
EHLİ SÜNNET VEL CEMAATE GÖRE ÂMİR -HAKİM VE İTAAT!
Mehmet Kaçar
İslam Dinini kaynak göstererek kendilerine itaat edilmesini ve kutsanmasını isteyenler arasında, topluluk liderleri ile cemaat önderleri de vardır.Müminler, İslamın itaatle ilgili temel kurallarını bilmezlerse sırayı şaşırırlar, yetkileri alt üst eder ve sonunda da yollarını şaşırıp İslam adına şirke kadar gidebilirler.
Bağlayıcı kanun ve kural koyan anlamında tek “hakim” tabiki yüce Yaratıcı Allahü Tealadır. Peygamberler, ancak onun vahyi ile kurallar koyabilirler. Doğrudan onun vahyine dayanmayan yorum ve içtihatla ulaşılmış bulunan kurallar her zaman tartışmaya ve değişime açıktırlar.
Allah’a, Hz. Muhammed’e (s.a.v) Ulül-emre itaat edilmesi gerektiğine dair emirler Kur’an da çok sık yer almaktadır. Bu sıralama, aynı zamanda bir hiyerarşik sıralamadır. Aşağıdan yukarı doğru bir hiyerarşik sıralamayı açmamız gerekirse:” Mahluk kim olursa olsun Halık’a isyan noktasında ona itaat edilemez. “ Ya da Halık(yaratan) ile mahlukun(yaratılanın) emirleri yan yana geldiğinde, tercih mutlak olarak yaratanın emirleri doğrultusunda yapılmalıdır. Bu noktadan değerlendirdiğimizde, Ulül-emire itaatın şartı, onların emirlerinin Allah’ın emirleriyle uygunluk göstermesi olur. Rasule(a.s) itaat için de aynı durum geçerlidir. Fakat burada bir özellik ön plana çıkmaktadır. Rasul (a.s) bir özellik ortaya çıkmaktadır. Rasul (a.s) kavramının içerisinde emri ve buyruklarının, nübüvvetin tabiatı gereğince Allah’ın emir ve buyrukları mutabık ve muvafık olması zorunludur. Çünkü dini açıklamada peygamber’in hataya düşmesi ve günah işlemesi, örnek olacağı için, Allah tarafından engellenir. Şayet hata ve zelle olsa, bu da bu da yine ümmete bir örnek tatbikat olarak intikal etmez. Bu yüzden de Allah tarafından mutlaka ikaz edilen beşer nevi, yalnızca peygamberlerdir. Bu itaat kavramı bize İslamın siyaset teorisinde, siyasetin aşkın, referansını veriyor. İslam da siyasetin, siyaset mekanizmasında geçen din-devlet kavramı içerisinde yer alan yasama, denetleme, yürütme, yargı gibi bütün ilişki ve fonksiyonların, bir ilahi referansa bağlı olduğunu ve Allah’a itaat mükellefiyeti içerisin de cereyan edeceğini gösteriyor.
Şeyhlerin, liderlerin, imamların dini ve dünyevi/siyasi emirlerine mutlak manada, sorgusuz sualsiz itaat edilemez. Tarikatlar, fetva ve ictihad kurumları olmayıp, alimlerin ortaya koydukları şeriat kurallarına tavizsiz uyarak nefis terbiyesi, ilmi ve imanı kesinleştirme; yani aynel-yakın, hakkal-yakın mertebelerine erdirme eğitimi, gizli şirki de aşarak kulluğu yalnızca, Allah’a tahsis devletine erme(ihlas) yolu...olarak başlamış ve meşrulaşmıştır. Bu büyük görevi (irşad ve terbiyeyi) yapabilecek kemale ermiş bir şeyh asla ‘laik bir ülke de şuna değilde buna oy verin’ diye bağlayıcı bir emir çıkaramaz. Çıkarması da dinen hiç yakışık almaz.
Şeyhlerin isimlerini kullanarak şayia çıkaran edepsiz ve hırslı ‘sözde müritler’ olabilir.
Bir kimse ‘şeyhler, liderler, başkanlar yanılmazlar, günah işlemezler, hata etmezler, ağızlarından ne çıkarsa Allah’tandır, onlara itaat etmemek Allah’a ve rasulüne itaat etmemek demektir’ dese ve böyle inansa şirke düşer, İslamdan çıkmış sayılır.
Şeyhi bir yana bırakalım; Allah Rasulü bile vahye değilde içtihadına, tercübesine , beşeri bilgisine dayanarak bir söz söylediğinde, O’na ‘bu sözümüz vahye mi dayanıyor, yoksa kendi reyiniz mi’ diye sorarlardı ve ‘bu benim reyim’ derse onu uygun görmediklerinde kendilerine göre doğru olanı söylerlerdi. Peygamberimiz de bazen onların reyine uyardı.
Din konusun da tek hakem Kur’andır, Sünnettir, İcmadır, hasılı şeriatın kendisidir.Şeriata aykırı bir emir, hangi konuda ve kimden sadır olursa olsun reddedilir, ona itaat edilmez.
Belli bir partiye oy verme ile ilğili emir şeyhin, imamın, liderin reyine, şahsi meyil, menfaat ve kanaatine dayanabilir ve isabetli de hatalı da olabilir. Bu konu da ona itaat edilmediğinde müridin başına kötü bir hal gelmez, manevi eğitimi de bunda zarar görmez.
Yetmiş iki buçuk fırka sapkın yollarını hep âyet ve hadislere dayandırmaktadırlar. Her hükmü ve emri için bir âyeti, bir hadisi okuyan önderler anlamada kasten veya bilgi eksikliği yüzünden doğrudan sapmış olabilirler. Ehli ile istişare etmeyen ve tek adamlığa soyunan liderlere körü körüne itaat edenler sorumluluktan asla kurtulamazlar.