
En alttan zirveye tırmananlar!
Mehmet Kaçar
1960’lı yıllarda ülkemizin ekonomisinin zor şartlar da olması nedeniyle ülkemizde var olan işsizliğe bir çözüm bulunması amacı ile insanlarımız dillerini dahi bilmedikleri batı ülkelerine misafir işçi statüsünde yapılan anlaşmalar gereği gönderildiler.
Ülkemizden misafir işçi olarak gönderilen bu insanlar oralarda yetersiz lisan problemleri yaşarlarken, onlar için seçilmiş olan yurtlarda, bodrum katlarında veya çatı katlarında ikamete zorlandılar. Kendilerine gösterilen tolum taşıma araçları ile iş yerlerine ve gidip geliyorlar. Çoğu zaman hastalıklarını dahi doktorlara anlatamadan vefat edenlere rastlanır hale geldiler. En pis işlerde onlar çalıştırıldı ve bazı yazarlar onları için en alttakiler diye kitaplar dahi yazdılar. Bu Kitaba baktığımız zaman en pis işleri layık görülen bu insanların sonraki yıllarda kanser hastalığına yakalandıkları dahi görülmüştür.
Yıllar birbirlerini kovaladıkça, en altta görülen bu insanlar, kabuklarını kırdılar, okullu oldular, meslek sahibi oldular, ikamet ettikleri ülkelerin dillerini öğrendiler, en üst düzeyden milletvekili, sporcu, sanatçı, idareci, işveren vb. oldukları gibi son yıllarda da mal mülk sahibi oldular ve olmaya da devam ettiler.
2018 yılında Almanya’da 85 bin iş yeri ve işveren sayısına ulaşan ve elit kesim olan bir Türk milleti vardı.
120 bin Türk Üniversite öğrencisi olan bir ülke durumuna geldi ve bu gençler o ülkelerin her türlü Bir çok akademiker, sporcu, futbolcu ve milletvekilleri ile Türkler Almanya’nın hayatına pek çok katkılar sunarak bir Almanın yapmasını yapması gereken ne varsa onları yapar hatta daha fazlasını yapar hale geldiler.
Misafir işçi olarak Almanya’ya ayak basan bu insanlar artık Alman vatandaşlığını da alarak bu ülkede bizde varız ve Müslüman Türkleriz demeye çoktan hak ettiler.
1960 lı yıllarda ellerinde bir bavulla, tren garlarından, birkaç yıl çalışarak geri dönüp bir ev almak, bir traktör almak için gurbet illerine yakınlarını geride bırakarak, sevdiklerinin hasretini çeke çeke kıtalar arası hasreti yaşamaya razı oldular.
Kıtalar arasından gözyaşları döktüler ve memlekete dönerek buğulu gözlerle bakarak bir of çekip derin bir nefes aldılar.
60-70 yıllık bu serüvende bugün kalıcı olan ve artık Türkiye’ye geri dönme fikrinden vaaz geçen ve Almanyalı Müslüman’lar olarak en alttakiler olmaktan çoktan kurtuldular ve bu hayat tarzı gözü yaşlı bir milletin hikâyesi oldu ve bugünlerde de Müslüman oldukları için İslam düşmanlarının hedefi haline geldiler. Oysa Alman anayasasının maddelerine göre Almanya da geçerli oturma izni olan vatandaşların kendi inançlarına göre yaşama hakları var. Müslümanlar görünür şekilde İslam’ı yaşamaya başladıkları için İslam düşmanlarının düşmanlıkları ile karşı karşıya kaldılar.