isabetle seçme şansımız maalesef bizlere verilmemiştir. Bunu şöyle tefsir etmekte fayda vardır. Bir manava gidersin ve oradan kendi zevkine göre bir karpuz seçersin. Eve gelip kestiğinde o karpuzun kabak gibi olduğunu görürsün. Pek ala o karpuzu kim seçti Tabi ki sen. İyi çıkma ihtimali de kötü çıkma ihtimalide vardır seçerken. İşte dost seçmekte eş seçmekte böyle bir şey. Çünkü bu seçimi veya elemeyi, esas itibari ile yapacak olan bizler değilizdir; yoldur, yolculuktur, ortaya konulan iradedir.
Yanımızdakinin dostumuz olup olmadığı, yolculuk esnasında ortaya çıkar. Özellikle politik arenada ve ticaret ortaklığında, bu yürüyüşlerin büyük bir kısmı hüsranla neticeleniyor. Çok iyi tanıdığımızı sandığımız insanları meğer kabuktan tanımışız ve özden tanıyamamış olmanın üzüntüsü ve şaşkınlığı, bizi hayat yolculuğundan daha fazla yormaya devam eder.
İşte tam da burada, ‘Kırk yıl birlikte olmuş olsak bile, bir insanı ne kadar tanıyabiliriz? Rakamlar maddiyatı, koltuk sevdası ayrımcılığı, harfler ise maneviyatı temsil eder. Dolayısı ile rakamlar(hesaplar ve koltuklar) üzerinden gerçekçi bir dostluk kurulamaz. Ancak çıkar iş birlikteliği kurulur ve o da zamanı gelince çatırdayarak yıkılır gider.
Taraflar, ancak bir harfin(anlamanın) ucundan tutulursa, dost olabilir veya kalabilirler. Rakam ile harfi toplamaya kalkışırsanız eğer, bu işlem, sizi Üstat Nurettin Topçu’nun şu sözüne götürüveriyor: “Menfaat yaşamak, ahlak ise yaşatmak ister.”
Kalıcı(yani kadim) bir dostluğun oluşabilmesi için zorluklara, yokluklara ve imtihanlara ihtiyaç vardır. Bütün bunlardan alnının akıyla çıkabilen ilişkilere ise “sınanmış(tecrübe) edilmiş dostluk” adı verilir.
Bunu burada şöyle izah edebiliriz: Asıl marifet, bahar aylarında veya yaz mevsiminde değil, kışın çiçek açabilmektedir. Yani iyi gün dostu olmak çok kolaydır, en önemlisi ise kötü gün dostu olabilmektir.
Konuyu şöyle bir toparlayacak olursak, dünyevi şeyler için ‘kırk yıllık dostların’ birbirini yok saydığı günlerden geçiyoruz. Özellikle politik birlikteliklerdeki kırılmaları hatta çatırdamaları net bir şekilde görmekteyiz. Hesap yapmaktan iş yapmaya veya dostluk kurmaya vakit bulamayanların sayısı da her geçen gün artıyor. Bütçe hesaplamaktan hal hatır sormaya vakit kalmıyor. Bazı dost bildiklerimiz ise kırıcı, kıyıcı ve ifşa edici. Oysa dostluk, açmayı değil, kapatmayı, gizlemeyi, saklamayı, sabır ve metanet göstermeyi gerektirir.
Mesela dostunun sırrını herkesten saklamak, ayıplarını örtmek, eksikliklerini tamamlamak, sözüne müdahale etmemek, onun daima iyiliğini istemek, onun hüznü ile mahzun olabilmek; bütün bunlar, onun için kardelen çiçekleri gibi kış mevsiminde açabilmek, ‘dostluğun edepleri’ arasında yer almaktadır. Çünkü dostluk ve kardeşlik, öldükten sonra da devam eden manevi değerlerimizden biridir. Dostlar bazen kardeşten öte bir yakınlık içerisinde yaşarlar. ‘Ahiretlik veya ahiret kardeşliği’ diye boşuna dememişler. Geliniz Müslümanlar olarak sabredelim, gizleyelim, eksikliği görmeden tam kabul edelim, metanetli kibar davranalım, öfkelerimizi yutalım ve tek yürek, tek yumruk olalım ki dost olduğumuzun tadına varlım.
Selam ve dua ile!