
Dünyadaki Irklar!
Mehmet Kaçar
İnsanlar, bir takım neviler(Türk, Rus, Arap,Alman ve benzeri ırklar) halinde yaratılmışlardır. Bu şekildeki çeşit çeşit yaratılışa, ilim dilinde ve şeri ilimlerde “ırk” adı verilmiştir. Daha sonraki yıllar da pek çok nedenlerden dolayı ırklar çeşitlenmiştir.
Bu nedenlerden başlıcaları ise; insanları muhacir(göçer) durumuna düşmeleri ve göç yoluyla başka ülkelerdeki ırklarla karışmaları.
Bir diğer önemli bir neden de ırkların çeşitli nedenlerden sonra birbirleriyle karışık yaşamalarıdır. Bu tür karışımların neticesinde de alt ırk diyebileceğimiz melez ırklar türemeye devam etti.
Bu şekliyle oluşan ırklar, araştırmacı bilim adamları tarafından şu sınıflara ayrılmışlardır:
1-Baykal gölü etrafından Altay Dağlarına kadar olan coğrafya da, Hazar Denizine, Karadeniz Havzasına, Tuna boylarına, Ege denizi havzasına kadar olan coğrafi sahadaki beyaz Türk ırkı.
2-Doğu Asya coğrafyasında ki sarı derili ırklar,
3- Afrika kıtasında yaşayan ve iklimsel özellikte ki siyahi derili ırktakiler.
4-Amerika da, soy kırımına uğrayan kırmızı veya kızıl derili ırklar.
Bu ayırımdan sonra, batılı bilim adamları, ırkları daha çok şu sınıflara ayırarak, ırk tasnifi yapmışlardır. Bu ayırım ise şöyle şekillenmiştir:
a-Braki sefal kafalılar
b-Dolika sefal kafalılar.
Türklerin, kafa yapısına göre ayrıldığı ırk grubu ise Braki sefal grubunu oluşturmuşlardır.daha sonra Türklerin bu yapısı çeşitli ırklarla, çeşitli coğrafyalarda karıştıkları için değişime uğramıştır.
DÜNYA DİLLERİ:
Bizim literatürümüz de, insanların konuştukları diller, insanoğlunun ikinci atası diyebileceğimiz, Nuh(a.s)un oğulları olan, Ham, Şam, Yafes tarafından konuşulan dillerden türemiştir. Ham: Arabi dillerin atası kabul edilirken, Şam: Farisi dillerin, Yafes ise Latin kökenli dillerin atası olarak görülmüştür. Tüm diller, bu üç ana kaynaktan türetilmiş dillerdir.
Batılı bilim adamları ise, Müslümanların tasnif ettiği bu dil gruplarının yerine kendileri ayrı dil sınıflandırmaları kurmuşlardır.
Yeryüzünde yaşayan halkların konuştukları lisan(dil) zümreleri ise şöyle sınıflandırılmıştır.
1-Türkçe Lisanı: (Orjinal ve başlı başına bir lisan olarak görülür.): Kadırgan Dağlarından, şimal buz denizine ve umman denizine kadar, olan havza da ki insanların anlaşmak için konuştukları vasıtadır.
Günümüz de ise; Türkçe Lisanı, çeşitli devletler ve milletleri içine alan çok geniş bir coğrafya da konuşulmaya devam etmektedir.
2-Avrupa milletler topluluğunun (AB), konuştukları lisan(dil)ın adı ise HİNT-Avrupa dili olarak adlandırılmıştır.
3-Sâmi ve Hâmi dilleridir ki, bugün bu diller Arapça ve Farsça tarafından tamamen kuşatılmış dillerdir.
4- Mogol kavimlerinin konuştukları lisan(dil) dır ki; (Doğu Asya ve Kuzey Doğu Asya) da konuşulan ayrı bir dil(lisan) grubudur.
Fikir:
İlk insan, çok araştırıyor vr görevi gereği de, sürekli yeni şeyler keşfediyordu. İnsanı yaratan yaratıcı ise onu yalnız bırakmıyor, kendini, yaşadığı çevreyi tanıyabilmesi için, ona yardımcı kitaplar gönderiyordu. İşte Allah(c.c) tarafından gönderilen bu dinler, fikirleri ve felsefeyi yani kainatın yaratılması hakkında ki fikri ve insanların görebildikleri tabiat olaylarının açıklamasını ve onlarla nasıl yaşayabileceğimizi açıklıyordu.
Atalar ve totemlere ibadet ise özellikle ata ruhlarından korku da hayatında önemli roller oynadı. Ataların ruhları kutsallaştırıldı. Müşterek mukaddesat anneleri icad edildi.
Ve dinler, mukaddes ve gayri mukaddes anlayışıyla eşyayı da ikiye ayırdı. Haram ve Helal. Mukaddes anneler ise ilkel dinler de hurafelerle beslendi. Mukaddeslere yaklaşmayı kendine layık gören rahip ve rahibeler sınıfı türedi, İlk zamanlarda totemlere tabi olan insanlar, kabileler halini aldıktan sonra aşiretleri oluşturdular. Daha sonra, Naturizm dinini kurdular. Bu dinde ise hayvan veya nebat ibadet edilecek bir şey değildir. İbadet ise sadece ecdadın ruhuna yapılır. Bu ruhta tabiatın kendisidir. Siteleşen insanlar Naturizimin bir başka bölümüne geçtiler. Artık Semavi ilahlarla tanışmışlardır. İlk zamanlar da güneş, ay, yıldızlar mabut addedildi. Siteler birleşince uluhiyyet daha da güçlendi. Mabut ve Uluhiyyetin temeli de böylece insanın kendisidir. İnsanı yaratan da onun ihtiyacı olan dini gönderdi.