Enflasyon ve kıtlık döneminde anında müslümanların durumu!
Mehmet Kaçar
Bir keresinde Medine civarında bir kıtlık (ekonomik kriz/enflasyon) yaşanmıştı. Bu kıtlığın baş gösterdiği yıla “Kıtlık Senesi” ismi verilmişti. Hz. Ömer(r.a) bu yılda, Medine halkının durumları düzelmedikçe, yağ, süt ve et yemeyeceğine yemin etmişti. Hz. Ömer(r.a) hizmetinde bulunan birisi Ukkaz panayırından (çarşısından) onun için kırk dirhem yağ ve süt alıp getirmişti. Bunları alıp Hz. Ömer’in (r.a) yanına gelip de “Allah(cc) seni hayır üzere yaşatsın, sana ecrini bol bol versin, Ukkaz panayırına(çarşısına) gitmiştim. Oradan taze süt ve Akka Yağı satın aldım” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer(ra), “Onları pahalı bir fiyata satın almışsın, her ikisini de götür tasadduk (sadaka olarak dağıt)et, onları israf olur korkusuyla yiyemeyeceğim, halkın başına gelen benim başıma gelmedikçe benim halim nice olur” dedi. Onun bu kriz zamanlarındaki bu hali insanların içerisinde bulundukları halden farklı bir halde değildi. Hatta yağlı yemek yemediği için garnı gururdardı. Bir defasında kendisine güzel ve yağlı yemekler getirilmişti. Medine ahalisinin kıtlık nedeniyle bunlardan yiyemediğini öğrenince ikram olarak getirilen bu yemeği geri çevirip halk ne yiyorsa bana da ondan getirin” dedi.
Hizmetçi bu ikram yemeğini geri götürürken garnı guruldamaya başladı. Eli ile karnını bastırıp tebessüm ederek “İstediğin kadar gurulda, insanlar yağ yemedikçe sende yemeyeceksin” dedi.
“Bir patron, bir lider kendi çalışanlarına tebeasına böyle davranırsa Allah(cc) yapacağını yapar”: Hz. Ömer(r.a.) bir keresinde hac ibadeti için yolculuğa çıkmıştı. Misafir edildiği bir yerde Safvan bin Ümeyye (r.a) ona yemek yaptı. Dört adam, içinde yemek bulunan kocaman bir tepsiyi alıp getirdi. Onu orada bulunan insanların yemeleri için önlerine koydular. Hizmetçiler yemeği koyduktan sonra oradan ayrımak için gerisin geriye dönünce, Hz. Ömer (r.a.), “Bunlar bizimle yemeyecekler mi?” diye sordu. Orada bulunan Süfyan bin Abdullah(r.a) “Hayır, ama onlara yemek ayırdık. Dışarıda yerler” dedi.
Ömer(r.a.) bu sözler karşısında çok kızdı ve “Bir toplum çalışanlarına/hizmetlilerine böyle davranırsa Allah(cc), yapacağını yapar” dedi. Sonra hizmetlilere, “Sizde bu sofraya oturun ve beraber yiyin” emrini verdi. Onlarda bu sofraya oturup beraber yemek yediler. İnsanları makam ve mevkiye göre ayırmadan sadece insan oldukları için değer vermeyi gösteren çok mükemmel bir örnektir bu hadise. “Halkım ne yiyorsa bana da ondan getirin!”
Bir defasında da bir deve boğazlanmış ve Hz.Ömer(r.a.)’e etin iyi kısmından yemek yapılmıştı. Hz. Ömer(r.a) önüne bu yemeği koyduklarında onun nereden geldiğini o yemeği getirenlere sordu. Oradakiler,“Ey Müminlerin Emiri! Bugün kestiğimiz devenin etinin en güzel yeridir” dediler.
Bunun üzerine Hz. Ömer(r.a.); “ Bravo size! İnsanlar onun değersiz yerlerini yerlerken benim bu devenin etinin iyi kısmından yemem ne kötü olur! Bu sofrayı kaldırın, başka yemek getirin!” Hz. Ömer (r.a.), Utbe bin Ferkad’ı(r.a.) bir iş için Azerbaycan’a görevlendirilmişti. Ferkad(r.a.) oraya ulaştığında önüne ona ikram olarak, özel bir meyve tatlısı getirilmişti. Yediğinde o tatlı hoşuna gitti. Bunun üzerine “Bundan iki sepet yapsanız da Müminlerin emirine göndersek, o da tatlıyı çok sever” dedi. İki sepet hazırlandı ve deveye yüklenip Medine’ye gönderildi. Hz. Ömer(r.a.) devenin üzerindeki yükü görünce ne olduğunu söylediler. Tattığında hoşuna gitti. Sonra “Müslümanlarda bundan doyunca kadar yiyebiliyorlar mı?” diye sordu. Hayır cevabını alınca, “Müslümanların ulaşamadığı bu iki sepeti de geri göndereceğim” dedi.
Utbe bin Ferkad’a (r.a.) şu mektubu yazdı, “Bu gönderdiğin ne annenin ne de babanın el emeğidir. Bu gönderdiğini oradaki Müslümanlara doyuncaya kadar yedir!” dedi. Müslüman iş adamlarının, Müslüman bürokratların, Müslüman idarecilerin ve yöneticilerin haklarına, örnek olacak davranışlarına ve tavırlarına ve yönetim metotlarına dair daha geniş bilgileri Ali Muhammed Sallabi’nin, Hz. Ömer(r.a.) kitabından okuyabilirsiniz. Fi Emânillah!